Çocuk Tacizcisi Vekil Pala Lakaplı Bir Hacı

AKP MKYK üyesi Şamil Tayyar’ın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamayla gündeme gelen sorular haber ve yazı başlıklarına taşınmıştı1. 
Bunlar arasında öne çıkanlardan ilki “Çocuk tacizcisi vekil kim?” sorusuydu. İkincisi ise bu “çocuk tacizcisi”nin “Hangi partili?” olduğuydu.

Sözlerin Muhatabı Sustu

Aslında birinci sorunun yanıtıyla ikinci de karşılığını bulacaktı. Odatv de sıcağı sıcağına ilk soruyu yöneltmişti Şamil Tayyar’a. Lakin, çocuk tacizinin suç, çocuk tacizcisinin de suçlu olduğunu bile bile şöyle demişti Tayyar: Hassasiyetiniz için teşekkür ederim. Mevzuyu bu noktada bırakmak istiyorum. Hakkınızı helal edin.

Bu sözleriyle çocuk tacizcisi olduğunu bildiği ve suçlu olduğundan kuşku duymadığı bir kişiyi hem kamuoyundan hem de yargıdan saklamıştı Şamil Tayyar. Bir başka deyişle “çocuk tacizcisi” dediği birini korumuştu.

Nasıl olsa kendisini çağırıp,  bu çocuk tacizcisi vekilin kim olduğunu soracak ve sonra da gereğini yapabilecek ne bir Cumhuriyet Savcısı vardı ortalıkta ne de herhangi bir savcı…  
Velhasıl, hangi saikler, hangi kirli, temiz ya da ak hesaplar, çıkarlar ve hangi maddi ve manevi haz ayrıcalıkları uğruna olup olmadığı bilinemese de Şamil Tayyar susmuştu. Yoksa birileri apar topar kulağını mı çekmişti? Artık orasını bir Allah bilir bir de Tayyar…

Yandaş Basın Dut Yemiş Bülbüle Döndü
Onun sustuğu yerde, yandaş basın ise dut yemiş bülbüle dönmüştü. Ne söz konusu “çocuk tacizcisi vekil”in kim olduğunu soruyorlar ne partisinin hangisi olduğundan dem vuruyorlar ne de bunun üzerine iki kelam ediyorlardı. 

Her konuya atlayan, neredeyse kadın adının geçtiği her yerde fuhuş gören malum bazı dolma kalemler ise çoktan sırra kadem basmışlardı. “Kabataş yalanı”nı ve televizyon televizyon, meydan meydan dolaşan malum “Kabataş yalancısı”nı savunmak için köşelerini bile peşkeş çeken, bu uğurda ellerine tutuşturulan metni virgülüne bile dokunmadan yayınlayanlar, konu çocuk tacizi olunca ne tacizi ve çocuk fuhuşunu hatırladılar ne de çocuğu… 

Tarikat, cemaat ve diyanet bağlantılı dernek ve vakıf yurtlarında gerçekleşen çocuk tacizi ve tecavüzleri karşısında nasıl sustularsa, “çocuk tacizcisi vekil” sorununda da sustular. Tıpkı, “Hakkınızı helal edin!” sözüyle, “Helallik” isteyip, bu konuda dudaklarını mühürleyip kenara çekilen Şamil Tayyar gibi… 

Bu Suskunluk Nedensiz Değildi

Lakin bu susuşun nedensiz olmadığı kısa zamanda anlaşıldı. Şamil Tayyar’ın açıklamaları sonrasında Meclis ve siyaset kulislerine düşen bilgi ve iddialar hem yandaş basının hem de dolma kalemlerin elini ağzını bağlamaya yetip de artmıştı.

Kulislere göre aslında çocuk tacizcisi vekil ya da vekiller meselesi öteden beri sır değildi bu çevrelerde. Ama kol kırılır yen içinde kalır zihniyetiyle üzeri örtülürdü. Muhtemelen Şamil Tayyar yazmasa bu da yokmuş gibi yapılacak ve malum zat ölünceye dek konuşulmayacaktı. Çünkü “çocuk tacizcisi vekil” ne ateistti ne deist, ne solcuydu ne de muhalif…  

Ateist, deist, solcu ya da hiçbir muhalif partiye mensup olmayan bir “çocuk tacizcisi vekil”i yazmanın, hele hele manşetlere çekmenin ne gereği vardı ki… Ne de olsa sonunda kendi bindiği dalı kesmek ya da durduk yere kendi ayağına sıkmak vardı. En iyi susup oturmaktı. Ve onlar da öyle yaptılar. Hem de üç maymunu bile aratırcasına kör, sağır ve dilsizi oynadılar.

“Tacizci Vekil” Hacıymış

Peki; bu tacizci vekil neydi? Kimdi? Muhalif partilere mensup olmadığına göre hangi partiye mensuptu?

Kulislerde konuşulanlara göre, Şamil Tayyar’ın sözünü ettiği “çocuk tacizcisi vekil” sıradan biri değildi. Siyasal İslamcı bir niteliğe sahip olmasa da dini bütün bir Müslümandı. Hatta yıllar önce hacca gidip “Hacı” bile olmuştu. Güçlü bir siyasal şahsiyetti. Belli bölgelerde, resmi ve gayri resmi çevrelerde geçmişten beri bir ağırlığı vardı. 

Ancak hacca gidip tövbeler ederek “Hacı” olmuşsa da küçük yaştaki kız çocuklarına düşkünlüğünden bir türlü kurtulamamıştı. Yine iddialara göre, taciz edecek çocuk bulamadığı zamanlarda, nefsini çocuk fuhuşu pazarında sermayeye dönüştürülen kız çocuklarıyla körlemeyi alışkanlık haline getirmişti.

İşte bu “çocuk tacizcisi vekil”in adından önce lakabı düştü kulislere. Konuşulanlara göre Meclis’teki lakabının “Pala” olduğu söyleniyordu. Yani “Pala” lakaplı bir “Hacı”… 
Elbette bu “tacizci vekilin” adını da lakabının nedenini de en iyi ve en doğru bilebilecek tek kişi Şamil Tayyar’dır. Keza hangi partiye mensup olduğunu da… Dahası; siyasal yolculuğunun, ANAP’tan mı, DYP’den mi, MHP’den mi, Refah Partisi’nden ya da Fazilet Partisi’nden mi başladığını da… Hatta yolunun AKP mensubiyetine uzanıp uzanmadığını bilebilecek ve söyleyebilecek olan da Şamil Tayyar’dır.

Peki; Şamil Tayyar bunu yapar mı? Ya da yapabilir mi? Yoksa onca ahlâk, etik, milli ve manevi değer, hak, hukuk, adalet sözlerini terkisinden atıp “hafızayı beşer nisyan ile maluldür” sözüne mi sığınır? 

Bakalım baklayı ağzından çıkaran Şamil mi yamanmış? Yoksa “çocuk tacizcisi vekil”,  “Pala” lakaplı “Hacı” mı? Hep birlikte göreceğiz efendim…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar