Süleyman Karan

Süleyman Karan

ÜÇ İTTİFAK, İKİ İTTİFAKTAN DAHA İYİDİR

Türkiye’nin siyasi yelpazesi hiçbir zaman tam bir Batı demokrasisi formasyonunda olmadı, olamadı. Bunun sebeplerinden biri, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra cumhuriyetin kuruluş sürecine gider. Bir imparatorluğun çöküşü ve anti-emperyalist bir savaş sonrasında kurulan cumhuriyet, tarihsel koşullar gereği yukarıdan inşa edilen bir ulus kurmayı zorunlu kılıyordu. Cumhuriyet Halk Partisi işte bu kurucu parti görevini üstlendi. Tarifi zor bir partiydi, zira Avrupa’daki siyasi partilerden farklıydı. Farklı eğilimlerin bir uzlaşmaşı üzerine kurulu, bir koalisyon partisiydi. İçinde radikallerden muhafazakarlara çok geniş bir yelpazeyi barındırıyor, buna karşın liderinin ve çevresindeki kadroların ideallerine karşı çıkmayı göze alamayan bir bileşim sergiliyordu. Bütün o strateji değiştirme süreçleri de yeniden yapılanmanın gereksinimlerine göre belirleniyordu. İki çok partili model denemesi, yani Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı bünye kaldıramadı. Kurucu parti tek başına görevini sürdürdü. Bu sayede, islam coğrafyasındaki ilk laik cumhuriyet inşa edilebildi. Biraz otarşik bir ekonomik anlayış, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar sürdürüldü.

Konjonktür gereği çok partili hayat
Sonrasında ise konjonktür gereği artık kurucu parti sürecinden çok partili demokrasiye geçiş bir mecburiyet halini aldı. CHP içinden çıktı Demokrat Parti. Artık sinmiş muhalif düşünceler, yavaş yavaş kurucu partinin laik cumhuriyetini dönüştürmek için kolları sıvayabilirdi. Dünya düzeni, otarşik bir ekonomiyi istemiyordu. İlk dışa açılma hamlesi, anti-emperyalist bağımsızlıkçı yaklaşımı gömmeyi göze alarak bu sözde ‘merkez sağ’ hükümet tarafından gerçekleştirildi. Lafın gelişi merkez sağ dilyoruz, çünkü Demokrat Parti aslında mecburen sesini kesmiş gerici, işbirlikçi unsurların borazanının öttüğü, hala laik ama komprador burjuvazi ile gerici toprak ağalarının siyasi ifadesiydi. Yoksa demokrasiyi benimsemiş liberal bir partinin değil.

 

Merkez sağ falan değil, bulamaç

Genç bir ülke devrimlerini tamamlayamadan dejenere olmaya böyle başladı. Bunu gören asker-sivil aydın ve bürokratların tepkisi çok gecikmeyecek ve Türkiye askeri darbeler ile tanışacaktı artık. Her darbe sonrasında, tekrar kırık dökük demokrasiye geçerken, merkez sağ ve merkez sol bölünecek, yeni arayışlara girecek, ama yine her seferinde Batılı demokrasilerdeki anlamıyla merkez partiler ortaya çıkamayacaktı. Bölünmeler, kişisel çekişmeler, derken bu dağınıklık parti sayısının artmasına sebep olacak ve en sonunda iki aşırı sağ partinin bu fırsattan istifade güçlenmesine yol açacaktı. Siyasal islamcılar ve ırkçılar, önce 1. MC, sonra 2. MC koalisyonlarıyla, işte bu prematüre siyasi yelpazenin sonucunda iktidarla tanıştı. ABD ve AB destekli AKP ile iktidara geldi. Refah Partisi’nin İstanbul belediyesini kazandığı yerel seçimlerde, merkezin parçalanmaşlığı en iyi şekilde görülecektir incelendiğinde.

Sağda ikinci ititfak olmalı
Bugün de, artık Türkiye uçurumun kenarındayken, pek farklı bir durum yok ortada... Bir farkla, artık oyu yüzde 10’larda dolaşan yeni ve farklı bir kilit parti HDP dışında. Bundan sonra, seçimlere girebilen merkez sağ gibi görünen dört parti olacak büyük olasılıkla, Demokrat Parti, İYİ Parti, Gelecek Partisi, Ali Babacan’ın partisi tabii eğer kurabilirse... Bunlardan sadece Demokrat Parti ve Babacan’ın partisi Batı’daki merkez sağ partilere benziyor. Diğerleri ise milliyetçi ya da muhafazakar çizgisi kalın sağ partiler. Şimdi bir seçenek olarak bu amorf siyasi yelpazenin konsolide edilmesi gündemde. Bir siyasal islamcı partinin de katılımıyla üçüncü bir ittifak. Saadet Partisi’nin de katılacağı İYİ Parti, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ittifakı... 

Peki bu Türkiye için iyi mi olur? Evet çok da iyi olur, böylesine berbat bir durumdayken ülke, MHP destekli AKP iktidarını en çok yıpratacak şey sağda ikinci bir ittifak gibi görünüyor. Yüzde 15’in üzerinde oy alabilecek böyle bir ittifak siyasal islamcı ve ırkçı ittifakı bitirebilir. HDP’nin barajı geçeceği, CHP’nin de Babacan’ın partisiyle ittifak yapıp, yüzde 30’ları aşacağı bir siyasi tablo, bizi en beterinden kurtarır. Sonrası mı? Merkez sağ ve merkez solda konsolide olmuş iki partinin olduğu bir siyasi tablo olmadan pek bir şey düzelmeyecektir, ama en azından cehennemden çıkışın bileti bu gibi görünüyor şimdilik.

Önceki ve Sonraki Yazılar