Nereden nereye?

Hüsnü Mahalli

AKP yönetiminde Ankara’nın Suriye ile ilişkilerini ne hale getirdiğini bilmeyen yok artık. Ama aynı AKP’nin Türkiye’nin diğer bölge ülkeleri ile ilişkilerini de nasıl bozduğunu konuşan yok .

Özetleyelim ..

16 Eylül 2009’da İstanbul’da Esad’ı misafir eden Başbakan Erdoğan ‘Avrupalıların Schengen’i varsa bizim de Şamgen’imiz var ‘ demişti.

13 Ekim 2009’da Suriye ve Türkiye bakanları önce Halep’te toplandı sonra ortak sınıra yaya olarak geçerek G.Antep’e geldiler. İki ülke arasındaki vizeler kaldırılmıştı.

22 Aralık 2009’da bu kez Başbakan Erdoğan’ın katılımı ile Şam’da ilk Ortak Bakanlar Kurulu toplandı.

Aynı toplantı 20 Aralık 2010’da Ankara’da tekrarlandı.

6 Şubat 2011 ise Başbakan Erdoğan Asi Nehri üzerinde Dostluk Barajı’nın temelini Naci Itri ile birlikte attıktan sonra Halep ‘te Başkan Esad ile bir araya geldi.

İkili arasında bu son buluşmaydı.

Özetle Ankara’nın Suriye ile ilişkileri bu düzeyde iken Arap olmayan İran dahil tüm Arap ülkeleri ile çok iyi dost idi.

Peki sonrasında ne oldu?

Aralık 2010’da ‘Arap Baharı ‘ başladı..

Tunus, Mısır, Libya, Fas ve Yemen’de İslamcılar iktidara getirildi. Türkiye buna çok sevinmişti. Stratejik Derinlik politikası uygulama aşamasına gelmişti. Ama ortada bir sorun vardı : ‘Bahar’ rüzgarı Erdoğan’ın istediği şekilde Suriye’de esmemişti..

Arap ülkelerinin büyük bölümü Türkiye ve 60-70 ülke ile birlikte Suriye’ye çullandılar. Tarihte bunun örneği yok .

Ama yine de Esad’ı yenemediler ve Batı'nın itiraflarına göre de yenemeyecekler.

Sonra da Mursi devrildi.

AKP bölgedeki en büyük müttefikini kaybetti.

Mursi'nin devrilmesi ile birlikte  Arap âleminde yeni dengeler oluştu.

Sıra ile gidelim..

Fas’ta İslamcıların yönetimindeki koalisyon hükümeti dağılmak üzere. Kral ise Başbakan Erdoğan’a randevu bile vermedi.

Cezayir’de İslamcılara karşı mücadele devam ediyor ve Cumhurbaşkanı Butaflika ve ekibi ‘İslamcı’ AKP’den hoşlanmaz.

Tunus’ta İslamcı Nahda partisinin yönetimindeki koalisyon hükümeti dağılmak üzere, ülke siyasi ve güvenlik krizinin eşiğinde.

Libya’da neyin ne olacağını hiç kimse bilmiyor. Oradan çekilen Türk şirketleri bir daha dönemeyecek.

Uluslararası mahkeme tarafından aranan Elbeşir yönetimindeki Sudan güneyini kaybettikten sonra Darfur’dan dolayı her an iç savaşa sürüklenebilir.

Arap ülkesi olarak bilinen Somali, Cibuti ve Moritanya’nın ne halde oldukları ortada..

Gelelim doğu tarafına..

Filistin’de Hamas’tan yana olan Ankara ‘laik’ olduğunu söyleyen El-Fetih ve onun lideri Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı çok kızdırmış durumda..

Lübnan’da ise Ankara Şii Hizbullah’a karşı olanlardan yana taraf ..

Benzer durum bir zamanlar Ankara’nın en önemli dostlarından biri olan Irak için geçerli. Yani AKP orada da Şii Maliki’ye karşı olanlardan yana taraf.

Geriye Körfez ülkeleri ve Ürdün kalıyor.

Suriye konusunda başından beri Ankara ile mutlak işbirliği yapan bu ülkeler şimdi hepsi Ankara’nın düşman bildiği Mısır’daki askeri yönetime destek veriyor. Bu ve diğer Arap ülkelerinin medyasını takip edenler AKP’nin bir anda nasıl tartışılır hale geldiğini göreceklerdir.

Oysa 3 yıl önce herkes AKP yönetiminde çağdaş bir Türkiye’yi model olarak görüyordu..

Şimdi ise yalnızca İslamcılar ..

Onların da bir kısmı..

Çünkü Arap İslamcılarına göre AKP ‘ideal ‘ bir İslamcı model değil.

Çünkü AKP, Türkiye’nin laik demokratik koşullarında ortaya çıkmış ve şekillenmiş. Yani dini mazbut bir yapı değil..

Yani Arap İslamcıları AKP’yi değil, AKP Arap İslamcılarını örnek almalıdır.

Belki de bu nedenle Türk İslamcıları Mısır’daki Mursi’yi çok seviyordu.