Abdullah Ağırkan
DEVLET SIRRI VE ŞEHİTLER TEPESİ
Ülkede son bir haftadır devlet sırrı ve şehitler tepesi konuşuluyor. Suni gündem yaratmada son derece maharetli hükümetimiz, asıl gündemi örtmeye çalışıyor aslında. Ülkenin gerçek gündemi mülteciler, yoksulluk, işsizlik, adalet, demokrasi eksikliğidir…
Şehitler tepisi boş kalmayacak –kalmamalı tezi şüphesiz akla ziyan bir söylemdir. Devletin görevi yaşatmak değil mi? Neden ölüm kutsanıyor, diyenlere vatan hainliği damgası basit bir kolaycılık değil mi?
Ülkenin temel sorunlarından biri de gerçekten ifade özgülüğü, bu özgürlük kısıtlandıkça siyaset pervasızca hareket ediyor. Demokratik normları olan her ülke, basın özgürlüğüne önem vermekle mükelleftir.
DEVLET SIRRI
Kozmik odaya dalan dönemin FETÖcü savcılarının çarçaf çarşaf haberleri yapıldı ve hatta Ergenekon davası kapsamında MİT görevlisi kişiyi ifşa ettiler, gazetelerinde malumunuz. Devletin milyonlarca İSTİHBARAT DÖKÜMANI dava konusu oldu…
O dönem kimse sırdan söz etmiyordu?
Yarın savaş olsa, seferberlik ilan edilse, stratejik düzeyde hareket edecek kişi, kurumlar dış güçlerin konuya dair bilgisi ne durumda, diye düşünmeden etmemek mümkün değil! FETÖcüler bu bilgileri servis etti mi?
Şimdi, devlet sırrı, diye ODATV yazarları ceza evinde…
Sebep?
Devlet sırını ifşa etmek deniyor…
Oysa, işin özeti bir MİT görevlisinin cenazesini haber yapmak olduğunu herkes biliyor. Bu haber, daha önce zaten kamuoyuna yansıtılmıştı, İYİ Parti milletvekili Ümit Özdağ tarafından…
Şüphesiz, çeşitli görsellerin-cenazede çekim yapılarak MİT personelinin ifşa edilme ihtimali olabilir, ancak bu görseller servis edilmedi.
Özetle, ODATV yazarları en kısa sürede serbest bırakılmalıdır. Bu insanların yurt serverliği geçmişlerinde saklıdır.
Bu, kısa bir analizle dahi, anlaşılacaktır.
ŞEHİTLER TEPESİ
Ülkesinin bağımsızlık mücadelesinde her bir birey geri adım atmayacaktır bu ülkede, şüphesiz. Savaş zorunlu olmadığı sürece cinayettir, tezi hikâyeden bir ahkâm değildir…
O ki, hayatının yarısından fazlasını savaşta geçiren bir KOMUTAN OLARAK bunu açık yüreklilikle dile getirmişti. Mustafa Kemal Atatürk hakikati ifade ettiği bu tezinde, savaşın berbat bir şey olduğuna işaret eder…
Elbette yurdumuz için mücadele bir vazife değil, sadece borçtur.
Zira, bağımsız ve başı dik yaşamanın en önemli koşulu egemen bir ülkede yaşamaktır. Örnekleri son süreçte çok olan savaşların bıraktığı izler çok uzak değil bize.
Ancak mesele…
Hükümetin konuyu diğer partilere, topluma sağlıklı anlatma sorundur. Bunu bir parti meselesinin dışına itmediğiniz sürece, TOPLUM olmanız mümkünde değil. Eğer sorun milli güvenlikse, tüm partiler ortak karar alacak ve buna göre meclis toplanacaktır.
Ve tüm partiler istisnasız parçası olmalıdır sürecin…
Ancak bu şekilde, ulusal anlamda “toplum olarak mücadele azmi ve kararlılığı oluşur.”
İdlib’in Türkiye’nin milli güvenlik sorunu olduğu tezi, başarısız dış ilişkilerin ürünüdür. Hükümet bunu açıkça siyasal bir konuma taşıyarak ciddi bir hata yapmakta…
Siyasal anlamda uzlaşıya en fazla ihtiyaç duyulan süreçte ayrışma, kamplaşma kimsenin lehine değil. Türkiye artık gerçek gündemine acil olarak dönmesi gerekir. İşsizlik, yoksulluk, göçmenler ve demokrasi, özgürlükler noktasında acil çözümler üretilmelidir.
Ülkenin gerçek gündemi bunlar olmalıdır.