Emperyalistlere karşı önderimin yanındayım

Tuba Emlek

Zarrab meselesi gündem ama iş başka yere evriliyor.
Çok yakında göreceğimiz gibi Reza Zarrab itirafçı olmanın ötesinde işbirlikçi kimliği ile neredeyse yargılanmadan hayatını sürdürecek şansı yakalamak üzere.
Peki, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla ne durumda?
O da Zarrab’ın yolunda özgürlük hayali ile yapması gerekenleri çoktan kararlaşmıştır.
AKP trolleri böyle bir durumda işin farklı boyutlara ulaşacağını bilerek ki, biz başından beri biliyorduk, “Liderimizin yanında olmalıyız” çırpınışları ile sözüm ona “Milli mesele” algısı peşindeler.
Bu veya başka herhangi bir meselede tabi ki öyle olacak ve biz önderimiz ATATÜRK’ün yolunda; onun dediği gibi “gaflet, dalalet ve ihanet” içinde olanların değil, öğütlerine uyanların yanındayız.
Ne demişti ATATÜRK;
-“İnsanlar daima yüksek, temiz ve mukaddes hedeflere yürümelidirler. Bu hareket şeklidir ki insan olanın vicdanını, dimağını ve bütün insanî kavramını tatmin eder.
Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlık yaparlarsa, yükselirler ve bu hareket şekli mutlaka açık olur.
Çünkü alnı açık, dimağı açık, kalp ve vicdanı açık insanlar tarafından idare olunabilen toplumlar ancak bu manada hareketlerin izleyicisi olabilirler. Fikirlerini, duygularını ve teşebbüslerini gizli tutanlar, gizli vasıtalar uygulamaya girişenler mutlaka utanma ve sıkılmayı gerektiren, akıl ve mantığın haricinde hareket edenler olabilirler. Bu gibi işlere girişenlerin sonu er geç acıdır.” (1926)
-“Asla hatırdan çıkarmamalısınız:
Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de, yarın da dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılık teşkil edecektir.” (1915)
-“Hakikati konuşmaktan korkmayınız.” (1918)
-“Her an tarihe karşı, cihana karşı hareketimizin hesabını verebilecek bir vaziyette bulunmak lâzımdır.” (1930)
-“Millî egemenlik esası üzerinde idare edilen medeni devletlerde, kabul edilmiş ve fiilen geçerli bulunan esas; milletin genel isteklerini en çok temsil eden ve bu isteklerin bağlı olduğu menfaat ve gerekleri, en yüksek kudretle ve selâhiyetle yapabilecek siyasî grubun, devlet işlerinin idaresini üzerine alması ve bu mesuliyeti en yüksek liderinin omuzuna bırakması prensibinden ibarettir.
Zaten bu şartları kazanamayan bir hükümet vazife yapamaz.
Hükümetin, kuvvetli grup üyeleri arasından ve fakat birinci derecede olmayanlarından zayıf bir
hükümet yapmak ve onu partinin birinci liderlerini emir ve öğütleriyle yürütmeye kalkışmak fikri, elbette doğru değildir.
Bunun feci neticeleri bilhassa Osmanlı Devletinin son günlerinde görülmüştür.
İttihat ve Terakki liderlerinin elinde oyuncak olan sadrazamlardan ve onların hükümetlerinden, millete gelen zararlar sayılamayacak kadar çok değil midir?” (1927)
-“İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye’nin gelecek çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar.” (1927)
-“Bir hükümet iyi midir, fena mıdır?
Hangi hükümetin iyi veya fena olduğunu anlamak için, “Hükümetten gaye nedir?” bunu düşünmek lâzımdır.
Hükümetin iki hedefi vardır.
Biri milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmek.
Bu iki şeyi temin eden hükümet iyi, edemeyen fenadır.” (1923)
-“Benim istediğim sadece memleket işlerinin Büyük Millet Meclisinde açıkça münakaşa edilmesidir. Büyük Millet Meclisinde Türk milletinin gözü önünde açıkça konuşulamayacak hiçbir iş yoktur.” (1930)
-“Millete efendilik yoktur. Hizmet etme vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur.” (1921)
-“Yapmak iktidarında olmadığımız işleri uyuşturucu, oyalayıcı sözlerle yaparız diyerek millete karşı gündelik siyaset takip etmek prensibimiz değildir.” (1931)
-“Memleket işlerinde, millet işlerinde, hakikî işlerde duygulara, hatıra, dostluğa bakılmaz.” (1922)
-“Memleket dayanışma isteyen bir birliğe muhtaçtır. Alelâde politikacılıkla milleti parçalamak, hıyanettir.” (1925)
-“Milleti, aklımızın ermediği, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediğimiz hususlar hakkında kandırarak geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz. Millete, adi politikacılar gibi yalancı vaatlerde bulunmaktan nefret ederiz.” (1925)
-“Millet tarafından, millet adına, devleti idareye yetkili kılınanlar için, gerektiği zaman, millete hesap vermek, mecburiyeti, lâubalilik ve keyfî hareketle uzlaşamaz.” (1930)
-“Bu memlekette çalışmak isteyenler, bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli, bu milletle aynı şartlar içinde yaşamalı ki ne yapmak lâzım geleceğini ciddi surette hissedebilsinler.” (1923)
-“Artık, bugün demokrasi fikri, daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok müstebit hükümetlerin, bu denizde boğulduğunu görmüştür.” (1930)
Troller, bunlar size uyuyorsa yanınızdayız…
Ama size uymadı galiba!