DOĞRULAR YAPILMAYA BAŞLAYINCA

Bekir Aksoy

Son haftalarda yakın çevreden dolar neden düşüyor ve bu düşüş nereye kadar devam eder şeklinde sorular gelmekte. Bu sorulara doğrular yapılmaya başlandı, devam ediyor, diğer alanlarda da yanlışlardan vazgeçilir ve doğrular yapılmaya başlanırsa devam eder diyorum.

Ne demek istiyoruz?


Kasım ayında 8,5 TL’yi gören ABD Doları bugünlerde 7,35’lere kadar düşmüş durumda, yaklaşık yüzde 12 düşüş var.

Peki hangi doğrular yapıldı, bundan sonra ne olur?  

Öncelikle şunu belirtmek isterim, doğruları kim yaparsa yapsın doğruları yazmak bizim görevimiz olmalı, çünkü doğru her yerde doğrudur.  
Öncelikle Kasım ayında ekonomi yönetiminde yapılan değişikliklerle birlikte maceracı ve bilimsel olmayan ekonomi politikaları terk edilmeye başlandı, gerçeklerle yüzleşildi.

Resmi enflasyon oranının -bizim de içinde bulunduğumuz haliyle toplumun büyük bir çoğunluğunun kabul etmediği- yüzde 12 olduğu ve üretici fiyatlarının yüzde 20’lerde olduğu bir yapıda yüzde 8,25’lik bir TCMB politika faizi saçmalığından vazgeçildi.  
Siyaseten “yeni bir strateji izliyoruz, döneme giriyoruz” söylemlerinin karşılığının olmadığı anlaşıldı. Strateji, vizyon, dönüşüm, koordinasyon, eğilim vb. kelimeler belki sunumlarda seyircilere hoş gelebilir, ama iki yıl süreyle devam edemezdi, etmedi de.. 
T.C.Merkez Bankası politika faizini Kasım ayında 500 baz puan,

Aralık ayında 200 baz puan artırdı, toplamda faiz 700 baz puan artırılmış oldu, politika faizi yüzde 17’ye yükseldi.

Daha önemlisi, son iki ayda faiz toplantısı öncesi Merkez Bankasına ayar verilmedi, Bankanın yeni yönetimi de kuruluş amacına uygun olarak açıklamalar yaptı, sorulara büyük oranda cevaplar verdi.  Umarız bu uygulama devam eder, bilime, tecrübeye, istişareye değer verilir.

Bilmemek ayıp değildir, ancak bilmediğini bilmemek, bildiğini zannetmek, bilenlere danışmamak veya dinlememek mazur görülemez. “Ya öğretmen ya öğrenen, ya dinleyen ya da ilmi arayan ol.

Sakın beşincisi olma" ve “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözleri ne kadar yerindedir. 
Ayrıca, Merkez Bankası’nın çoklu faiz yönteminden vazgeçerek normalleşmeye ve sadeleşmeye gitmesi risklerin azalmasına ve CDS priminin 500 küsur baz puandan 300 küsur baz puana düşmesine neden oldu. Risk priminin düşmesinde hukuk ve demokrasi alanında reform söylemlerinin de etkisi oldu.  
Bundan sonra ne olur?

Faiz artırımı ve dövizdeki gerileme ekonomide tüm sorunları çözecek mucize bir araç değildir.

Faizi artırarak kuru düşürebilirsiniz ama finansman maliyetlerini de yükseltmiş olursunuz. Bizde reel sektör krediyle yaşamaya alışmış durumda.

Faiz artışı geçici pansuman niteliğindedir, zaman kazandırır, sorunları kökünden çözmez. Bir müddet sonra reel sektörden şikayetler başlar.
Bundan sonra yapılması gereken yasal değişikliklerden önce ekonomi yönetiminde ve uygulamada yapılan doğrularla yüzleşmek örneğinde olduğu gibi Anayasamızda yazılı olan hukuk devletine dönüş olmalıdır.

2021 yılıyla birlikte Anayasal devlete ve evrensel hukuka geri dönüyoruz söylemi bile olumlu bir havanın esmesine yol açacaktır. Tabii ki, bu olumlu havanın devam etmesinin koşulu, söylemin altının uygulama ile doldurulmasıdır.

Yoksa yalancı bahar yaşanır.

Mart-Nisan aylarıyla birlikte işler tersine dönmeye başlayacaktır.  
Artık bu kadar tecrübeden sonra öğrenmiş olmalıyız ki, ekonomi de bir bilim dalıdır, bilimin ve aklın dışında maceraya gerek yoktur.