Umutlar olsun!

Bu yazıyı 31 Ekim Cumartesi günü yazıyorum. Siz okuduğunuzda 1 Kasım Seçimleri’nin resmi olmayan sonuçları belirlenmiş olacak. Kimimiz bu sonuçlardan ötürü sevinçli, kimimiz yaslı; kimimiz mutlu, kimimiz kaygılı olacak. Ben o anki ruh halimi kestiremiyorum. Ama bir hafta önceki yazımda söylediğim gibi, bugün ‘umut’ üzerine yazacağım.

Azra Erhat mitolojideki ‘Pandora’ efsanesinin, kadınları küçük gören, aşağılayan bir esatir olduğunu, bu nedenle Yunan kaynaklı değil, muhtemelen Ortadoğu ve özellikle ‘Sami’ (Arap) kaynaklı olabileceğini yazıyor. (*) Efsaneye göre, güneşten ateşi çalan Prometheus' a çok kızan Zeus, O’nu cezalandırmak için bir kumpas kuruyor. Bunun için ‘çirkin tanrı’ Hephaistos’u topraktan çok güzel bir kadın yapması için görevlendiriyor. Hephaistos kadını biçimlendiriyor ve O’na ‘Pandora’ adını veriyor. Zeus
Prometheus’u O’na âşık ediyor ve sonra da Pandora’ya kapalı bir kutu gönderiyor. Prometheus Pandora’yı uyarmasına rağmen, O, kadınca zayıflığına mağlup olarak kutuyu açıyor. Kutudan salgın hastalıklar, afetler, kazalar, savaşlar, insanlara karşı her türlü belalar ortalığa saçılıyor. Pandora son anda kutuyu kapatıyor, kutuda yalnızca ‘umut’ kalıyor.

Hikâyenin bu bölümü hep aklımı karıştırır

‘Umut’ insanlık için bir bela mıdır ki Zeus onu diğer belalarla birlikte aynı kutuya koysun? Gerçi edebiyatta bunu destekleyen görüşler de var. Örneğin ‘B. Traven’ insan emeği üzerine yazılmış eserlerin en büyüklerinden biri olan ‘Ölüm Gemisi’ adındaki romanında, biçare denizcisine şöyle söyletir: '' Umut ekmeğimiz değil, başımızın belasıdır. Her türlü zillete (aşağılanmaya) onun için katlanırız.” Burada insan bize özgü bir deyişi de hatırlıyor: “Ümit fakirin ekmeği, ye Memet ye!”. Dante, ‘İlahi Komedya’ adlı eserinin ‘Cehennem’ bölümünün başlangıcında, Ozan Vergilius ile birlikte cehennemin kapısına geldiklerinde, orada şöyle yazılı olduğunu gördüklerini yazar. “...Ey buradan içeri girenler, her türlü ümidi bırakınız”. Demek ki Dante’ye göre de (yukardaki görüşlerin tam aksine, “Umutsuzluk cehennemin ta kendisidir.”
Değerli Dostlarım, ‘umut’ üzerine bazı felsefi görüşler üzerinde böyle kısa bir gezintiden sonra, gene de söylenecek olan şu olsa gerektir: “İnsanlar da toplumlar da umutsuz yaşayamazlar.”

Muktedirler her şeyimizi çalabiliyorlar, çalıyorlar. Ama umudumuzu çaldırmamalıyız. Tarihin tekerleği geriye doğru dönmez. İnsanlık yavaş giden ama hiç durmayan bir gemi gibi, zaman denizinin içinde (bazen yalpalayarak da olsa) hep daha aydınlığa, hep daha doğruya doğru yol alır. Umudu çalışmayla birleştirmek bu güzel yolculuğun
daha hızlı, daha da güzel geçmesini sağlayacaktır. Hepinize “Umutlar Olsun!”

(*) Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü: s.302
(**) Dante Allighieri, İlahi Komedya, c.2,s.92.
Altın Klasikler

Önceki ve Sonraki Yazılar