Çetin Osman Budak

Çetin Osman Budak

Belge

Türk siyaset tarihinde yalanın bu kadar araç- sallaştırıldığı, pervasızca kullanıldığı bir dönem olmamıştır. Kürsülerden, mikrofonlardan o kadar rahatlıkla söyleniyor ki; bu anlayıştan güç bulan müptezeller de başka yalanları aynı pişkinlikle, devlet kesesinden beslenen televizyon kanallarından, radyolardan, gazetelerden ortalığa saçıyor.

Dün “Fetullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir” diyen ülkede adaleti sıfırlamış Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TBMM kürsüsünden kendisini savunurken “FETÖ ile bizim kadar mücadele hangi cumhuriyet hükümeti verdi?” diye soruyordu.

Peki, FETÖ ile mücadele için alınan 2004 tarihli MGK kararını yıllarca sümen altına atan, sonra da “yok hükmünde” ilan eden hükümet AKP Hükümeti değil miydi?

Dün “yüce Fethullah Gülen Hocaefendi” hitabını kullanan 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu’nun Başkanı Reşat Petek, bugün “Fethullah Gülen en büyük sahtekârdır” diyor.

Bir de “belge(!)” gösteriyor. 1967 tarihli sahte belgeyle CHP’yi suçüstü(!) yakalamış, AKP ile FETÖ’nün 15 yıllık işbirliğini, gönül birliğini, hedef birliğini örtmeye çalışıyor.

FETÖ ile mücadeleyi sulandırıp, yansıtma yapıyor.

Rapor diye açıkladığı metinde; Adil Öksüz yok. Darbe süreci ve bağlantılarıyla ilgili haklı soruların tek birine bile yanıt yok.

Tamamen içi boş…

Utanma yok, arlanma yok, yüz kızarması yok.

***

AKP’de belge(!) çok…

AKP’li 4 bakanın yolsuzluklarını araştıran komisyonunda da bir belge vardı. Meşhur 700 bin liralık saatin parası, bir otelin antetli kağıdına yazılan bir cümleyle ödenmişti!

Alın size belge!

Hem de AKP’li Cumhurbaşkanı’nın “Neticede vatandaşımız, hukukunu aramak zorundayız” dediği Reza Sarraf imzalı.

Türkiye büyük bir hukuksuzluk içinde boğulurken, Cumhurbaşkanı, imzaladığı belgelerle(!) bakanları hakkındaki rüşvet iddialarını perdelemeye çalışan vatandaş Reza için hukuk arıyor.

FETÖ ile terörle hiçbir bağlantıları olmadığı halde üniversitelerinden, öğrencilerinden koparılan bilim insanlarının hukuku ne olacak?

Cumhuriyet yazarlarının, gazetecilerin hukuku ne olacak?

Liste uzun…

***

Peki, tüm tartışmaların sonunda; Atatürk ve Cumhuriyet’in temel niteliklerinin hedef alınması, suçlanması tesadüf müdür?

FETÖ konusunda; besleyip büyüten AKP değil, hurafe yerine, akıl, bilim ve aydınlanmayı önceleyen laiklik suçluymuş!

“Cennet” vaadine inanıp insanların hayatlarını çalanlar, Gazi Meclis’i bombalayanlar, meğer laiklik nedeniyle bu noktaya gelmiş!

Sahte CD’lerden sahte belgelere…

Bir yalandan başka bir yalana...

Yöntemleri ne kadar birbirine benziyor değil mi?

Algı operasyonlarıyla gerçeği ters yüz edebileceklerine, olmayan gerçeği inşa edebileceklerine o kadar inanmışlar ki; halkımızdan ve bizlerden de; FETÖ’nün yalanlarından farkı olmayan bu saçmalıklara, sahtekârlıklara inanmamızı bekliyorlar.

Ne için?

Hukukun üstünlüğü yerine AKP hukuku için.

Liyakat yerine başka cemaatlere yol vermek için.

Demokrasi ve özgürlük yerine tek bir adam rejimine kapı aralamak için.

Ancak unutulmamalı ki yalan üzerine bir gelecek inşa edilemez.

Yalancının mumu yatsıya kadar…

Önceki ve Sonraki Yazılar