Atilla Köprülüoğlu

Atilla Köprülüoğlu

ANADOLU'YU KUCAKLAYAN OZAN; AŞIK MAHZUNİ

19 yıl önce bugün aramızdan  ayrılmıştı.

Türküleri dokunduğu her yürekte derin izler bırakandır o!

ANADOLU'YU
KUCAKLAYAN OZAN;
AŞIK MAHZUNİ

Aşık Mahzuni'nin felsefesini özetleyen bu dizeleri, yazımın girişi olsun;
"Güneşe saygıdandır,
Çiçeğin boyun eğmesi.
Bütün aşklardan yücedir,
İnsanın insan sevmesi."
Mahzuni son şiir kitabı olan “Dolunaya Tül Düştü” isimli eserindeki giriş bölümünde; sanatçı kişiliği ve dünya görüşü hakkında şöyle diyor:
“Ben Alevi bir aileden gelme olduğum için kök kültürümde Alevi ve Bektaşilik yatar. Siyasi rengime gelince; ben, demokrat solcu bir ozanım ancak insan sevgisi, din anlayışımda en büyük isimdir”.

****
Aşık Mahzuni Şerif...
Sesti, sazdı, sazın telleri; tezeneydi!
Muhalifti. 
Cesurdu. Eğilmeyen baştı!..
Sevgisi; yüreklerden çağlardı.
Türküler yakar, kalplere değerdi, dillerden düşmezdi ezgileri.
O türküleriyle bize yol gösteren ozanlardan biriydi Mahzuni. 
"Aşık geleneğinin" Aşık Veysel, Muharrem Ertaş ve Neşet Ertaş’la beraber bu coğrafyada dört temsilcisinden biriydi.
 
****
Yazar Murat Meriç ‘’Artık aramızda değil, yeni türküler söyleyemiyor belki ama ölümüne dek söyledikleri, kuşaklar boyu dilden dile aktarılacak.’’ diyor ve ekliyor: 
“Üstelik ‘Yuh Yuh’ örneğinde olduğu gibi, bu türküler kırk yılı aşkın bir süredir güncel, her döneme uyuyor. Büyüklüğü, hem de burada: Sözünü sadece düne ve yaşadığı güne dair söylememiş, geleceği de işin içine katmış.”
Tasavvuf, halk kültürü ve Alevi-Bektaşi geleneğinden beslenmiştir Mahzuni.
Ona tasavvufu anlatan Cırık Baba, mahçupluğu yüzünden “Mahzuni”
mahlasını vermiştir.
(Asıl adı Şerif Cırık’tır)
Kendisini şöyle ifade eder; “ Pir Sultan’ın felsefesine, Aşık Veysel mülayimliği katıp , onlara da Davut Sulari ezgisini ekleyince, ortaya Mahzuni çıktı. Güzel sevmek ise bütün aşıklara Karacaoğlan ustamızdan geçen bir huydur!”

****
Bir ’Gökte yıldız, yerde ışık görünmez/ Güneş doğup gündüz olduğu zaman/ İnsanoğlu ara yerde sürünmez/ Baş koyacak yastık bulduğu zaman’’ yazardı.
Bir; “Hoşt Amerika, puşt Amerika..Katil Amerika!”
Mustafa Kemal Paşa için ; “Sana hasret sana hayran gönlümüz/ Sarı saçlım mavi gözlüm nerdesin/ Bu gemi Karadeniz/ Sarı saçlım mavi gözlüm nerdesin”..
Ya;
“Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi!” 

****
12 Mart Muhtırası sırasında yasaklıydı, egemenler yasak koydu, 8 yıl sahneye çıkamadı. “Köşkün sarayın yıkılsın/ Erim erim eriyesin/ Umudun suya dökülsün”ü dönemin Başbakanı Nihat Erim için yazmış, başına gelmedik iş kalmamıştır.
Duygularını şöyle aktarmıştır o günlerde;
“Türkü söyleyememek beni çok üzüyordu. Canlı bir balığı tutun ve kumun üzerine atın o balık o denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum.”
Bir “Yuh..Yuh”u vardı, marş gibiydi!
Gün geldi, ağladı; efsane bir türkü daha ekledi; 
“ İşte gidiyorum çeşmi siyahım/ Önümüze dağlar sıralansa da/ Sermayem derdimdir servetim ahım” dedi.

****
Âşık Mahzuni isminin Türk popuna ilk girişi, 1968'de Cem Karaca iledir. Apaşlar adlı grubu ile fırtına gibi esen Cem Karaca, o yıl, Mahzuni'den 
''Oy Bana Bana''yı 45'lik plak yapar. Ama Âşık Mahzuni Şerif'in Türk Popu'nda daimi olması için 1972 yılını beklemek gerekecektir.
O yıl, Günaydın gazetesi tarafından düzenlenen 5. Altın Mikrofon Yarışması'nı kazanan Edip Akbayram, yarışma şarkısı olan 'Kükredi Çimenler' adlı şarkıyı plağa olarak okurken, arka yüzüne Mahzuni Şerif'ten 'Boşu Boşuna'yı koyar ve bu şarkı, yarışma şarkısının önüne geçip herkesin diline yerleşir.
İşin arkasını, yine bizzat Edip Akbayram getirecektir. 'Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller', 'Bugün Bizde Bayram Var', 'İnce İnce Bir Kar Yağar' ve 'Garip' adlı türküler, 
"Aşık Mahzuni" ismini de pop piyasasında en çok aranan isim haline getirir...
1974 ise, 
"Aşık Mahzuni yılı" oldu denilebilir. 
O yıl; Gülden Karaböcek ''Ahu Gözlüm'' ve ''Nem Kaldı'yı, Ersen ve Dadaşlar ''Yedin Beni''yi plak yaptı. Sonraki yıllarda da, Ersen ve Edip Akbayram Aşık Mahzuni söylemeye devam ettiler ve onlara Selda da katıldı. Selda ''Yuh Yuh' ve 'Şaka Maka'yı söyledi.
“Nem Kaldı”yı Cem Karaca da ünlendirmiştir.
“Dom Dom Kuşunu”, “Yuh...Yuh”, “Sarı Saçlım Mavi Gözlüm”, “Dostum Dostum”u Selda, “Boşu Boşuna”, “Çeşmi Siyah”ı, “Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller”i de Edip Akbayram meşhur etti! 
Akbayram onu tanımlarken, “Anadolu’nun Mozart”ı diyordu! 

****
Yazdıklarından, söylediklerinden ‘’sakıncalıydı’’. Sıkıyönetim Mahkemeleri, DGM’ler; ikinci adresi olmuştu..
Sayısız gözaltısı, hapisliği de vardı Aşık Mahzuni Şerif'in.
1973’te ‘’halkı isyana teşvik etmek’’ suçlamasıyla bile tutuklanmıştı(!)
Bazı davalardan idamla yargılandığı bile sözkonusuydu.
Çilesi tükenmezlerdendi!

****

20210516-215745.jpg


“Dom Dom Kurşunu”, çok popüler olmuştur.
Başta kendisi ve Selda Bağcan olmak üzere, pek çok ünlü can vermiştir türküye.
Çok ilginçtir öyküsü “Dom Dom Kurşunu”nun..
O dönemde, Maraş-Afşin’in bir beldesinde yüreği de cüssesi de dev bir yiğitle omuzdaştır Aşık Mahzuni.
Yoldaşı, aynı zamanda belediye başkan adayıdır da..
Mafyöz kılıklı diğer aday, mangal yürekli yiğidin çekilmesini isterse de red yanıtı alır.
Bir gün pusu kurar ve dom dom kurşunuyla (domuz avında kullanılan) kaşlarının arasından vurarak öldürür. Âşık;  bu duruma tanıktır, kaşlarının arasından kanın aktığını görür.
Cinayetin ardından türküyü yakar:
‘’Kaşların arasından domdom kurşunu değdi/
Bir avcı beni vurdu bin avcı beni yedi/
Ah dedim ağladım/ Yaremi bağladım..”
Ferhan Şensoy, ünlü tek kişilik gösterisi “Ferhangi Şeyler”in bir yerinde şu cümlesiyle bu türküye yer vermiştir;
“Bir dönem, bir yiğit solcudur diye vuruldu da Mahzuni Dom Dom Kurşunu’nu yaptı; siz diskolarda dingildeyesiniz diye değil!”

****
61 yıllık ömrüne 20 bin şiir, 453 plak, 58 kaset ve yayımlanmış 8 kitap sığdırmıştır Mahzuni.
Ayrıca TRT tarafından hakkında çekilmiş 2 belgeseli vardır.
Aşık Mahzuni Şerif, 1989-1991 yılları arasında Halk Ozanları Federasyonu tarafından dünyanın en büyük 3 ozanı arasında gösterilmistir.

****

 

161803-1.jpg​​​​​​​
Kalbine dertler düştü, yıllarca zulme uğradı Mahzuni..
Dişlerini bile söktüler işkencede. 
Evi dört kez yakıldıysa da o yılmadı..
Bir gazeteci sormuştur;
"Hiç 
'Devlet Sanatçısı' teklifi aldınız mı?"
İşte yanıtı;
"Devlet benim ödülümü sıkıyönetim dönemlerinde tırnaklarını çekerek verdi. " 

****

 

asikmahsuni.jpeg​​​​​​​
Yazdı, çaldı, söyledi..
Gözünü, sözünü sakınmadı, yitirmedi ümidi, yüreğinden insan sevgisini.
Ona göre yaşam; ‘’umutsuzluktan umut yaratmaktı!’’
Bedeller ödese de asla, asla sevdalarını ertelemedi.

****
Sezen Aksu, vefatının ardından 2006’da çıkartılan “Mamuda Kurban” albümü için şu ifadeleri kaleme almıştı; 
“En az herkes kadar sevdim türkülerini, şiirlerini, hayatı bir çırpıda özetleyen sözlerini.
Ama sanırım en çok adaletini sevdim, doğuya, batıya, kimseye yandaş olmadan, ayırmadan, yanımızda  ve içimizden biri oluşunu. Doğruya ters düşene verdiği mücadeleyi, başkaldırıyı. Haksızlığa uğradığı bütün yaşadıklarına karşın yılmadan, kızmadan kırılmadan, insanı ve ona ait tüm değerleri sevip, kollamasını. Mücadele ederken de kükreyen sazının, aşkı ve sılayı anlatırkenki narinliğini(…)
O ümidimizi hop taze tutacak. Bu yüzden bütün dünya tanımalıydı onu, yeterince sahiplenip de hakkıyla takdim edemedik şimdiye dek.”
“Minik Serçe”, herşeyi anlatmıştı işte!..

**
‘’Ölüm bu!
Fıkara ölümü. Geldim, geliyorum demez.’’ der ya Ahmed Arif.
19  yıl önce bugün, ‘’Eğer bana gel gel olsa yüceden,
Çarpar kanadımı uçar giderim, İsteğim yok gündüz ile geceden, Ben bir Mahzuni’yim naçar giderim” dizeleriyle bize, çok sevdiği bu topraklara veda etti Mahzuni.
O; bu toprakların dilidir, gönlümüzün ölümsüz sesidir!
O kendi destanını yazandır!
Zulme isyan, eşitlik, mertlik, dostluk vardır türkülerinde.
Gerçekten bütün dünya tanımalıydı onu.
Türküleri dokunduğu her yürekte derin izler bırakan Aşık Mahzuni'yi
özlemle, saygıyla anıyoruz...

Önceki ve Sonraki Yazılar