Yaman ikili

Bana göre, Türkiye’yi iki kişi ‘’yöneltiyor’’. Kalemim sürçmedi. ‘’Yönetiyor’’ demek istemedim. İki kişi Türkiye’nin iç politikasına, siyaset tartışmalarına ‘’yön veriyor’’ demek istedim.  

Biri, artık yedi düvelin de bildiği gibi, Tayyip Bey. Diğeri de Devlet Bey. 

Bu iki kişi aslında, kişilik olarak, yaşam biçimi olarak birbirinin tam zıddı. 

Tayyip Bey yüksek bir karizmaya sahip. Dışa dönük. Alâyişten, nümayişten, koltuklanmaktan, kostaklanmaktan ziyadesiyle hoşlanan bir kişi. Devlet Bey ise ‘’yalnız’’ bir insan. Karizması yok. Konuşurken insanların yüzlerine bile pek bakmıyor. O’nunla Adana’da aynı okulda okuyan yeğenim, ‘’teneffüslerde hep bir kenarda yalnız başına oturur, oyun oynayan gruplara hiç katılmazdı’’ demişti. 

Mitinglerde, salı günleri grup toplantılarında, Devlet Bey bazen bağırıp çağırıyor ama bana göre bunu yalnızca kendisini tatmin etmek için yapıyor. Yoksa dış dünyasının coşması O’nun umurunda değil. Geçenlerde bir toplantıda ‘’Türkiye seninle gurur duyuyor’’ diye slogan atanlara ‘’bizi başka partilere benzetmeyin’’ diye fırça attığını anımsıyorum. 

Tayyip Bey ise bu durumlardan pek keyif alıyor. 

Bütün bu zıtlıklara rağmen Devlet Bey’in, kendi iç dünyasında, Tayyip Bey’e büyük bir hayranlık duyduğuna eminim. Bu nedenle, kendi düşünce iklimini, Tayyip Bey’le çakıştırmak için büyük çaba gösteriyor. 

Tayyip Bey inanılmaz ‘’egosantrik’’ (Ben merkezci). Bu nedenle dış dünyayı değerlendirmede zaman zaman yanılgılara düşüyor. Büyüklük hezeyanları, çevresinin de kışkırtmaları ile dış dünya gerçekleri ile çelişince, derin açmazlara düşüyor. O zaman bir anda ‘’çaresizleşiyor’’.  

Devlet Bey, derinden derine hayranı olduğu Tayyip Bey figürünün bu çaresizliğini hisseder hissetmez, içgüdüsel olarak, zekice bulduğu zeminlere Türkiye’yi yönlendiriyor.  

7 Haziran seçimlerinden sonra Tayyip Bey’in içine düştüğü çaresizliğine, bir siyasi parti genel başkanı olarak, başbakan olma fırsatı avucunun içine gelmişken bile reddedip, ülkeyi yeni bir seçime adeta zorla yönelterek deva bulması bunun en açık belgelerinden biridir. 

Son olarak Tayyip Bey, ‘’Ey Amerika’’, ‘’Ey Obama’’ diye çığrışarak, Suriye ve Irak’ta içine düştüğü çıkmazı örtmeye çalışırken ve ama örtemezken Devlet Bey’in ‘’gel başkanlık sistemini  sana göre ayarlayalım. Biz de referandumda evet diyelim’’ diye yaptığı çıkışın, Türkiye’nin gündemini dış dünyadan iç dünyaya çevirmesi de bunun delili. 

Devlet Bey’in, kendi yalnız ve silik iç dünyasından çok farklı olduğu için kapıldığı, Tayyip Bey’in cazibesi O’nu her fırsatta kollamaya, kurtarmaya itiyor. 

Böylece, bu ‘’yaman ikili’’ canım ülkemizi her gün biraz daha çıkmaza, biraz daha umutsuzluğa sürüklüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar