Tarihi fark, 'Efsane başkan'... Daha neler, neler...
Erhan Kızılyar Durum Gazetesi'ndeki köşesinde geçtiğimiz haftasonu gerçekleşen Fenerbahçe Kongresini kaleme aldı. Ali Koç ile yıllardır başkanlık yapan ve kaybeden Aziz Yıldırım arasında geçen seçim sonuçlarını değerlendirdi.
Kızılyar, "Aziz Yıldırım da gidebilir, yenilebilirdi. Artık ayrılma zamanı da gelmişti. Fenerbahçe değişim istiyordu. Ama fark ; bir –iki bin olabilirdi. Hadi bilemedin iki katı da olabilirdi. Ya da çok uçsan üç katı. Ama olmadı. Tüm bu olumlu şeylere rağmen tarihi farkla gitti.?" diye yazdı ve ekledi: Dört katı fark. Adamı iki ile çarpıp dörde katlamak böyle bir şey olsa gerek.
Kızılyar'ın "Sultan Süleyman'a kalmayan dünya Aziz Yıldırım'a mı kalacaktı!..." başlığı ile yayınlanan yazısı şu şekilde:
Tüm mahalleli; velisinden-delisine zilleri taktı oynuyor. Hiç gerek yoktu buna ve bunu asla hak etmemişti.
Aziz Yıldırım. Efsane başkan.. Bugün askere giden gençlerin ana rahmine düştüğü günlerden bu yana başkandı.. Bir nesil O'nunla büyüdü.. Fenerbahçe deyince O geldi akla. Binlerce sporcu, onlarca teknik adam, yönetici geldi gitti, O hep kaldı.
Eser mi diyorsun. E yani 20 yıl sana bir ömür. Elbette yaptı. Üstelik yaptıkları ‘Bizden önce Fenerbahçe kulübü mü vardı. Onu biz kurduk’ türünden açıklama da değildi. Hepsi elde avuçtaydı. Tesisler, yeni kurumlar, yeni branşlar, üniversite, televizyon gibi farklı yapılanmalar. Hepsi O'nun döneminde gerçekleşmişti.
Tüm bunlara rağmen Aziz Yıldırım da gidebilir, yenilebilirdi. Artık ayrılma zamanı da gelmişti. Fenerbahçe değişim istiyordu. Ama fark ; bir –iki bin olabilirdi. Hadi bilemedin iki katı da olabilirdi. Ya da çok uçsan üç katı. Ama olmadı. Tüm bu olumlu şeylere rağmen tarihi farkla gitti.?
Dört katı fark. Adamı iki ile çarpıp dörde katlamak böyle bir şey olsa gerek.
Niye böyle oldu?
Aziz Yıldırım tüm eserlerine, tüm yaptıklarına rağmen tek adamlığa oynadı. Her şeyi herkesten çok kendisi bildi. Kulüpte olan tüm muhalif sesleri kısmaya başladı. Rakiplerini çok temelsiz, yersiz suçlamaya başladı. “Ben demek Fenerbahçe demek Fenerbahçe demek ben demek’ tavırlarını sergilemeye başladı. Bu tavır iletişimin gelişmediği, dünyalının birbirinden habersiz olduğu Ortaçağ gibi karanlık dönemlerde belki geçerli olabiliyordu ama günümüz dünyasında; önünde alkışlanan, arkasından teneke çalınan bir anlayıştı. Ve ilk fırsatta da adamı tüm yaptıklarını-iyiliklerini bir kenara bırakarak, idam etmekten kötü bir şekilde gönderiyorlardı. Aziz Yıldırım’a yapılan da tam da böyle oldu. Üstelik gördünüz mü tüm mahalleli; velisinden-delisine zil takıp oynuyor.. E şimdi bunu mu hak etti mi koskoca Aziz Yıldırım.
O eserleri yapan, O büyük direnişleri gerçekleştiren Yıldırım böyle mi gönderilmeliydi? Bu kadar ezici bir çoğunlukla ezilerek mi gönderilmeliydi. Bir kongre sonrası arkasına bakmadan salonu terki diyar ederek mi ayrılmalıydı. Ali Koç, teşekkür konuşmasında Yıldırım’a övgüler yağdırsa da… “Aziz Yıldırım olmasa ben olmazdım, Türkiye de pek çok şey olmazdı. Bu stadlar, bu branşlar olmazdı. Aziz Yıldırım efsane başkandır’ dese de.. Bu sözler sadece Zülfü Livaneli'nin güzel eserlerinden birinin sözlerini hatırlatıyordu insana...
Acılardan bir türkü
Düşünce yüreğine
Yetmiyor teselli sözleri,
yaralanmış ömrüne..
Demek ki neymiş..
Hiç afra- tafra satmaya gerek yokmuş.
Hiç bütün dünyaları ben yarattım demeye gerek yokmuş
Hiç koltuktan kakmayacakmış gibi davranmalara gerek yokmuş
Bu kadar; esip-gürlemeye, her eleştireni küçük görüp horlamaya-aşağılamaya, suçlamaya, yok etmeye gerek yokmuş.
Sultan Süleyman’a kalmayan dünya kimseye kalmıyormuş..
O muhteşem koltuklar da ebediyen kimseye baki değilmiş…
Ve neylersin ki.. Doğanın acı kanunudur ; “ Aziz diye bilinen su bile bir yerde çok fazla kaldığında kokarmış".
Kim ne derse desin Aziz Yıldırım Fenerbahçe Tarihi'nde efsane bir başkandır. Yaptıkları ile de asla unutulmayacaktır.
Aziz Başkan’a yeni yaşamında başarılar diler, biz dünyalı koltuk sevdalılarına da Yıldırım’ın hayatından alınacak dersleri almayı temenni ederiz.