“NATO”CU ERDOĞAN, “FETÖ”CÜ ARINÇ VE “APO”CU YANDAŞLARI

Kof palavralarla ve boş alay-ı valalarla 2019-Aralık ilk haftası Londra’daki NATO zirvesine katılan Sn. Erdoğan, bir sürü zırvalıklarla uğurlanmıştı. Türkiye'nin YPG konusunda NATO'yla yaşadığı anlaşmazlık için çarpıcı bir çıkış yapan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, "Türkiye ile çatlağın Londra Zirvesi'nin sonunda çözüleceği sözü veremem" diyerek küstahlaşmıştı. Siyonist Yahudi Stoltenberg ve ABD Başkanı Donald Trump, Londra'da NATO Devlet ve Hükümet Başkanları ile Zirve kapsamında buluşmuşlardı. Jens Stoltenberg gündeme dair açıklamalar yaparken: “Türkiye ve NATO arasındaki sorunun, Londra Zirvesi'nin sonunda çözüleceğinin garantisini veremem!” diyerek Erdoğan’ın hayallerini ve beklentilerini boşa çıkarmıştı. Stoltenberg açıklamasında; Türkiye'nin YPG'nin terör örgütü olarak kabul edilmesi isteğine de değinerek, "YPG'nin nasıl tanımlanacağı konusunda Türkiye ile aramızda sorun yaşandığı bilinen bir şey" ifadelerini kullanmış, bırak Türkiye’nin yanında olmayı, tam aksine düşman cephede ve terör örgütleriyle beraber olduklarını hatırlatmıştı.


NATO'nun kuruluşunun 70. yılının kutlanacağı Londra Zirvesi'ne katılan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Türkiye'yle ilgili bir son dakika açıklaması kafaları iyice karıştırmıştı. Stoltenberg “Baltık ülkeleri ve Polonya'yı içeren savunma planlarıyla ilgili Erdoğan'la görüştüğünü” vurgulamıştı. Jens Stoltenberg, Baltık ülkeleri ve Polonya’yı içeren savunma planları için, "Tüm NATO müttefiklerini korumak için yeni planlar üretilmektedir, Baltık ülkeleri ve Polonya da bunlara dahildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bu konuyu görüştüm, birlikte çalışıyoruz, bir çözüm bulacağımızı düşünüyorum" açıklamasını yapmıştı. Türkiye ise; YPG, NATO'da terör örgütü olarak tanınana kadar bu planı veto edeceğini söyleyip sonra geri adım atmış ve bu şeytani tezgâha yeşil ışık yakmıştı. Bu durumda, Rus saldırılarına karşı, Avrupa’yı da Türkiye koruyacaktı!?


Ankara’nın kendilerine desteğini öven ve “Türkiye iyi bir NATO müttefiki” diyen Trump, Türkiye’yi güya “sevdiğini”(!) iddia ederek, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi anlaşıyorum" mesajı yayınlamıştı. Donald Trump, İngiltere'nin başkenti Londra'da yapılan NATO zirvesi öncesi Genel Sekreter Jens Stoltenberg ile buluşmuşlardı. Trump, görüşme sırasında ABD-Türkiye ilişkilerine değinerek Türkiye'yi sevdiğini dile getirmiş, "Cumhurbaşkanı (Recep T. Erdoğan) ile iyi anlaşıyorum" buyurmuşlardı! Türkiye’nin kendilerine desteğini vurgulayan Trump, “Türkiye iyi bir NATO müttefiki” diye övgüler yağdırmıştı. Türkiye'nin DEAŞ lideri Ebubekir El Bağdadi'nin yakalanması operasyonunda Erdoğan’ın çok yardımcı olduğunu anlatarak "Daha iyisini yapamazdı, daha fazla destek sağlayamazdı" ifadesini kullanmıştı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un NATO’nun “beyin ölümü” yaşadığını itiraf etmesiyle ilgili bir soruyu Trump, “NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini söylemek çok aşağılayıcı” şeklinde yanıtlamıştı.


Oysa; 29 ülkenin üye olduğu NATO, 70 yıldır başta ABD olmak üzere sadece 5 ülkenin çıkarlarını ve menfaatlerini korumakta ve Siyonizm’in Büyük İsrail hedeflerine zemin hazırlamaktaydı. Güya Sovyet tehdidine karşı kurulan, daha sonra hedefine İslam’ı alan NATO, bugüne kadar İslam coğrafyasına; işgallerle, darbelerle, iç savaşla, terörle kan ve gözyaşı taşımıştı. Dünyayı Sovyet tehdidinden korumak bahanesiyle 70 yıl önce kurulan NATO, o günden bugüne neredeyse bütün operasyonlarını Müslümanlara karşı yapmıştı. Geçen yıllar içinde Amerikan ve Siyonist emperyalizmin koruma kalkanı haline gelen NATO, İslâm ülkelerini işgal edip kaynaklarını Amerika ve onun ortağı olan Avrupa ülkelerine taşımıştı.
1990 sonrası NATO’nun hedefi fiilen İslam’dı!


Eski İngiliz Başbakanlarından Demir Leydi olarak da bilinen Margaret Thatcher, 1990 yılında İskoçya’da yapılan NATO toplantısında; “Sovyetler Birliği yıkılmıştır, karşımızda düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni düşmanımız İslam’dır” sözleriyle yeni dönemi başlatmıştı. Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan ise yaptığı açıklamada, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” sözlerine tepki göstererek, “Önce sen kendi beyin ölümünü bir kontrol ettir. Bu ifadeler senin türündeki beyin ölümü gerçekleşmiş olanlara yakışır. NATO’ya karşı yerine getirmen gereken vecibelerini yerine getirmiyorsun” ifadelerini kullanmış ve bırakın Müslümanları, Hristiyanları bile şaşırtmıştı. Haçlı Batılılardan ve Siyonist odaklardan bile daha hararetli bir NATO taraftarlığı, nasıl bir kahramanlıktı? Thatcher’in bu sözleri üzerine Amerika’da NATO karargâhında düşman işaretleri kırmızı yerine yeşile boyanmıştır. Ve NATO manevralarında düşman şehirlerinin isimleri Müslüman şehirleri olmaya başlamıştır. Maalesef 1990’dan bu yana da NATO, 20. Haçlı Seferi inancıyla çalışmaktadır ve Büyük İsrail’i kurmayı amaçlamaktadır…”


İşte NATO’nun hıyanet dosyası:
• NATO, Kıbrıs Harekâtı’nda Türkiye’nin karşısında yer almıştı.
• Türkiye’deki darbelere de müdahil olan NATO, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine de destek sağlamıştı.
• Türkiye’nin S-400 alımına karşı çıkan NATO, füze sisteminin ülkemize gelmesinin ardından aleyhimize tavır almıştı.
• NATO, Türkiye’nin parasını verip ortak olduğu F-35 savaş uçağı projesinde ABD tarafından devre dışı bırakılmasına sessiz kalmıştı.
• NATO, ABD’nin başını çektiği Libya iç savaşında aktif rol oynarken, ABD’nin başını çektiği Afganistan ve Irak işgallerinde de yer almıştı.
• NATO, Filistin topraklarını işgal edip Müslümanlara yıllardır zulüm eden Siyonist İsrail’in de en önemli moral gücü ve kaynağıydı.
• NATO, terör örgütü YPG/PYD’ye de her fırsatta desteğini açıklamıştı.


Sn. Erdoğan, Polonya ile Baltık ülkeleri Estonya, Litvanya ve Letonya’nın Rusya’ya karşı ortak savunulması konusunun tartışılması halinde; “Siz YPG’yi terör örgütü saymazsanız, Türkiye de bu planı veto eder” çıkışını bile yapamamıştı. 
Evet, Erbakan Hocamızın: 1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı, 2- İslam Ortak Pazarı, 3- Müşterek İslam Dinarı, 4- İslam Savunma Paktı, 5- İslam Bilim ve Teknoloji Ortak Vakfı gibi tarihi projelerini uygulamadan ve D-8 girişimi canlandırılmadan, şahsiyetli bir dış politika uygulamak, milli çıkarlarımızı ve bekamızı korumak kolay ve mümkün olmayacaktı.  Bu tarihi ve talihli programlara ise, işbirlikçi kafaların sahip çıkacağını sanmak saflıktı. AKP iktidarının ve Erdoğan’ın 18 yıllık tahribat icraatları ortadaydı. Artık uyanmak ve milli vicdanı canlandırmak zamanıydı... Ancak, hayret! Bu temennilere (ve İlahi müjdelere) her nedense en çok AKP kurmayları ve yandaşları karşıydı!?.. Ve zaten bu kutlu projeleri engellemek için iktidara taşınmışlardı... Bu arada, ülkelerinde on milyonlarca Müslüman nüfus barındıran; Rusya, Hindistan ve Çin gibi devletlerle de samimi, sahici ve verimli irtibat ve ittifaklar kurularak, bu kutlu hedeflere ulaştıracak iktidarlara ve programlara acilen ihtiyaç vardı!


FETO’cu Arınç’ın ucuz ve uyuz çıkışlar!


Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, yani Sn. Erdoğan’a akıl verenlerden birisi olan Bülent Arınç, kamuoyunda sürekli konuşulan KHK mağdurlarıyla ilgili, kimilerine göre çok çarpıcı, bize göre ise “çarpıtıcı” açıklamalar yapmıştı. ''KHK bir faciadır'' diyen Arınç çevresinde birçok KHK mağdurunun olduğunu söyleyerek “onları gördükçe yerin dibine geçiyorum” ifadelerini kullanmıştı. Oysa sorunları çözme makamında, yani iktidarda bulunanların hala şikâyet edip durmaları ve üzüntü beyanları, ya acizlik ve beceriksizlik itirafıydı veya riyakârlıktı. 


 “Evime temizlik yapmaya gelen kadın (Fetöcülükten) Daire Başkanlığı’ndan ihraç edilmiş; ben onları gördükçe yerin dibine geçiyorum!” riyakârlığı!
Arınç bu samimiyetsizlikte o denli ileri gidiyordu ki; “Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu” üyeliğinden aldığı 30 bin TL maaşının yarısını bu FETÖ'cü mağdurlara dağıttığını söyleyecek kadar cıvıklaşıyordu... Yoksa FETÖ güdümlü yeni bir oluşum kokusu almış da, şimdiden yanaşmaya ve yaranmaya mı çalışıyordu? Hem bu kadar net ve mert bir insan ise, şu anda kaç yerden böyle kaç yüksek maaş aldığını niye yazmıyordu? 

Önceki ve Sonraki Yazılar