BAŞLARIM SENİN ZİHNİYETİNE,
SENİN GÜÇ KULLUĞUNA,
SENİN HOCALIĞINA,
ŞENOL GÜNEŞ...
Hiç bir Avrupa takımıyla eşleşmeden,
Tesadüfen bir dünya üçüncülüğünden sonra,
Ben Trabzonluyum diye duygu sömürüsü yaptın BİİİRRR...
.
Beşiktaş teknik direktörü olunca,
Kapalı kapılar ardında “ Fikret Orman ne de olsa bizim uşağımızdır,Reise yakındır” dedin İKİİİ...
.
Yeniden Milli takımlar teknik direktörü olunca da,
Ben başarıyı kendim için bir,
Federasyon başkanı Nihat bey için
Beş,
Reis için,
On isterim dedin, ÜÜÜÇÇÇ...
.
Vallahi Şenol hoca,
Ben çocukken,
Gaziantep-Trabzon ikinci ligden birinci lige terfi maçındaki dişlerinin kırılmasına çok üzülüp,
Senin için mahalle arasındaki çocukluk arkadaşlarımla kavga etmiştim...
Değer miydi?
O günün şartlarında değerdi...
Şimdinin şartlarında değmez olduğunu sen bir eğitimci olarak onayladın zaten...
.
Bak Şenol hoca,
Sen hem öğretmen hem de futbol emekçisi ve öğreticisi olarak yaşıyorsun!
.
Ama son çıkışınla,
Tüm geçmişininin saygınlığını yitirdin biliyor musun?
.
Ne sen,
Ne Şaibeli bir iş adamı ve uzaktan kumandalı federasyon başkanı,
Ne de,
Reis için oluşturulmadı bu şanlı Türk bayrağı!
Türk milleti ve Türk devleti için var edildi...
Kanla...
Canla...
.
Sonuçta,
Haddini bilip,
Kendine geleceksin...
Bulunduğun yer ve temsil ettiğin merci,
Türkiye Cumhuriyeti MİLLİ TAKIMLAR hocalığı makamıdır...
.
Başarıyı,
Meşgul ettiğin makam itibarıyla,
Sadece ve sadece,
Türk milleti ve devleti adına isteyebilirsin..
Bilmem anlatabildim mi?