
YURT ÖZEL | Sporun peşinden koşarken hayatı ıskalama!
‘Borsada değil, arsada güzel’ söyleşi dizimizde bu hafta, TARAF-DER kurucu üyelerinden Ufuk Bıyık aracılığıyla Beşiktaş/Beleştepe grubunu konuk alıyoruz.
Tolga Kaan Ateşli
Kısa bir aradan sonra, 'Borsada değil, arsada güzel' söyleşi dizimizde, kentlerin asi çocuklarını konuk almaya devam ediyoruz. Bu hafta Beşiktaş tribünlerinden çok da yabancısı olmadığımız bir grubu ağırlıyoruz: Beleştepe... Konyaspor ile Beşiktaş maçı sırasında açtıkları "Nuriye ve Semih yaşasın" pankartı ile dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi. Grubun aşağı yukarı yarısı kadarı, kadın Beşiktaş taraftarlarından oluşuyor. Cinsiyetçilik, ırkçılık ve sermaye yandaşlığını da tribünlerde görmek istemeyen Beleştepe'den, Ufuk Bıyık'ı konuk alıyoruz. Çok geçmeden sohbetimize başlayabiliriz...
> Merhabalar. Öncelike sizi biraz tanıyalım.
Merhabalar. ismim Ufuk, 36 yaşında ve İşletme mezunuyum. Muhasebe ile ilgileniyorum ama ülke şartlarından kaynaklı şuan işsizim. TARAF-DER kurucu üyelerinden ve taraftar hakları mücadelesine omuz vermeye gayret eden birisiyim.
> Beşiktaş nasıl bir takım, hangi koşullar altında kuruldu, siz neden Beşiktaşlı oldunuz?
Beşiktaş emek değeri üzerinden şekillenmiş, kuruluşundan beri aslında sermayesini insanın oluşturduğu ve uzun süre emekçilerin olarak kalan bir kulüptü. Endüstriyel sporun yani paranın, sporun bütün alanlarını ele geçirmesinden sonra artık bu özelliği ne kadar kalmıştır bilemiyorum. Herkesin Beşiktaş'ı bence kendine göre şekilleniyor. Benim gözümden Beşiktaş ne kadar kuruluş günlerindeki değerlerin çoğunu yitirmiş olsa da hala bu alanda 'öteki' olmaya bir şekilde devam ediyor. Beşiktaşlı olma hikayem ise çok değişik değil. Bir çok çocuğun ailesinden etkilendiği gibi ben de ailemden etkilenerek Beşiktaşlı oldum. Ama tek fark babam, abim değil; beni dedem Beşiktaşlı yaptı. Bu düşünüyorum da galiba hayatımdaki en doğru işlerden birisi, geldiğimiz şu düzende bile...
> Tribünle tanışmanız nasıl oldu?
İlk maça dedemle gitmiştim. Sanırım Ankaragücü maçıydı... Daha sonra çocukluk arkadaşlarımın çoğu da Beşiktaşlı olduğu için onlarla birlikte gidip gelmeye başladık. Tribünleri oluşturan taraftar ve taraftar gruplarıyla ilgilenme sürecim ise 2007 yılında başladı. O günden beri taraftarların medyada çizilenin dışında bir figür olduklarını elimizden geldiğince anlatmaya çalışıyoruz.
'SPORU SİYASETE ALET ETMEYİN' EGEMENLERİN SÖYLEMİDİR
> Hayata bakışınız, politik yaklaşımlarınız tribünle olan bağınızı nasıl etkiliyor?
Doğrudan etkiliyor, aksini hiçbir zaman düşünmedim bile. Politik olarak mücadele etmeye başladığımdan beri sözümü nerede söylediğimden çok ne söylediğimle ilgilenmeyi tercih ediyorum. İnsan doğası gereği politiktir. Bugün politik olmak çok yanlış algılanıyor ama insanlar iş görüşmesinde bile politik davranır aslında. İnsanın olduğu hiçbir yerden politikayı, siyaseti ayrı tutamazsınız; tribünler de buna dahil... "Sporu siyasete alet etmeyin" söylemi egemenlerin söylemidir. Sporun bütün alanlarını sermayedarlar ile birlikte siyasiler kuşatmışken bizim tribünde siyasi tavır takınmamız kadar normal bir durum olamaz.
> Beşiktaş tribünlerini kimler oluşturuyor?
E-Bilet uygulamasından beri maçlara gitmediğim için bu soruya çok beylik laflarla cevap veremeyeceğim ama gözlemlediğim kadarıyla, E-bilet uygulaması ve stadın yenilenmesinden sonra; başarıya daha endeksli, bizim müşteri diye tabir ettiğimiz seyirci profili daha hakim gibi. Bunu Alanyaspor maçındaki tribünlerin boşluğundan anlayabiliyoruz.
> Beleştepe ne zaman, nasıl yola çıktı? Neden ayrı bir taraftar çalışmasına ihtiyaç duydunuz?
Beleştepe'yi 2010 yılı Temmuz ayında kurduk. İlk etapta internet ve sosyal medya üzerinden çalışmalar yürüttük daha sonra düşündüğümüzden daha fazla bir ilgi gördük ve birçok şehirde örgütlenmelere gittik. Birçok dayanışma kampanyası düzenleyerek, toplumun çok farklı kesimleri ile iletişim kurduk. Çok farklı deneyimler yaşadık, hem sokakta hem de tribünde. İnsanların "Bunlar holigan, bunlar küfürbaz, eğitimsiz" diyerek hor gördüğü taraftar algısını da yıkmaya başladık. Neden ayrı bir taraftar grubuna ihtiyaç duyduk, somut bir örnekle açıklayayım: Samsun'da Konyaspor ile oynadığımız Süper Kupa maçında açtığımız "Nuriye-Semih Yaşasın" pankartını başka bir taraftar oluşumu içinde açabileceğimizi düşünmediğimiz için. Kendimizi daha rahat ifade edebileceğimiz, siyasi görüşümüzü daha rahat anlatabildiğimiz, diğer takım taraftarlarıyla dayanışma içinde olabilmek için Beleştepe'ye ihtiyacımız vardı.
SPORUN PEŞİNDEN KOŞARKEN HAYATI ISKALAMA!
> Beleştepe'nin tribüne yaklaşımı nasıl?
Biz tribünlerin daha renkli, çok sesli ve özgür olması gerektiğine inanıyoruz. Taraftarlar kendilerine ait hissettikleri takımlarının mücadelesini, hakkını savunurken, kendi hakkını ve bu gezegende yaşayan tüm canlıların hakkını da savunabilmeli. Sporun peşinden koşarken hayatı ıskalamayan insanların olması gerektiğine inanıyoruz kısaca.
> Futbol toplum için neyi ifade ediyor, neyi ifade etmeli?
Biraz önce bir sorunuzda taraftara yönelik birçok algıyı yıkmaya çalıştığımızı söylemiştim. Futbol özelinde ise futbolun kitleleri uyuşturmak konusundaki algısını yıkmak o kadar kolay olmuyor. Evet egemenler futbolu bir uyuşturucu olarak kullanabilir ama burada önemli olan bizlerin nasıl tepki verdiğidir. Bu noktada futbol ve tribünler bize birçok farklı kesimin bir araya gelebildiği, etkileşim kurduğu alanlar olarak görülmeli ve bu alanlar, egemenlerin istediği çizgiye gelmemesi için mücadele edilmesi gereken yerler olarak görülmeli. Şunun altını çizerek söylüyorum; Türkiye solu bu alanı yıllarca üstten bakarak boş bıraktı ama bu alan asla boş bırakılmamalıdır. Yakın tarihte tribünlerin etkisini görüp, bu alanı daha ileri taşımalıyız.
> Grubunuzun endüstriyel futbola karşı tutumu nedir?
İstesek de istemesek de bu endüstriye hizmet ediyoruz. Bilet alarak, ürün alarak, yayıncı kuruluşa abone olarak... Yani hem karşıyız hem de ayakta durmasında destekçisiyiz. Klaldı ki bu sadece bizim sorunumuz değil, tüm dünyanın sorunu... Hayata bizim gibi bakmayan insanlar bile bu düzenin kirliliğinden şikayet ediyor ama çözüm için bir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz. Şunu anlatmayı başarabilirsek; bu sistemin ekonomisinin gücü biziz, biz bu gücü çekersek sistem çökecektir ve yenilenerek daha temiz bir hale gelmesi mümkün. İşimiz zor ama imkansızı denemek zorundayız.
> Sizin gibi düşünen diğer taraftar gruplarıyla birliktelikleriniz oluyor mu?
Birçok taraftar grubuyla birlikte çok iş yaptık bundan sonra da yapacağız. Sadece renklerimiz farklı, onun dışında yaşadığımız sorunların hepsi aynı ve bunları birlikte aşabiliriz. İlk günden beri bunu savunduk, bundan sonra da savunacağız.
'PATRONLAR FUTBOLDAN ELİNİ ÇEKMELİ'
> Takımın ve tribünlerin şuanki durumu hakkında biraz bilgi alalım ve daha iyi bir Beşiktaş, daha iyi bir futbol için ne gerekiyor biraz onu konuşalım isterseniz.
Erkek futbol takımı pek iç açıcı değil maalesef. Burak Yılmaz geldiğinden beri orayı pek takip etmiyorum kendi adıma. Ülke futbolunun genel sorunu artık hayal satmayı bırakmalılar çünkü milyonlarca Euro borçlu kulüplerin bir geleceği yok. Naçizane fikrim, ülke futbolunun kurtuluşu siyasilerin ve müteahhitlerin (patronların), bu oyundan artık elini çekmeleri ve alt yapıya yönelmek. Bir örnekle açıklayayım ama Fenerbahçeli arkadaşlar kızmasın, ülke sporunun sorunu bu. Bugün Fenerbahçe yönetiminin Fener Ol kampanyası bana düzenli olarak islamcıları dolandıran Jet Fadıl'ı hatırlatıyor. Mesele şu, iş insanları kulüp yöneticileri oluyor, kulübü bir borç yüküne sokuyor sonra asgari ücretlilerden para toplayarak düzlüğe çıkmaya çalışıyor. 10 sene sonra yine başka biri geliyor, aynı şeyler tekrarlanıyor. Maalesef taraftarlar, duyguları sömürülmeye en açık kitle olabilir. Çünkü bir karşılıksız bir aidiyet içindeler ve sermaye bunu her zaman kullanıyor.
> Son olarak Beşiktaş taraftarlarına ve futbol severlere, endüstriyel futbola dair neler söylemek istersiniz?
Taraftarlar artık neye hizmet ettiklerini biraz düşünmeye başlamalı. Önümüze sunulan her şeye evet demeden önce düşünmeliyiz. Biz bu oyunun en büyük gücüyüz, gücümüzün farkına varalım!