Sırlar ve şifreler

Eğer T.C. vatandaşı değilseniz Türkiye'de yaşamak bayağı heyecanlı ve zevkli olabilir. Zira ülkemizde hayat, bir Umberto Eco ya da Dan Brown romanı gibi sırlarla ve şifrelerle örülerek geçiyor. Önce ortaya atılan bazı sırlarla karşılaşıyorsunuz, sonra onları çözecek şifrelerle. Eğer -benim gibi- polisiye romanlara meraklıysanız, başlıyorsunuz o sırrı anlamaya çalışmaya ve onu çözecek şifreyi aramaya.
Vakti zamanında ülkemizi yöneten sarışın güzel bir hanım, örtülü ödenekten sevimli bir dolandırıcıya kaptırdığı paraları soran gazetecilere, ''o paraların nerelere harcandığını söylersem savaş çıkar'' demişti. Tüylerim diken diken olmuştu. Savaşa neden olabilecek bir sır ne olabilirdi?
Gerçi bizim ülkemizde en çok kullanılan tehdit sözü '' bildiklerimi açıklarsam dünya yıkılır '' şeklindedir. Kan akıtmalara doyamayan kabadayıdan, Dolmabahçe'de halvet olan Genelkurmay Başkanı ile Başbakan'a kadar kademe kademe  herkes açıklandığında  dünyayı tersine çevirecek sırlarla yüklüdür.
Bu nedenle zamanın Başbakan Yardımcısı, Büyükşehir Belediye Başkanı için ''Ankara'yı parsel parsel sattı. Seçimlerden sonra bildiğim 100 şeyi açıklayacağım'' dediğinde, normal T.C. vatandaşları  hem çok şaşırmaz, hem de ''oh yolsuzlukları öğreneceğiz'' diye boş umutlara kapılmaz. Zira o konuşma şifrelidir ve ulaşılması istenilen adres başka bir adrestir.
Şimdi (Reisinin deyişi ile) aynı zat, ''Yıkmaya çalıştığınız çınarın gölgesinde daha güneş görmemiş ne hakikatler var'' dediğinde ve o ''ciklemeyi'' (twit)  saat 17-25'te yaptığında, hepimiz bala üşüşen sinekler gibi üşüşüyoruz. ''O hakikatler” ne ola ki? Ciklemenin saat 17-25'te yapılmasının anlamı nedir?'' diye düşünmeye başlıyoruz.
Şimdi, bu sırlar ve şifreler, benim gibi polisiye romanlar sevenlerin başını döndürmez mi?
Esenboğa Havaalanı’na bir kargo uçağı iniyor. Uçaktan indirilen sandıklar TIR'lara yükleniyor, ülkenin güneyine hareket ediyor. Birileri bu TIR'larda silah yüklü olduğunu biliyor. Adana'da konvoy durduruluyor. Arama yapmak isteyen Jandarma ile engel olmak isteyen MİT mensupları silahlarına sarılıyor. Skandal büyüyor. Bu ''sırrı'' yalnız bütün Türkiye değil, dünya-âlem öğreniyor. Aylar sonra, bu herkesin bildiği sırrın(!) haberini yapan iki gazeteci, Reisin emri ile ''bunlar casustur'' diye tutuklanıyor. Sırlar ortada da bu tutuklamanın şifresi nedir? Bazıları uluslararası bir suçtan yargılanmaktan mı korkuyor?
Seçim var. Başbakan bir doğu ilinde konuşuyor. ''Bize oy vermezseniz ''Beyaz Toroslar'' gene ortaya çıkar'' diyor. Anlayan anlıyor, anlamayan alkışlıyor.
Karikatürist bir karikatür çiziyor. Bir vatandaş reisin karşısında önünü ilikliyor. Savcı bakıyor. Önünü ilikleyenin başparmağının işaret ve orta parmakları arasında olduğu kanısına varıyor. Karikatüriste, devlet büyüğüne küfür ve hakaretten dava açıyor. Böyle davalar her yaştan ve cinsten Türkiye Cumhuriyeti yurttaşını hapislere attırıyor.
Artık yurttaşlarımızın da şifreli konuşmaları öğrenmesi gerekiyor.
Örnektir: Vatandaş Kirkor kendisini çeşitli biçimlerde taciz eden  komşusu  Agop'a sinirlendikçe ana-avrat giydiriyor. Pişkin Agop her seferinde karakola şikâyet ediyor. Karakol komiseri son defasında ''Bak Kirkor Efendi, bir daha küfür edersen seni hapse attırırım'' deyip gönderiyor.
Ertesi gün Kirkor, komşusunun çöpünü kendi bahçesine attığını görünce pencereden sesleniyor;
''Agop, anlarsın ya!''
 

Önceki ve Sonraki Yazılar