KATILIMCI BİTKİ ISLAHI ÜZERİNE

Tayfun Özkaya

Tarım ve Orman Bakanlığımızda araştırmacıların ve Ziraat Fakültelerimizdeki bitki ıslahçılarının ezici çoğunluğunun duymadığı, duyduysa da ilgilenmediği katılımcı bitki ıslahı (participatory plant breeding), ıslah çalışmasının en başından itibaren başta çiftçiler olmak üzere profesyonel bitki ıslahçısı olmayan kesimlerin de ıslaha katıldıkları bir yaklaşım. Birçok araştırmacı bunu yeni ıslah edilmiş çeşitlerin, çiftçi koşullarında başarılı olup olmayacakları, uyum gösterip göstermeyeceklerini anlamak için çiftçilerin son aşamada, çeşit ıslah edildikten sonra yaptıkları adaptasyon (uyum) denemeleri ile karıştırıyorlar. Bu anlamda şirketler de benzer şeyler yapıyorlar. Örneğin bilgisayar programları, yeni işletim sistemleri de test yapması için bazı kullanıcılara veriliyor. Ancak bu şirketlerin hegomonik gücünü sınırlandırmıyor.

Katılımcı bitki ıslahı ile elde edilmiş önemli başarılar var. Filipinler’deki Masipag kuruluşu bunlardan biri. (Bkz: “Food Security and Farmer Empowerment” , www.masipag.org)

Bir katılımcı bitki ıslahı programı dört önemli organizasyonel özellik gösteriyor. Bu konuyu Navdanya International tarafından yayınlanmış bulunan “The Law of the Seed” adlı dokümandan yararlanarak açıklamaya çalışalım. (https://www.navdanya.org/attachments/lawofseed.pdf)

  1. Programın çoğu çiftçilerin tarlalarında gerçekleşir. Yani merkezsizleştirilmiştir. Klasik ıslah çalışmalarında ise daha çok araştırma kuruluşlarında yapılır.
  2. Kararlar ıslahçılar, çiftçiler ve diğer paydaşlar tarafından birlikte alınır.
  3. Program değişik yerlerde, değişik yöntemler ve değişik genetik materyal tipleri (germplasm) ile tekrarlanabilir.
  4. Seçim çiftçiler ve ıslahçılar tarafından her yerde (lokasyon) diğer yerlerden bağımsız olarak yürütülür.

Son farklılık özel bir öneme sahiptir. Çünkü bu şekilde tercih özel adaptasyona verilir. Böylelikle bir yandan özel yerde verim ve uyum maksimize edilir ve böylelikle global düzeyde verim arttırılırken, diğer yandan geniş alanda tarımsal biyoçeşitlilik arttırılır, çünkü değişik çeşitler, değişik yerlerde (lokasyon) seçilmiş olur. Katılımcı program devam ettikçe, çeşitler hızla değişir, böylelikle zaman içinde de tarımsal biyoçeşitlilik artar.

Katılımcı ıslah sonunda elde edilen çeşitlerin fikri mülkiyet ile sahiplenemeyeceği açıktır. Bunlar paylaşılan (müşterekler) olur. Herkese aittir. Bu durumdan tohum şirketlerinin hoşlanmayacağı açıktır. Yapacakları her şeyi kişiselleştirmek isteyen, şirket anlayışına yakın, kamuda çalışan profesyonel bitki ıslahçıları da bu yaklaşımdan pek hoşlanmıyor. Başarılar bireysel değil, daha kolektif olmaktadır. Türkiye’de bakanlığa ait araştırma enstitüleri geliştirdikleri çeşitleri şirketlere satmaya çalışıyor. Bu durumda bu tepeden bakışı ve bireyciliği teşvik ediyor. Çok daha büyük kolektif bir başarı yerine bireysel çıkarlar öne çıkarılıyor.  

Umarız ülkemizde de katılımcı ıslah çalışmalarına bir önce başlanır.