Siyasal islamın olmazsa olmazı şehirlerde bitmeyen yoksulluk
Siyasal islam bir ABD projesi olarak ülkemizin başına bela edildiğinden bu yana, ilk ve ikinci hükümetleri dışında, berbat bir ekonomi yönetimi sergiledi. İlk hükümetinin başarısı, aslına bakarsanız Dünya Bankası memuru Kemal Derviş’in 2001 krizinin ardından dikte edilen kemer sıkma politikalarını uygulamasıydı. Uygulamak zorunluydu, çünkü özellikle finansal sistem çökmüştü ve yeniden yapılandırılması gerekiyordu. O acı ilacı millete içirdi ve çekti gitti, bu hoşnutsuzluk ortamını da arkasına alan AKP de iktidara geldi.
Zaten dipten dönen ekonominin hızlı büyümesi bekleniyordu ve küresel ekonomik durum da buna çok uygundu. İkinci hükümetin başarısı da yine icraatlarından kaynaklı değildi, küresel finansın emirlerini yerine getirdikleri için ve dünya dolar bolluğu içinde olduğundan büyüme devam etti. Sonrasında da işte ite kaka ve milli varlıkları sata sata, kredi musluklarını aça aça ve tüm haneleri borç batağına sokarak devam edildi. Hayat kalitesi orta sınıf için yükselirken, AVM ve inşaat furyasıyla bu böyle sürdü gitti, ta ki artık ortada ne dolar bolluğu ne de gelişmekte olan piyasalara umut kalmayana kadar. Şu anda Türkiye, gelişmekte olan piyasalar içinde negatif ayrışan birkaç ülkeden biri... Tüm bunlar olup biterken, gelir grupları arasındaki gelir uçurumu da artmayı sürdürdü. Şimdi gelir uçurumu çok daha derin ve elde avuçta da bir şey yok! Salgın günlerinde bu eşitsizliğin ne denli korkunç olduğu çok daha açık bir şekilde ortaya çıktı. Bu AKP için büyük sıkıntı, çünkü derin yoksulluk ile yüzleşen kesimin önemli bir bölümü, aynı zamanda AKP’nin seçmen tabanı.
Dört kişilk aile 2,500 TL ile yaşıyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul İstatistik Ofisi’nin kamuoyu ile paylaştığı ‘İstanbul Kent Yoksulluğu Araştıması’, durumun vehametini ortaya koyuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne Nisan 2020 döneminde sosyal yardım başvurusu yapan ve hanehalkı aylık geliri 2,500 TL ve altında olan hanelerden, bin 228 haneyle bilgisayar destekli telefon (CATI) anketi yöntemi ile veri toplanmış. Çalışan kişilerin olduğu hanelerin yüzde 89.3’ünde tek kişi gelir getirici faaliyette bulunuyor. İki kişinin çalıştığı ailelerin oranı yüzde 9.7. Çocuklu hanelerin yüzde 7’si, 18 yaş altında çalışan çocuklara sahip.
Et hayal, tavuk ayda yılda bir
Hanelerin yüzde 91.8’i haftada en az iki kere et, tavuk ya da balık içeren yemeği karşılayabilecek durumda değil. Yüzde 94.3’ü eskimiş mobilyalarını değiştiremiyor. Yüzde 92.6’sı ihtiyaç olduğunda her zaman yeni kıyafetler alamıyor. Hanelerin yüzde 92.6’sı 1,000 TL tutarında beklenmeyen bir harcamayı borçlanmadan kendi imkânlarıyla karşılayabilecek durumda değil. Yüzde 89.6’sı ise evini istediği kadar ısıtıp soğutamıyor.
Yarısından çoğu sigortasız
Hanelerde yer alan kişilerin yüzde 53.5’inin sigorta kaydı yok; yüzde 47.3’ü ise düzenli bir gelire sahip değil. Katılımcıların yüzde 37.2’si bir mesleğinin olmadığını belirtirken, mesleğini işçi olarak belirtenler yüzde 23.5, tekstil sektörü olarak belirtenler ise yüzde 11.5 oranında.
Tüplü TV dönemi sürüyor Hanelerin yüzde 40.1’inde bulaşık makinesi, yüzde 11.6’sında çamaşır makinesi bulunmuyor. Sadece yüzde 1.1’inde klima bulunurken, LCD/LED/plazma TV bulunmayanların oranı ise yüzde 29. İnternete erişim açısından hanelerin yüzde 35.8’inde sabit hat aboneliği, yüzde 12.6’sında sadece mobil abonelik, yüzde 2.3’ünde her iki abonelik de mevcut değil.
Şehrin üçte biri yoksulluk içinde Diyeceksiniz ki, her ülkede böyle yoksul bir kesim vardır, hatta evsizler vardır. Doğru vardır, ama nüfusa oranları bellidir. Peki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yardım başvurusu yapanların sayısını biliyor musunuz? Hemen söyleyelim 500 binin üzerinde. Siz bunu dört ile çarpın ki, en yoksul hane sayısını tahmin edelim. 2 milyon kişi hayatını bu koşullarda sürdürmeye çalışıyor. Ama bu da gerçek sayıyı vermeye yeterli değil. Derin yoksulluğun yaşandığı ilçeler AKP’nin oy deposu hala ve bu nedenler ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi yerine devlet kurumlarına başvuranlar da bir o kadar, bir de tabii gerici tarikatların eline düşmüş ve sadakaya bağımlı hale getirilmişler var ki, onların kaydı kuydu da yok. Kabaca söyleyelim, İstanbul nüfusunun üçte biri yoksulluk içinde yaşıyor. Gelin hesaplayalım...
Siyasal islam bizden değildir
İstanbul’un resmi nüfusu 15.5 milyon, gerçek nüfusu tam olarak bilmemize imkan yok, ama en azından birkaç milyon ekleyin. Bu eklediğiniz kısım, yabancı uyruklu göçmenler ve zaten korkunç koşullarda yaşıyor pek çoğu. Kabaca bir hesap ile, 500 bin kişi İBB’ye, bir o kadarı da devlet kurumları yardım başvurusu yapmışsa, 4 milyon İstanbullu derin yoksulluk koşullarında hayat mücadelesi veriyor demektir. Siz buna bir de yabancı uyruklu göçmenleri ekleyin, Türkiye’nin en büyük kentinde en az 5-6 milyon insan yatağa aç giriyor.
Türkiye’nin aynasıdır İstanbul, varın gerisini siz hesaplayın. İşte bu din bezirganlarının eseri... İşte bu ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir’ hadisi olan bir dini sömürenlerin eseri... Siyasal islamcılar, bu ülkeden de değildir, sömürdükleri dinden de değildir. Bu ülkeyi çürüten, bu ülkeyi soyan, bu ülkeyi yoksullaştıranlardan başka bir sıfatları yoktur.