Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Sine-i millet

Milletin bağrına dönmek anlamına gelir !

Yani seçilmiş milletvekilleri istifa eder halkın arasına karışır .

Parlamentoda veremeyeceklerini düşündükleri mücadeleyi sokaklarda , meydanlarda halk ile birlikte sürdürme iradesini ifade eder.

Demokratik sistemlerin tamamen tıkandığı durumlarda son çareye işaret eder.

Bu kavram ağızdan kolay çıkmaz! 

Önce kapalı kapılar ardında yoğun şekilde tartılır, hesaplanır.

Önceden ince dokunup düşünüp öyle ağızdan çıkacak bir konudur.

Çıkarsa da gereği yapılır! 

Demokrasinin tıkandığı ülkelerde demokratik muhalefet halkla bütünleşilir ve hukuk sınırlarını gerekirse biraz zorlayarak hukuk nizamı yeniden düzenli hale getirilir.

Örneğin Alman anayasasında demokratik anayasal düzenin yıkılmasına karşı halkın direnme hakkı anayasal bir haktır ve ceza hukuku anlamında kovuşturulamaz bile.

Ama bunun için halkın da bu yönde hazır ve istekli olması şarttır.

Böyle bir girişim iyi yönetilemez ise iç savaş ile bile sonuçlanabilir. 

Yani çok riskli ve tehlikeli bir adımdır. 

Devletin çöküşüne kadar uzanabilecek bir sürecin başlangıcı olabilir.

Bu Cumhuriyeti kuran partinin yöneticileri kendilerini bu Cumhuriyeti korumakla sorumlu hissedebilirler. 

Ancak işte tam bundan dolayı daha sorumlu olmak ve davranmak zorundadırlar.

Yani, alelacele verilecek bir karar konusu olamaz Sine-i Millet.

Bu anlamda bazı CHP Genel Merkez yöneticilerinin, hele de parti sözcüsü Genel Başkan Yardımcısının , sayın Selin Sayek BÖKE’nin  bu kavramı gelişigüzel veya güncel tepki anlamında ihtimal dahilinde bile olsa dillendirmesi ancak siyasi tecrübesizliği ile açıklanabilir.

Hele hele partinin MYK sında böyle bir karar yoksa.

Gerçi bu kadar önemli bir kararı MYK değil, ancak Parti Meclisi verebilir.

CHP, önümüzdeki süreçte muhakkak bu referandum sürecini özeleştiri süzgeçinden geçirerek bazı politik ve kadrosal sonuçlara vararak ülkemize hizmet etmeye devam edecektir.

Nazım Hikmet’in dediği gibi, “yeter ki, kararmasın sol memenin altındaki cevahir”

Öte taraftan referandum sonuçlarına yapılan itiraz YSK tarafından oy çokluğu ile reddedildi.

Tabi eskilerin deyimiyle, “kadıyı kadıya şikayet” edince başka bir sonuç zaten beklenemezdi.

Şimdi Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine itiraz başvurusu hazırlanıyor….

Ha , bu arada atı alan, Üsküdara gitmiş. Veya gittiğini iddia ediyor.

Anamuhalefet ve HAYIR cephesi bu referandumun meşruiyetini sorguluyor.

Oyların manipule edildiğini, usulsüzlükler olduğunu ve geçersiz mühürsüz oy pusulaları nedeniyle aslında HAYIR oylarının daha çok olduğunu iddia ediyor.

Referandumun iptali ve tekrarı talep edildi.

Gerçekten de toplumun yarısının sonuçlarına kuşkuyla baktığı bir referandum sonucu oluşacak anayasal yapıyla o toplumu yönetmek zor olacaktır.

Bu referandumun en dikkat çekici acı sonuçlarından biri de kuşkusuz, farklı iki renkli zemin üzerindeki evet – hayır bölümlerinden birine  mühür basmak kadar kolay bir oylamada  865.247 geçersiz oy çıkması oldu.

Toplumumuzun gelişmişlik düzeyinin ölçülmesinde çok acı bir örnek olarak rekorlar kitabına girecek bu vahim durum.

Bu makalemden itibaren sonunda biro lay, kişi veya durumu hep protesto edeceğim :

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı PKK/ PYD konusunda KANDIRAN (!) amerikan eski başkanı Obama’yı PROTESTO EDİYORUM!

Önceki ve Sonraki Yazılar