Övgün A. Ercan

Övgün A. Ercan

Şu bizim Frigler - 3

Büyük Yazılıkaya, tıpkı küçük yazılı kaya gibi ancak daha büyük boyuttaydı. Yüzündeki desenleri önceki gibiydi. Yeşil çalılıklar içinde günümüze nasıl aşınmadan, kırılmadan, düşmeden kaldı şaşırarak izledim.

Yazılıkaya’nın aşağıda anlamını açıklayacağım yazısında bir sözcüğün harfleri ‘’Midas’’ a benzediği için buraya ‘’Midas Kenti’’ de deniyor. Ne ki kent ile anıtın gerçek adı şimdilik bilinemiyor.

Yazılıkaya’yı bizim yaptığımız gibi gün doğarken izlemek gerekiyor. 20 metreye yaklaşan yüksekliği, 400 metrekareyi bulan işlenmiş yüzeyi ile doğuya bakan Yazılıkaya, güneşin ilk ışıklarının üzerine vurmasıyla birlikte kızarıyor. Kıpkırmızı kesiliyor... Güneş yükseldikçe pembeleşiyor. Gün, kayanın arkasındaki ufuktan yiterken soluyor, geceyle kararıyor.

Yazılıkaya’nın bir tapınma alanı olduğu sanılıyor.

Ortasındaki büyük oyukta Anadolu’nun ilk ana tanrıçası Kibele’nin yontusunun bulunduğu varsayılıyor. Üçgen alınlığın kırık tepesine de taş yontuya da bir çift koçboynuzu oturtulmuş. Yazılıkaya’yı 1800’lerin ba- şında İngiliz Yüzbaşı William Martin Leake, arkadaşlarıyla Mısır’a giderken Anadolu’nun içlerine girince bulmuş. Yüzbaşı, Seyitgazi’de bazı eskil kalıntıların varlığını öğreniyor, köyleri dolaşıyor. Ormanlık bir alanda karşısına Yazılıkaya çıkıyor. Gezi notlarını 1824 yı- lında yayımladığında Frigya, Avrupalı kazıbilimcilerinin-arkeologların, gezginlerin uğrak yeri olmuş. Yöredeki öteki anıtların bulunuşları birbirini izlemiş. Doğal olarak ‘’taş’’ lar Osmanlı’nın umurunda olmamış!

Yazılıkaya, pembe yanardağ karması. Kayaların işlenmesi kolay. Yazılıkaya’nın hemen arkasında yarım kalmış ‘’Küçük Yazılıkaya’’ ya da ‘’Bitmemiş Anıt’’ tan anlaşıldığına göre önce kayanın üst kısmı kesilip işleniyor, sonra kayanın kalan kısmı iskele kurarak ya da sekiler yaparak işlenmiş. Geçmişte ‘’at yetiştiren aristokratlar’’ olarak anılan Frigler için Yazılıkaya, en büyük tapınma yeri imiş. Kral Yolu buradan geçiyormuş. Kral Yolu’nun izleri günümüze dek geliyor.

Kentin tepesindeki yaykında akropolde sunaklar sıralanıyor. Bazılarının üzerinde Frig yazıları ile tanrı betimlemeleri bulunan sunaklardan en gösterişlisine ‘’Midas’ın Tahtı’’ deniyor. Kentin yamacından çukur, koyağa doğru inen oyma taş basmık, büyük bir sarnı- cın içine giriyor. Yazılıkaya, DÖ. 4. yüzyılda önemini yitirmiş. Büyük İskender, DÖ.334 yılında Frigya’dan geçip Gordion’daki kördüğümü bir kılıç darbesiyle çözdükten sonra dünyanın egemeni olmuş. Selçuklu ile Osmanlı dönemlerinde Yazılıkaya, koca bir ormanın içine saklanıp derin uykuya yatmış, tıpkı bugün uyuduğu gibi.

‘’Midas Kenti’’ ndeki ‘’Bitmemiş Anıt’’ taki süslemelerden biri yaban eriğine benzetilmiş. Çerkezler, Yazılıkaya’nın çevresinde yetişen yaban eriğinin turşusunu kurup şeker hastalarına yediriyormuş. Yazılıkayanın yanındaki yıkık köyde, tavanı çam kozalağı gibi olan eski Frig evi bugün bile bu yoksul köyde kullanılıyordu. Yoksa bunlar bugün kendilerine Türk denilen Frigler miydi?

Oysa köylü, kendisinin en az 3 bin yıllık geçmişe yaşadığının ayırdında değildi. Buradaki kişiler kül mavisi, beyaz tenli kişilerdi, tıpkı Afyon ile Konyalılar gibi. Osmanlı, Rus Harbi sırasında Kafkasya’dan göç eden Çerkezleri 1896 yılında Yazılıkaya’nın hemen dibine, birkaç metre ötesine yerleştirmiş. Yörenin ormanlık yapısı Kafkasya’yı andırıyor. Çerkezlerden dolayı köye Çerkez köyü denmiş, sonradan köyün adı Yazılıkaya köyü olmuş. Yıllar içinde ormanlar elden gittikçe Çerkezler de Amerika’ya gitmeye başlamış. Yazılıkaya kö- yünde bugün ancak 25 ev ile 70 kişi hayvancılıkla geçinmeye çalışıyor.

Oysa derin bir geçmiş uygarlığın üzerinde oturuyorlar. Burada neler olmuş neler? Asurlar ile sürekli savaş durumunda olan Frigler, Midas’ın başa geçmesiyle birlikte Asurlarla barış yaparak Güneydoğu sınırlarını güvence altına almışlar. Midas, doğudaki barışın ardından Batı Anadolu kentlerinden Kyme kralının kı- zıyla evlenerek batı ülkeleriyle dostça ilişkiler kurmaya yönelmiş. Ayrıca Fildişi tahtını Yunanistan’daki Delfoi Apollon Tapınağı’na armağan ederek Kıta Yunanistan’ı ile ilişkileri güçlendirmiş. Gordion’da yapılan kazı- larda ele geçen Yunan çanak-çömlekleri bu ilişkilere ilişkin diğer örnekleridir. Bu çömlekler Gordiyon ile Ankara Anadalo Medeniyetleri müzelerinde sergilenmektedir

Bu çömlekler günümüzde de yakın bölgelerde yapılmakta, ancak İslam etkisiyle desenler değiştirilmişti. Çok güzel düzenlenmiş bu anıt kayalar üzerinde yaya dolaşma yönlendirmesine uyarak, yaykın kayanın çevresindeki diğer kalıntıları görmek için sevinç içinde yola koyulduk.Yol üzerinde bazı kayalar sanırım deprem etkisiyle yıkılmış, yuvarlanarak aşağıdaki dere yatağındaki tarım alanına dek yuvarlanmıştı, belki her biri 100 ile 300 ton ağırlığında bütün kayalar, üzerinde işlenmiş aslan ya da yılan betimlemeleriyle.Tepe yaykınına-platosuna yerleşmiş Frigler sularını toplamak için içine basamaklarla inilen sarnıçlar yaparak yağış sularını toplamışlar.

Bazı duvar işlemeleri ile gömütler bitmeden bırakılmış. Çünkü barış içinde, mutlu yaşam dönemi, DÖ 700 yıllarına doğru, Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu’ya giren Kimmerler’in, önce Van bölgesindeki Urartular’ı güçsüzleştirdikten sonra Kızılırmak’a dek gelmeleriyle bozulmuş. Sonra batıya gelen Kimmerler DÖ. 676’da. Friglerle savaşa tutuşmuşlar. DÖ 725- 695/676 yılları arasında, son 50 yıllarında; Anadolu’da Frigya adı verilen bölgeye; Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Bolu, Adapazarı, Bursa, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Denizli, Isparta, Afyon, Konya’yı içine alır. Ancak Midas dönemindeki egemenlikleri Asur ülkesine, Güney Doğu Anadolu’ya dek uzanan alanda yaşayan Friglerin gönenç ile güvenliği bozulmuş. Yüzlerce yıldır yaşadıkları bu toprakları bırakıp batıya doğru göç etmeye başlamışlar.

Frig-Kimmer savaşı çok çetin geçmiş. İyi bir savaşçı olan Uzun Kulaklı Midas olasılıkla kafasından aldığı darbeyle savaşta ölmüş, tüm savaşçıları ölen Frigler, korunaksız kalmış, sonunda Frigya bütünüyle yıkılmış, toplum diğer komşu ülkelere ya da güvenli gördükleri yerlere kaçışmış. Kaçan kaçmış, kaçamayan öldürülmüş. Batıya kaçan Frigler, önce küçük beylikler durumunda bir süre daha varlıklarını sürdürmüşler. Süre içinde de Lidyalıların egemenliğine boyun eğerek onlara karışıp geçmişten silinmişlerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar