Derya Şenel Demir

Derya Şenel Demir

Ya en korktuğum şey başıma gelirse! Gençlerde madde bağımlılığı

Bir hayli zaman olmuş, köşemde gençlere yer vermeyeli dedim ve klinikte de karşılaştığım bu başlığı konuşalım istedim. Nedir bu bağımlılık? Ve ebeveyn olarak ne yapmalı? İstanbul da özel bir hastanenin alkol ve madde bağımlılığı servisinde iki yıl boyunca gözlemci psikolog olarak çalıştığım yıllara gittim birden. İki bölüm den oluşan bu yataklı servis oldukça yoğun. Sabah vizit sonrası tek tek odaları dolaşır ve her bir genci bu madde alışkanlığına sürükleyen nedenleri ve hikayelerini dinlerdim. Bağımlılık nedir? Sorusunun cevabını onlarla birlikte tanımlamıştım zihnimde. En çok beni üzen ise serviste madde kullanım yaşının neredeyse 10 yaşa kadar düşmüş olduğunu görmekti.

Yapay mutluluk veren bu maddelerin kullanımıyla beyindeki sinir hücreleri mutluluk veren kimyasalları salgılamaya başlar. Kişi aldığı keyifle tüm üzüntüleri yok olmuşçasına mutlu hisseder. Her şeyi unutur ve hayalle gerçeği ayıramayacak ölçütte zihin karışır. Bu mutluluk duygusunu yenilemek adına devamlı madde kullanmaya başlayan genç zamanla bunun hayatının vazgeçilmez bir ihtiyacı olduğunu düşündüğünde ise artık bağımlı olmuştur. Serviste ikna yoluyla tedaviye getirilen genç sayısı beşi geçmezken, zorla tedaviye getirilenlerin sayısının epeyce fazla olduğunu hatırlıyorum. Ne yazık ki doğru olan yönteminde bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü genç, maddeyi bıraktığında bünyesinde ciddi yoksunluk belirtileri hisseder ve krize girer. Kriz anında ise tekrardan maddeye başvurur. Bu kriz döneminin doktor gözetiminde hastanede geçirilmesi oldukça önemlidir.

Peki gençleri bu maddeye sürükleyen nedenler neler? Dinlediğim hikayelerin bir çoğunun ortak özelliği yanlış arkadaş grupları, parçalanmış aile ilişkileri ve ailede fiziksel ya da duygusal şiddetlerin yoğunlukla yaşanmasıydı. Sigara kullanımıyla başlayan, arkadaşlar arasında büyüdüğünü ispat etmeye çalışan gencin madde kullanıma karşı da yönelme riski olduğunu unutmamak gerekir. En büyük risk grubu ise parçalanmış aileler. Aile bağlarının olmayışı, çocuğa sunulması gereken güven ortamının yoksunluğu ve aile içi şiddet çocuğu sokağa beraberinde ise maddeye itmektedir. Her daim çocuğunuz üzerinde gözleyen bir üçüncü gözünüz olmalı. Düşmeye başlayan okul başarısı, durgun ve yorgun hali, öz bakımında yetersizliklerin olması, sorumluluklarında yaptığı ihmaller sizin için birer ipucu olabilir.

Ebeveyn olarak, okula giden çocuğunuzun okul yönetimi ve öğretmenleriyle olan ilişkiniz çok mühim. Her konuda duyarlı olmalı ve çocuğunuzun her hareketinin farkında olmalısınız. Tabi ona sorgulanıyor, izleniyor hissi yaşatmadan. En büyük yapılan hatalardan biri ise kontrol etmeliyim diye onun özel alanına yaptığınız işgallerden oluşuyor. Çekmeceler karıştırılıyor, telefonu izin alınmadan bakılıyor. Bu çok riskli bir davranıştır. Onun dünyasına girebilmenin yolu arkadaşlarıyla ve çocukla yakınlaşmaktır. Onlarla birlikte zaman geçirmek ve aktiviteler düzenlemek çocuğunuza ‘’anlaşılıyor’’ ve ‘’kabul ediliyor’’ hissi yaşatacağından yaptığı hatadan dolayı utanç duyan çocuğunuz çözüm yolu aramaya başlayacaktır. Tutarlı bir ebeveyn tutumu sergilemek, evin içinde belirli sınırların ve kuralların da konulmuş olması önemli. Ağır cezalar vermenin hiçbir işe yaramayacağını unutmadan çocuğunuzla iyi ilişki kurmaya ve onu çok sevmeye çalışın…

Önceki ve Sonraki Yazılar