Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Ters açıdan "bir yol bir kuşak" projesi

Daha önce de bir kaç defa Çin Halk Cumhuriyet’nin “Bir Yol , Bir Kuşak” projesinden bahsetmiştim.

21. Yüz yılın şimdilik en büyük projesi ile Çin 66 ülkede önümüzdeki yıllarda yaklaşık 8 trilyon Dolar , yani 8000 adet 1 milyar Dolar yatırım yapacak.

Bu yatırımlar esas olarak Asya ile Avrupa , Afrika , hatta bazı Latin Amerika ülkelerini deniz, kara ve demiryollarıyla bütünleştirecek ve ulaşım harici daha bir çok alanı kapsayan büyük bir global kalkınma ve işbirliği projesidir.

Ülkelerarası ticaret , ulaşım ve iletişim hızla kolaylaşacak ve gelişecek.

Büyük stratejik yatırımlar , limanlar , hızlı tren ağları ve üretim tesisleri ile istihdam ve artı değer geniş bir coğrafyada biraz daha dengeli şekilde yaygınlaşacak.

Bu geniş coğrafyada çok sayıda ülke kalkınması ve aralarındaki işbirliği gelişecek.

Ülkelerarası dengesizlik kısmen azalacak. 

Aşağıdakiler daha hızlı gelişecekler ve ekonomik olarak büyüyecekler.

Bu proje elbette sadece ekonomik bir olay değildir. Tüm ilgili ülkelerin sosyal , kültürel , insani ve hatta dolaylı olarak siyasi hayatını etkin bir şekilde değiştirecektir.

Tüm ülkeler derken buna Çin Halk Cumhuriyeti de dahildir. 

Çin Komünist Partisi liderliği ve etkili kontrolünde belli oranda kapitalist yöntemlere de izin veren sistem muhtemel ki başka ülkelere de ters açıdan örnek oluşturacaktır. 

Yani o ülkelerde karma ekonomi daha etkili hale gelecektir.

Bunları gördükçe Atatürk’ün 1920 ve 30 larda Türkiyede uyguladığı karma ve planlı ekonominin ne kadar isabetli olduğu ve Atatürk’ün büyük devlet adamlığı daha çok ortaya çıkıyor.

Sadece özel sektörle bir yere varılamayacağı gibi , sadece devlet sektörünün de yeterli olmadığı , tetikleyici ve ataklayıcı ama kontrollü özel teşebbüsün de gerekliliğini anlıyoruz bu tecrübelerden. 

Amerika’nın bu projeyi engellemek için elinden geleni yapması elbette anlaşılır bir durum.

Ancak Almanya ve Fransa’nın bu projeye uzak durması ve hatta engellemeye çalışması hiç anlaşılır değil.

Zira bu proje dünya barışı için çok önemli ve belirleyici bir güç olacaktır. 

Ancak Avrupa’nın en etkili bu iki büyük devleti Çin’in bu projeyle hegemonyacı bir siyaset izlediğini düşünmekte ve güvenmemekteler. 

Çünkü bu ülkeler Çin’ de her ne kadar ekonomi hızla büyümekte ise de demokrasi ve insan hakları konularında büyük sıkıntıları olduğunu söylemekteler.

Hani herkes kendinden bilir işi denilir ya …!

Bu yeni “ipekyolu” sisteminde ülkelerin içişlerine karışmama ilkesi temeldir.

Çin diğer ülkelerin içişlerine karışmama ilkesine çok önem veren bir ülke. 

Bu ilkeden kesinlikle de taviz vermiyor ve kendi içişlerine de karışılmasını kesinlikle istemiyor ve denenilmesi halinde kararlı bir şekilde buna karşı tepkisini göstermekten çekinmiyor.

Elbette her ülkenin kendine , tarihine , kültürüne , coğrafyasına ve sosyal yapısına uygun koşullar vardır.

Maalesef 21. yüzyılda insanlık bu temel kavramlar üzerinde bile henüz anlaşmış değildir. 

Bu projede tüm Avrupa , Asya ve Afrika birlik olursa bu süreç sadece yatırımın olduğu ülkeleri değil , yapıcı işbirliği gerçekleşirse aynı zamanda bizatihi Çin Halk Cumhuriyeti’nin de hızla ve kendine has şekilde bazı konularda değişmesine ve ortalamada tüm dünyada demokratikleşme ve şeffaflıkta gelişme sağlanacağı aşikardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar