Çubuklunun 120 Yıllık Öyküsü'nü okuduğunuzda gerçekten de “Fenerbahçe halktır” demekten kendinizi alamıyorsunuz. Ercan Dalkılıç, geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini alan “Fenerbahçe Sözlüğü”nün yaratıcısı İnönü Alpat ile çalışması üzerine konuştu.
Fenerbahçe’den evvel şunu sormak istiyorum; sözlük formatı, ansiklopedi formatı vb. çok fazla yaygınlaşmaya başladı. Sizin de daha önce benzer çalışmalarınız var. Sizi daha çok böyle çalışmalar yapmaya iten sebepler nedir?
Evet daha önce Türkiye Solu Sözlüğü hazırlamıştım. Sol sözlüğün ilk baskılarını yaparken memlekette internet bile yoktu. Son baskısını 2011’de yaptık. İnternet müthiş olanak sağlıyor bu tür çalışmalar için. Ancak şunu ifade etmeliyim: İlk baştaki niyetim sözlük hazırlamak değildi. Bir Fenerbahçe seçkisi hazırlamayı tasarladım. Bakın memleketin çok önemli isimleri Fenerbahçeli. Yaşar Kemal, Ahmet Kaya, Orhan Pamuk, Orhan Kemal, Nâzım Hikmet, Fazıl Say, Sermiyan Midyat, İsmail Saymaz, Cemal Süreya, Enver Aysever, Murat Şeker, Küçük İskender, Gani Müjde, Levent Üzümcü, Halit Çapın, Mahir Çayan ve daha niceleri… Bu isimlerin toplamı Türkiye’dir. “Fenerbahçe Türkiye’dir” iddiasının dayanakları bu isimlerdir aslında. Yazarların, edebiyatçıların, siyasetçilerin, gazetecilerin Fenerbahçeli olma öykülerini ve Fenerbahçe’ye dair duygularını okuyucuyla buluşturmak istedim. Müthiş bir seçki olacağından kuşkum yoktu. Böyle başladım, ilerledikçe sözlük formatında döndü iş, böyle bir şey çıktı açığa.
Fenerbahçe Sözlüğü’nü hazırlamak ne kadar zaman sürdü? Hangi kaynaklardan yararlandınız? Geniş bir arşiv taraması yapmak gerekmiştir muhakkak böyle kapsamlı bir eser için.
Fikrin oluşması, çalışmanın başlaması falan derken iki senede tamamlandı diyebilirim. Özel hayatımdaki sorunlardan kaynaklı çalışmanın uğradığı kesintiler de buna dahil tabii. Ne yaptım? Fenerbahçe ile ilgili hemen bütün kitapları, dergileri edindim. İnternet taraması yaptım. Özellikle edebiyatçı, gazeteci Fenerbahçelilerin yazılarına, şiirlerine ulaşmaya çalıştım. İzniniz olursa tam da bu noktada bir ilave yapmak istiyorum. Sözlük yayınlandıktan sonra gelen eleştirilerden anlaşıldı ki, üzülerek ifade ediyorum, şimdiye kadar yayınlanmış kitaplarda, hatta kulübün internet sitesinde bile hatalı bilgiler yer alıyor. Hatalar bir yerden başlamış, her yeni çalışma onun üzerine bina edildiği için bugüne kadar ulaşmış. Buna dur diyecek tabii ki kulüp. Kulüp kendi tarihini yazacak, başka çaresi yok.
Sizi en çok şaşırtan ne oldu bu çalışmalar sırasında? Sizce sözlüğünüzün en özel maddesi hangisi oldu?
Vallahi Fenerbahçe’nin kendisi çok özel; ona ait her şey de öyle. Futbolcu mu, yönetici mi, antrenör mü, kulübün kapısından kim içeri girmiş ve kim çubuklu formayı ıslatmışsa aralarında önem sıralaması yapmam. Hele benim gibi “taşralı bir Fenerbahçeli” asla yapmaz. Hepsinin başımızın üstünde yeri vardır. Ancak sözlükten de anlaşılacağı üzere bazı futbolcuları anlatırken üslubum, benim için arz ettiği önemi ifade ediyor zaten. Aykut, Alex, Volkan, Cemil, Lefter, Alpaslan, Yılmaz Şen… Bunlar hem izlediğim hem de kendilerine dair duygu biriktirdiğim topçular.
Galiba bu arşiv taraması sırasında bazı şeyler gözden kaçmış sizin de sosyal medyada belirttiğiniz gibi. Ogün Temizkanoğlu maddesini es geçmişsiniz sanırım.
Maalesef evet. Sadece Ogün kaptan değil, başkaları da var. İkinci baskıda eksiklikleri tamamlamak, hataları gidermek gerekiyor. Futbolcularla sınırlı eksiklikten söz etmiyorum. Kulüple özdeşleşmiş isimlerle, edebiyatçı, gazeteci, sinemacı, siyasetçilerle yeni baskı takviyeler yapılacak. Az önce söz ettik. Bu, sözlük formatındaki ikinci çalışmam. Şunu gözlemledim: Bu tür çalışmalar dipsiz bir kuyuyu andırıyor. Kitap gerçek editörlerle, yani okuyucuyla buluşunca ancak eksiklikleri, hataları fark edebiliyorsunuz. Daha önce yaptığım sol sözlük ve şimdi de Fenerbahçe Sözlüğü, her ikisi de yüz yılı aşkın bir zaman dilimiyle ilgili. Müthiş uzun bir süre ve iki çalışmanın da öznesi insan. Hem de durağan bir özne değil, her daim hareketli. Futbolda bu transfer, yönetim değişiklikleri ile sağlanmış, sol sözlüğün öznesi insan ise cezaevi, sürgün vb. Haliyle maddi hatalara açık oluyor. Asıl önemli konu ise kurumsal düzeyde arşiv alışkanlığının, kültürü de diyebiliriz, olmaması.
Öyle sanıyorum ki bu maddeler sizin öznel yorumlarınızı da içeriyor. Size bu yorumlarız üzerinden gelen tepkiler nasıl? Fenerbahçe çok büyük bir camia, size mutlaka tepki gösterenler ya da destek çıkanlar olacaktır bu şahsi görüşlerinizle ilgili.
Sözlük yayınlandıktan sonra kulüp tarihiyle içli dışlı bir arkadaşla tanıştım. Onun eleştiri ve önerileri oldu. Keşke daha önce tanısaydım. Onun dışında kayda değer bir şey olmadı. Sadece kimi isimlerin eksik olduğu bildirildi. Bunları tamamlayacağız elbette. Ancak asıl sıkıntı şu bence: Fenerbahçe büyük camia evet. Ama üzülerek gördüm ki, bir sevgisizlik hâkim. Tahmin etmek zor değil. Bir önceki yönetim ile şimdiki yönetim, Aykut Kocaman ile Ersun Yanal merkezli ayrışma söz konusu. Kulüp iç hayatına uzağız tabii, işin doğrusu pek de merak etmiyorum. Aykut’la Alex’i, Aziz Yıldırım’la Ali Koç’u aynı anda sevebilecek kadar çubukluya tutkuyla bağlı hissediyorum kendimi. Öznel dilin nedeni budur. Kendi Fenerbahçe’mi, kendi Aykut’umu, kendi Alex’imi anlattım. Yoksa Aykut’un, Alex’in kaç gol attığını, kaç sene çubukluyu giydiğini isteyen istediği kaynaktan öğrenebilir.
Son olarak, siz çok iyi bir Fenerbahçelisiniz. Gelecekte Fenerbahçe'ye dair başka çalışmalar yapmayı düşünüyor musunuz?
Türk edebiyatının, medyasının, siyasetinin ağır topları Fenerbahçeli. Kulüp bu gerçeği gençlerle buluşturmalı, bunu vurgulu hale getirecek çalışmalar yapmalıdır. Elbette şampiyonluk tek ve asıl belirleyicidir ancak Nâzım Hikmet’in Fenerbahçeli olması toplumsal meşruiyetle, kitleselleşmekle doğrudan ilişkilidir. Bakın memleketin kültürel, edebi ikliminde kayda değer çölleşmeden söz ediliyor. Son birkaç 10 yıldaki politik dönüşümün yol açtığı bir çölleşme. İlginçtir aynı dönem Fenerbahçe’nin başarı çıtasının düştüğü görüldü. Ülkenin siyasal ve kültürel dönüşümüne direnmenin elbette kendi dinamiği içerisinde olanakları bulunmaktadır. Fenerbahçe de bunu futbolda gerçekleştirmelidir. Tıpkı 3 Temmuz sürecinde Fettullah Gülen Cemaatine direndiği gibi. Bunun bir yolu da hiç şüphe yok ki İkinci Yeni şairleriyle, Nâzım’la, Orhan Kemal’le, yani edebiyatın ve Fenerbahçe’nin ağır toplarıyla gençleri buluşturmaktan geçmektedir. Bu doğrultuda aklıma, fikrime ihtiyaç olursa, seve seve.