'Uzaylılar neden hâlâ gelmedi?' sorusuna bilim insanlarından ürkütücü yanıt

'Uzaylılar neden hâlâ gelmedi?' sorusuna bilim insanlarından ürkütücü yanıt

Uzaylıların neden hâlâ Dünya’yı ziyaret etmediği veya insanlarla iletişim kurmadığı gökbilim camiasında uzun süredir tartışılıyor. En son iki bilim insanı bu soruya insanlığı ilgilendiren bir kabus senaryosuyla yanıt verdi.

Fermi Paradoksu’na çözüm üretmeye çalışan iki bilim insanı olası ve ürkütücü bir açıklama buldu: Gelişmiş medeniyetler, başka uygarlıklarla iletişim kuramadan çökmeye ve dağılmaya mahkum olabilir. İtalyan fizikçi Enrico Fermi’nin adını taşıyan bu paradoks kabaca şu soruyla özetlenebilir: Bu kadar çok galaksi, yıldız ve gezegen varsa Dünya dışı yaşam ihtimali de çok yüksektir. Öyleyse neden hala uzaylılarla temasa geçemedik? Yeni hipoteze göre, uzayda yolculuk etmeyi başaran uygarlıklar teknolojik açıdan geliştikçe, inovasyonun enerji talebine ayak uyduramadığı bir kriz noktasına geliyor. Hakemli bilimsel dergi Royal Society Open Science’da yayımlanan bir makalede detaylandırılan hipotez, Carnegie Bilim Enstitüsü'nden astrobiyolog Michael Wong ve Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Stuart Bartlett’in imzasını taşıyor.


GELİŞMİŞ UYGARLIKLAR İÇİNE KAPANIYOR

Makalede, "Uygarlıklar ya kaynaklarını tüketerek çöküyor ya da kozmik genişlemenin artık bir hedef olarak görülmediği ve medeniyetin başka gezegenlerde yaşayanlar tarafından tespit edilmelerini de zorlaştıran homeostaza yöneliyor" dendi. Homeostaz veya dengeleşim, biyolojiden ödünç alınan bir kavram. Çevresindeki olumsuzluklar karşısında hücrelerin kendi dengesini koruma çabası, değişen koşullarda iç dengenin düzenlenmesi anlamına geliyor. Makaleye göre inovasyonun enerji talebine ulaşamadığı noktada çözümü enerji tüketimini azaltmakta bulan uygarlıklar içlerine kapanıyor. Dolayısıyla başka yıldız sistemlerine ulaşmaları mümkün olmadığı gibi Dünyalılar tarafından da varlıkları keşfedilemiyor. Makalede ayrıca, şu ifadeler yer alıyor: "Bu iki ihtimal, galaksi çapında medeniyetleri bulamamış olmamızla tutarlı." İki bilim insanı bu hipotez, Dünya genelindeki şehirlerin "süper çizgisel" büyümesine ilişkin çalışmaları inceleyerek oluşturdu.

EN KOLAY HEDEF ÇÖKÜŞE YAKIN MEDENİYETLER

Söz konusu çalışmalar, nüfus arttıkça şehirlerin enerji tüketiminin de katlanarak arttığını ve bunun kaçınılmaz olarak hızlı çöküşlere neden olan kriz noktalarına evrildiğini gösteriyordu. Öte yandan iki bilim insanı, büyük miktarda enerjiyi "çılgınca ve sürdürülemez" biçimde harcayan, çöküşe yakın medeniyetlerin iletişim kurmak için en kolay hedef olduğunu ileri sürdü. Diğer yandan çöküşü tespit ederek, bunu engellemeye yönelik adımlar atan medeniyetlerle iletişim kurmak çok daha zor olabilir. Buna göre söz konusu evrede toplumlar, yıldızların ötesinde sınırsız genişleme hedefinden vazgeçmiş, kalkınmayı ve çevreyle uyumu önceleyen bir anlayışı benimsemiş olmalı. Bu tür uygarlıkların uzay araştırmalarını tamamen terk etmese de bu arayışı Dünya’yla temas kuracak kadar büyük ölçeklerde devam ettirmemesi bekleniyor.

HARVARD'LI BİLİM İNSANININ 'UZAY ARACI' İDDİASI

Harvard Üniversitesi'nin astronomi kürsüsünde 'en uzun süre görev yapan bölüm başkanı' ünvanına sahip İsrail asıllı ABD'li astrofizikçi Avi Loeb, 2017’de Güneş Sistemi’ne uğrayıp hızla geçip giden 'Oumuamua' astreoidinin dünya dışı yaşama ait bir nesne olabileceğini iddia ederek tüm dikkatleri üzerine çekti. Prof. Loeb yaptığı Nisan ayında yaptığı açıklamada nesnenin dünya dışı varlıklar tarafından yapılmış olabileceğini iddia etti. Hatta Dünya'ya düşen yıldızlararası cismin bir tür uzay aracı olduğunu öne sürdü. Öyle ki Loeb, ABD Uzay Komutanlığı (USSC) 7 Nisan'da bilgileri doğruladıktan sonra nesneden geriye ne kaldıysa onu bulmak için bir keşif gezisi yapma çağrısında da bulundu ve nesnenin bulunduğu Pasifik Okyanusu'nun 10 kilometrekarelik bölgesini incelemek istediğini söyledi.

Independent Türkçe