Rizeli Mesut Yılmaz’ın talihsizliği

Yüksel Baysal
Türk siyasetinin talihsiz isimlerinden biridir Mesut Yılmaz…
Özal’ın kendisi Cumhurbaşkanı olup ANAP’ı çöküşe götürdüğü dönemde Genel Başkan, Başbakan oldu; kısa süre sonra parti Demirel’in DYP’sinin altında kalınca, başarısızlık ona yüklendi.
Oysa 1989 seçimlerinde Özallı Anavatan yüzde 21 oyla Türkiye’deki bütün büyükşehirlerde belediyeyi Erdal İnönü’nün SHP’sine kaptırmıştı.
**
Aldığı eğitim, bilgisi, donanımı, görgüsü ile siyaset yaptığı ekibin duruşu arasındaki uçurum, Mesut Yılmaz’ı Türk siyasetinin kıyısına çok çabuk itti.
Çağdaş değerlerle bütünleşen bir anlayış ile bu değerleri henüz özümsememiş bir topluluğun lideri olmak, onu sürdürmek kolay değildi; sürdüremedi de…
**
Mesut Yılmaz Rize kökenliydi ama Rize kültürüyle yoğrulmuş değildi.
Rize’nin elit ailelerinden birine mensuptu.
Nazım Hikmet’i yargılayan mahkemenin reisi İzzet Akçal onun amcasıydı. Demokrat Parti döneminde Devlet Bakanlığı da yapan İzzet Akçal’ın oğlu, 1971-73 arasında Turizm Bakanlığı yapan Erol Yılmaz Akçal da amca oğluydu.
**
Parlamentoda Rize milletvekili olarak bulundu.
Rize’de siyaset yapmak, deveye hendek atlatmaktan daha zordu.
**
Başbakanlık Basın Müşaviri olarak Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’ın danışmanlığını yaparken, Başbakanlık Merkez binada çalıştığım ofiste iki tür hava solunurdu.
Bursa’dan gelenlerin getirdiği Uludağ havası ile ile çocukluğumun geçtiği, liseyi okuduğum, evimin, çayımın hala orada olduğu Rize kökenlilerin getirdiği Karadeniz’in hırçın dalgalarından yükselen hava…
Bursalıların istekleri makul ve çoğu gerçekleştirilebilir nitelikteydi.
Rizeliler ise imkansızı istiyorlardı.
O zaman da düşünürdüm; benden bunları isteyenler Mesut Yılmaz’dan neler kopardılar Allah bilir!
Mesut Yılmaz’ın Türk siyasetinde yeterince başarılı olamamasının anahtarlarından birinin bu olduğu söylenebilir.
**
Öte yandan Mesut Yılmaz tıpkı Adnan Menderes, Demirel, Özal, Tayyip Erdoğan gibi kendi zenginini yaratmak için özel çaba gösterdi.
Özellikle turizm alanında verdiği tahsislerle siyasetin finansmanını sağladı.
Bursaspor eski Başkanı İbrahim Yazıcı ile uçağını uzun süre bindiği Yalçın Sünnetçioğlu Bursa’dan yakından bildiğim iki örnek…
**
Türkiye’nin İsmet İnönü ile başlayan 1945 sonrasında NATO üzerinden ABD’ye bağlanması sürecin bir halkası da Mesut Yılmaz’dı.
Özgün siyasal figür değildi bu anlamda…
Bağımsızlık denizinde sörf yapmak yerine AB-ABD kayığında yolculuk yaptı.
Ayrıca Türkiye’de yükselen gerici dalgaya karşı ANAP ve Özal’ın yol açıcı bir rolü olduğunu biliniyor.
Mesut Yılmaz liberal olmakla birlikte aynı yolun yolcusuydu. Laiklik duyarlılığı bütün sağ kesimde olduğu gibi eksikti, hatta yoktu.
Türkiye’nin gericilerini bir kediyi okşar gibi okşadılar, her makama yükseltmek için çaba gösterdiler.
Türkiye’nin demokrasi çukuruna itilmesinde bir kürek de onlar attılar.
Doğal olarak kendi mezarlarını da kazmış oldular.
**
Yine de bugünle karşılaştırılamayacak kadar hukuk nosyonuna sahip biriydi.
Rize’de pek çok çevre mücadelesinin içinde olan, avukatlığını yapan Remzi Kazmaz bile Mesut Yılmaz’ın ölümünün ardından şunları yazdı:
“Sizinle çok karşı karşıya geldik. Çok mücadelemiz oldu; Fırtına’da, Senoz’da… Siz bildiklerinizi savundunuz; biz inandıklarımızdan taviz vermedik. Hukuk konuştu biz kazandık. Ne hukuka müdahale ettiniz ne de bize çapulcu muamelesi yaptınız! Siz bir devlet adamı gibi davrandınız!”
*
Mesut Yılmaz sadece siyaseten talihsiz değildi; kişisel olarak da çok talihsiz bir insandı.
Talihsizdi çünkü hiçbir babanın yaşamak istemediği evlat acısını gördü.
Talihsizdi, çünkü ölümünde bile İzmir depreminin gölgesinde kaldı.
Türk siyasetinin bu önemli isminin sonsuzluğa uğurlarken, bu dünyadan, bu ülkeden Mesut Yılmaz geçti diyelim, rahmet dileyelim!