Üzüm değil üretici kurumuş!

Salihli’den Ankara yönüne doğru 10 dakika kadar ilerledikten sonra sola sapıp Alaşehir’e döndük. Uçsuz bucaksız ova ye- şille sarı arasında onlarca renk tonunu barındırıyordu. Göz alabildiğine uzanan üzüm  bağlarından bereket fışkırıyordu.

25 kilometre sonra Alaşehir’e geldiğimizde berekete ağlayan insanlar bizi karşıladı. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzüm üreticisinin sorununu  yerinde dinleme, gözleme kararı  Alaşehir’de güzel bir yankı buldu.

Önce TARİŞ Üzüm Birliği’ni ziyaret ettik. Burada aldığımız brifingin özeti şuydu:

Çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde dünya şampiyonuyuz, bunun ticaretinde ise uluslararası şirketlerin ve tüccarın piyonuyuz!

Gazetecilikteki ilk İzmir yıllarımda çok sık yaptığım TARİŞ kaynaklı haberlerin özü değişmemiş. Bir yanda işlevini yerine getiremediğini görüp kızanlar, bir yanda ilk önemli adımın TARİŞ’i güçlendirmek olduğunu düşünenler...

Gerçek o ki; iktidar, TARİŞ’e hak ettiği desteği vermeyip sahasını daraltmış... 

***

Kuru üzümde işlerin yaş hale gelmesine neden olan süreç aslında pek çok üründe yaşanıyor. Daha doğru anlatımla tarımın yaşadığı kaderi her yönüyle üzüm üreticisi de yaşıyor.

Üretim ağustosta  başında başlamış, fiyat eylülde açıklanıyor.

Ankara’da kilosunun 5 lira olmasına karar verilmiş, Ege’de 4 liraya indirilmiş.

Önce her şeyin piyasa koşullarında şekillenmesine karar verilmiş, fiyat 4 liranın da altına inince Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) devrede olacağı açıklanmış. Bu alanda deneyimi olmayan TMO’nun ne kadar etkin olacağı belirsiz!

Türkiye’nin başta komşular olmak üzere dış politikada yaşadığı sorunlar kuru üzüm ihraç edilen ülke sayısını azaltmış.

Bütün bunların sonucunda Türkiye’nin en önemli tarımsal ihraç ürünlerinden olan kuru üzümde ilk kuruyan üretici olmuş.

Sorunlarını tane tane anlatan üreticiler iktidarın sağırlığından yakınıyor. 

Kent meydanındaki pazar yerinin hemen yanındaki kahvelerde konuştuğumuz üreticiler basit bir hesap koyuyor önümüze:

“Mazot, gübre, ilaç giderlerini alt alta koyun, üzümün kilosunun maliyeti 4 lirayı buluyor. Bugünkü alım 3 lira 50 kuruşla 80 kuruş arasındaydı. Ne yapacağız? Bağları mı sökelim. Tarlamızı satıp devletten gıda yardımı mı bekleyelim?”

***

Eğitimden dış politikaya, siyasi çekişmelerden teröre günlük gelişenler en kalıcı konuyu, tarımı alt sıralara itiyor.

Bugün dünyanın sanayide en gelişmiş ülkelerinde bile çok ciddi bir tarım politikası var. Hem üretimi korumak hem tüketimi sağlıklı alanlara yöneltmek üzerine…

Türkiye’de ise değil bu alanda planlama, kurumlaşma, mevcut kurumlar bile çökertiliyor. Ülkenin 7 bölgesindeki üretim desenine uygun kurulan birlikler ya kapatıldı ya da işlevsiz hale getirildi.

Alaşehir’deki toplantıda TARİŞ’le ilgili kafa karışıklığı özünde iktidarın bu alandaki hezimetini ortaya koyan acı bir tabloydu.

Üreticilerin dikkat çektiği bir konu daha vardı; borç artınca toprakları bankalara geçmeye başlamış. Bir üretici şunları söyledi:

“Burada bankaya borcu olmayan yok. Ziraat Bankası ziraat dışındaki alanlara kaymış. Öteki bankalar da çok acımasız. Ödeme sorunu olunca anında tarlaya el koyuyor. Bankalar para dağıtıyor tarla topluyor!”

Bir günü uçsuz bucaksın ovanın ortasında geçirmek sorumluluğumuzu arttırırken üretimin gücüne olan inancımızı da arttırdı.

Üzüm Çalıştayı’nda iyi konuşanların başında kadınlar geliyordu.

Üretimin içindeki Anadolu kadını cesurca ne istediğini söylüyor.

İyi bir tarımsal planlama ile ekonomiden iç göçe, terörden sosyal barışa kadar her alanda bugünkü durumun çok ilerisinde olabiliriz.

Aksi halde bereketli toprakların fakir yurttaşları olmaya devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar