Dr. Aybars Akoğlu

Dr. Aybars Akoğlu

KARA KARGALAR KULÜBÜ

Club de Cuervos, Netflix’in futbol merkezli, eğlenceli, dört sezonluk bir dizisi. Kara Kargalar anlamına gelen Cuervos Kulübünün sahibinin ani bir kalp krizi ile vefat etmesi sonrası kulübün yaşadıklarını anlatan bir komedi dizisi aslında. Futbola yakın, tuttuğu takım yıllarca mağdur edilmiş benim gibi biri için ise komedi dizisinden çok daha fazlası olan bir yapım olmuş. Hele ki takımın renklerinin siyah-beyaz olması, bir anda hayali bir takımı, Altay’dan sonra ikinci takımım yapmaya yetti desem yeridir.

Dizinin büyük bir sempatiyle izlenmesinin temel sebeplerinden biri dizideki karakterlerin gerçek hayattaki insanlara çok benzemesi. En iyi diye bildiğiniz kişinin bir bakıyorsunuz ummadığınız zaaf ve eksiklikleri mevcut. En kötü gibi görünen kişinin ise çok olumlu sıcacık özellikleri o sizi kötü diye tanımladığınız zaaflarına eşlik ediyor. Tıp ki gerçek hayat gibi. Kimse ne tamamen iyi, ne de kimse tamamen kötü. Ama hepimizin yapmaya gayret ettiği gibi karakterlerin dizi içinde kendilerini ve kişiliklerini geliştirme çabaları diziye çok sıcaklık ve samimiyet katıyor. Ülkemizin, coğrafi olarak bizden çok uzakta yer alan Meksika ile sosyokültürel ve siyasi benzerliklerinden sonra sporda da bire bir aynı olduğunu hissettiren bu diziyi futbolu seven herkese öneriyorum. Futboldan uzak ama karakter analizi yapmayı seven dostlarım için de kesinlikle önereceğim dizideki karakter ve olaylar eminim çokça tanıdık gelecektir sizlere.

Kulübün sahibi babanın vefatıyla başkan olmak isteyen abla kardeşin rekabeti ve el ele verip kulübü yükseltmek yerine, birbirlerinin altını oymaya çalışmak tüm futbol camialarının ortak özelliklerinden değil mi?

Sonrasında 29 yaşında futboldan anlamayan birinin başkan olmasıyla, medyatik olma uğruna, kulüpte her kararı profesyonellere danışmadan alması, teknik direktörün işine karışması, sportif direktörün alacağı kararları kendinin alması sizlere tanıdık gelmiyor mu? Harcadığı büyük paralarla kulübün geleceğini ipotek altına almak ve başarısızlıkta kulübün yok olma tehlikesiyle yüzleşmesini ülkemizde onlarca takım yaşamadı mı, bugün hala bazıları can çekişmiyor mu?

Futbolun içindeki menajerlerin ligi nasıl manipüle ettiği, hakemlerin aldıkları kararların nasıl ligin baronları tarafından kontrol edildiğini net şekilde ortaya konulurken bir yandan gülüyor, bir yandan içiniz acıyor. Kulüplerle organik bağı olan televizyon kanal ve muhabirlerinin nasıl kamuoyu yarattığını öfkelenerek izliyorsunuz. 

Tribün liderinin lafta canını vereceği takımın çıkarları için yapacağı her işte kulüp başkanı ile şahsi pazarlıklar yapması da Türk futbolu için yabancı değildir herhalde. Spor basınının nasıl sahibine göre kalem tuttuğu, siyasetin futbolu nasıl şekillendirdiğini ve siyasilere spor üzerinden nasıl çıkarlar sağlandığının belgeseli adeta dizi.

Küme düşürülen bir takımın alt liglerde küçük sahalarda oynamak zorunda olması, kulübün kendi stadının elinden alınmayı çalışılması, bir başka şirket takımının küçük bir ilçenin takımının yarışmacı haklarını satın alarak, armasını değiştirerek, en üst ligde yer alması ve şehrin tek takımı olmaya çalışması size eminim tanıdık gelecektir. Hele alt liglerde televizyon yayını olmayınca Facebook’tan maç yayını, özellikle alt lig takım taraftarlarına çok tanıdık gelecektir. 

Stadına göz koymuş, armasını ve ilçesini değiştirmiş Tarantullas’lara karşı ölüm kalım maçında eminim tuttuğunuz takım kadar tutacaksınız Cuervos’u. 

Covid, döviz, zamlar rekorlar kırıyorken bu pazar içinizi karartacak değil, bir parça sizi ısıtacak bir dizinin duygularını paylaşmak istedim. Keşke hayat da acısıyla tatlısıyla yaşanırken bizlere olgunlaşma fırsatı verse ve sonu huzurla ve mutlulukla dolsa. Dizide denildiği gibi, maçta aslında biz yenilmedik, maç erken bitti. Hiçbirimizin maçı erken bitmesin ve kazanmaya vaktimiz olsun. 

Önceki ve Sonraki Yazılar