17 günlük kapanmanın mağdurlarından Roman vatandaşların isyanı!

17 günlük kapanmanın mağdurlarından Roman vatandaşların isyanı!

Roman vatandaşlar kentsel dönüşüm sonrası evlerinden sökülüp atılan Ümraniye Dudullu’da yüksek katlı sitelerin arasında derme çatma evlerde yaşam mücadelesi veriyor...

Yaşamlarını otobanlarda ve sokaklarda çiçek satarak, kâğıt ve çöp toplayarak ya da hurdacılık ve müzisyenlik gibi günübirlik işler yaparak sağlayan Roman yurttaşlar 17 günlük sokağa çıkma kısıtlamasında ne  yardım alabildi ne de işlerine devam edebildi.

Cumhuriyet'ten Tuğba Özer'in haberi şöyle:
 
Roman yurttaşların, salgının başından itibaren, evlerinde bilgisayar ya da tablet bulunmayan çocukları da eğitimden tamamen kopmuş durumda.

“Kâğıt ve çöp topluyoruz, belediye ceza kesiyor. Evde oturun diyorlar. Evde oturuyoruz ama hiçbir yerden bir şey gelmiyor”, “Eve 2 çuval patates yardımı geldi. Patates yemekten çocukların midesi bulandı. Mutfağımız boş. Tüpümüz, yağımız bitti. Makarna ve çorba yemekten bıktık. Ete hasret kaldık.” Romanların, koronavirüs salgını sürecinde yaşadıklarını özetliyor bu sözler. Türkiye’de yaşayan Romanların nüfusu ile ilgili resmi bir veri bulunmamakla birlikte sayıları milyonlar olarak ifade ediliyor. 

İstanbul Küçükbakkalköy’de başlayan kentsel dönüşüm sonrası çıkarıldıkları evlerinden ayrılıp Ümraniye Dudullu’ya yerleşen, burada da yüksek sitelerin arasında kalmış derme çatma evlerinde yaşam savaşı veren Romanlara misafir olduk. Darbuka ve klarnet seslerinin yükseldiği Roman mahallelerini artık derin bir sessizlik kaplamış... Yoksulluk ise baki.

‘MASKE BİLE ALAMIYORUZ’
14 yaşında evlendirilen 9 çocuk sahibi Sultan Çelik (31) çocukluğundan beri çiçek satıyor. Okul çağına gelen çocuklarının hiçbirini henüz bir okula kaydedememiş. “Mağdur durumdayız. Kimse halimizi görmüyor” diyerek anlatıyor: “Zenginin keyfi gelecek, fakirin canı çıkacak. Pandemi sürecinde çiçeğe hiç çıkamadık. Gıda yardımı yapıldı birkaç kez, aldık. Ama bebek maması ve bezi almakta zorlanıyoruz. Şu anda çocuklarımın hiçbiri okula gitmiyor. 2 tanesini gönderecektim ama salgın nedeniyle gönderemedim. Evde bilgisayar da olmadığı için uzaktan eğitim alamıyorlar. Eşim 2 yıldır iş arıyor ama bulamıyor. 17 gün bizi eve kapattılar ama faturaları kimse düşünmedi. Evlerimizin de yıkılma ihtimali var. Yıkılırsa çocuklarımızla dışarıdayız. Devlet eşlerimize iş verse, konut yardımında bulunsa bize, kira öder gibi ödesek...”


 
Konuşmamız sırasında Çelik’in eşi Ayhan Çelik söze giriyor: “Maske bile alamıyoruz.”

‘OYUMU VERİYORUM AMA!’
6 çocuk sahibi olan Pınar Çelik’in (33) tek derdi ise çocuklarının yaşamlarının kendilerininkine benzememesi: “Eşim kâğıt topladığında geçimimizi bir şekilde sağlıyorduk. Cumhurbaşkanımız sağ olsun yardım açıklaması yaptı ama biz o yardımlardan sadece bir kere alabildik. Biz oyumuzu ona veriyoruz. Ama işte kırıcı oluyor yardım görememek... Hâlâ ödenmemiş faturalım duruyor. Artık Allah’a el açtık. Bayram geliyor, çocuklarımın üstüne kıyafet almak istiyorum. Eşimin kâğıttan topladığı günlük 15-20 lira. Yeri geliyordu beslenme çantasına bir tek ekmek ve patates kızartmasıyla gönderiyordum çocuğumu okula. Çocuğuma diyorum ki oğlum biz bu duruma düştük ama bari sen geleceğini kurtar. Allah yine de devletimizden razı olsun.”

‘ÇİNGENE DEYİP AŞAĞILIYORLAR’
Orhan Karaçay (33) ve kardeşi Doğan Karaçay (24) işsizlikten yakınıyor. İkisi de Roman olmaları nedeniyle iş bulma konusunda ayrımcılığa uğradıklarını söylüyorlar. Kapanma sürecinden önce trafikte çiçek satarak en azından kiralarını ödeyebildiklerini anlatan Orhan Karaçay, “Anneler gününde bile çiçek satamadık yasak yüzünden. Bize bu süreçte sadece bir çuval patates yardımı verildi” diyor.

Karaçay, çocuklarınız uzatan eğitime katılabiliyorlar mı diye sorduğumuzda ise “Nasıl katılsınlar? Tablet yardımı bile bize uğramadı. Pandeminin başından beri hiç derse giremediler” yanıtını verdi. 


 
Doğan Karaçay ise ayrımcılığa uğradığını şu sözlerle anlatıyor: “Roman vatandaşıyız diye bizi aşağılıyorlar, iş vermiyorlar. İş bulmuştum 1 ay sonra ‘Sen Romansın, seni çalıştırmak istemiyoruz dediler. Çingene, deyip aşağılıyorlar.” 

MÜZİK DE TAMAMEN SUSTU
Müzisyen Deniz Burcu (33) ise “En azından süreç bitene kadar yardım bekliyoruz” diyor: “Salgında düğün salonları, sahneler kapanınca biz de iki üç kişi sokaklarda müzik yapıp, müziğimizi duyurmaya çalıştık. Müzik susmasın dedik. Ama bu tam kapanma süreci bizim için çok daha kötü geçti, sokağa da çıkamaz olduk. Bizim başka mesleğimiz yok. Bugüne kadar hiç yardım talep etmedik ama en azından şu süreç geçene kadar en azından bir maaş yardımı bekliyoruz. Sonrasında zaten biz kendi ayaklarımız üzerinde durmasını biliyoruz. Birçok arkadaşımız darbukasını, klarnetini satmak zorunda kaldı. Hiçbir müzisyen bunu yapmak istemez. Birçok arkadaşımız bunalıma girdi, üzülüyoruz. Kendi aramızda birbirimize destek olmaya çalışıyoruz.”