İbrahim Aktaş

İbrahim Aktaş

Kasap Nehir

Geçtiğimiz hafta sonu, canlı canlı stattan maç izleme sezonunu ben de açtım; Altınordu’nun bu sezonki ilk iç saha müsabakasını seyretmek için Bornova Aziz Kocaoğlu Stadına gittim ve büyük bir heyecanla tribündeki yerimi aldım.

Kırmızı şeytanların rakibi İstanbul ekiplerinden Tuzlaspor’du ve ben bu yazımda sizlere ne Altınordu’nun defansif zaaflarından, ne kaledeki güvensiz duruşundan, ne orta sahadaki olumsuz varyasyonlarından, ne de gol yollarındaki etkisiz ve cılız hareketlerinden bahsedeceğim. Zaten iyi olmayan bir futbol sonunda da rakibine 1-3’lük skorla boyun eğdi Altınordu.

nc1.jpg

Cılız olan yalnızca Altınordulu futbolcular ve onların, Bornova’nın çimlerindeki hareketleri miydi? Elbet ki hayır; tribünlerdeki muhteşem boşluklar da, insanın canını oldukça sıkan ve daha maç başlamadan gözümüze çarpan, belki de stattaki en büyük eksiklikti diyebilirim.

Stada girip, yerime doğru ilerlerken, Bornova’nın sevilen esnaflarından Sebahattin Demir ağabeyimle karşılaştım ki, zaten bomboş olan tribünün uygun bir yerinde beraber izlemeye karar verdik maçı… Sebo ağabey de, Bornova Gençlik Spor Kulübünde yöneticilik yapıyor, futbol konusunda iyi bir izleyici, yandaş ve destekçi… Ve bu ortak paydalarımız, tıpkı aynı ortak özellikleri barındıranlarda olduğu gibi, bizi birbirimize daha da yaklaştırıyor. 

Daha oturalı birkaç dakika olmamıştı ki, önümüzden Nehir Çetintaş hocam ve oğlu geçti. Şöyle bir göz göze geldik ve zaten boş olan tribünde, az önce belirttiğim, futbol sevgisi ortak paydasından olacak ki, namı diğer Kasap Nehir de, hemen arkamıza oturdu. Salgın tedbirleri kapsamında birer boşluk bırakarak aslında oturuyorduk ancak, önce fotoğraf çekilirken biraz sıkıştık, sonra da maçın heyecanıyla karıştık gittik…

nc4.jpg

Kasap lakaplı ve uzun seneler Altınordu formasını terletmiş Nehir Çetintaş’ın, maçı nasıl büyük bir heyecan ve dikkatle izlediğini anlatamam! Kendisi de bir defans oyuncusu olması sebebiyle olacak ki; özellikle savunma oyuncularının müdahalelerindeki yetersizliklerini veya yanlışlarını, kendine has konuşma tarzıyla öyle içten, öyle yürekten dile getiriyordu ki… Hemen her pozisyondan sonra kafam geride, Nehir Hocam’a kulak veriyorum ve yorumlarını dinliyorum, ardından ben de pozisyona dair bir yorumda bulunuyorum.

Altınordu’nun golünden sonraki sevincimiz de görülmeye değerdi doğrusu… Nasıl çaktık ellerimizi görmeliydiniz.

Tribündeki seyreklikten tutun da, sadece bu haftalık olmasını yürekten dilediğimiz takımın kötü oyunu hocayı derinden üzmüştü ki, yürümesinden tutun da, kurduğu cümlelerdeki kelimelerin yorgunluğuna kadar, her şey ortadaydı. O eski günlerini, mükemmel maçlar çıkardığı gençliğini, kendisine kasap lakabının yakıştırıldığı günlerini arıyordu, besbelli…

Yıllar önce Türkiye Futbol Antrenörleri (Tüfad) İzmir Şubesindeki bir sohbetimizde anlatmıştı;

Altınordu’da futbol oynadığı yıllar… Tabii, Nehir Çetintaş sağlam bir sağ bek. Sağlamlık yetmez, topu da, adamı da geçirmeyen cinsten… Rakip santraforlar ve hakemler ile ilgili o kadar anısı var ki bu sertlikle alakalı… Galatasaray’ın o dönemki santraforlarından Uğur’u “Nehir geliyor” şeklinde korkuttuklarını anlatmıştı katıla katıla gülerek. Bir keresinde de, kendisinin sert oyununu bilen bir hakem, maçın başında yaklaşıp “sertlik yok, düzgün oyna, yoksa atarım” şeklinde uyarıda bulunmuş. Ancak Kasap Nehir bu, huylu huyundan, oyuncu da karakterinden vazgeçer mi? Maçın içerisindeki bir hareketi sonucu rakibini yerde bırakmış ve maçın başında uyarıda bulunan hakem yaklaşıp “sana oyna dedim, öldür demedim” demiş.

nc3.jpg

Bir de, sakatlık sonrasındaki tedavi hadiseleri var ki; o yıllarda, bugünkü gibi spor hekimliği, hastaneler, MR cihazları ve diğer tüm imkânlar yok tabii ya da günümüzle kıyaslanamayacak kadar kısıtlı… İstanbul’da, tünelin içerisinde Yorgo adında bir masör varmış. Ve özellikle sporcu yaralanmalarında futbolcuların ilk adresi… Yorgo, Kasap Nehir’i hiç görmeden öyle bir tanır olmuş ki, sakatlanarak gelen futbolcunun ayağındaki ya da bacağındaki izden, hem de “bu Kasap Nehir’in işi” diyebilecek kadar… Elbet ki, sonradan tanışmışlar ve bir keresinde numaradan sakatlanmış gibi Yorgo’ya kendisi gitmiş, içeride arkadaşları Metin Oktay ve Afyer Elmastaşoğlu da var. Yorgo Nehir’i görünce, Metin Oktay’ı masaj sedyesinden hemen kaldırmış “velinimetim geldi” diyerek.

Değerlerimizden geriye kalanlardandır Nehir Çetintaş Hocam. Ve hala gençliğin, sporun ve özellikle de futbolun hizmetinde… Sen çok yaşa ve bin yaşa Nehir Hocam…

Önceki ve Sonraki Yazılar