İsmet Orhan
Hulusi Akar’ı düşünürken, İmamoğlu’na bakmak!
Siyasal İslam’ı,
Doğurup büyüten İngiltere...
Besleyip,
Güç odağı haline getirerek İslam dinini tu kaka yapan Amerika...
Orta Doğu ve Anadolu topraklarında,
Yaşam suyu veren,
Bir kısım Avrupa...
.
Bu arada,
Dünya savaşları başlıyor.
Balkanlar’da doğan,
Anadolu topraklarında bir yiğidin yıldızı parlıyor...
Yedi ülkenin girip de paylaştığı Anadolu,
Bu yiğidi bağrına basıyor.
Adı Mustafa Kemal olan bu kahraman,
Yedi ülkeyi de dize getirip vatanı kurtarıyor.
Sınırları çiziyor.
Milleti oluşturup,
Devleti kuruyor.
Genç modern bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devleti…
Milletin namusu kurtuluyor.
İslam dini kurtuluyor.
Laik hukuk sistemi kuruluyor.
İlim-bilim-sanat üçgeni oluşuyor.
Dağ köylerinde doğan çocuklar,
Cumhurbaşkanı oluyor.
Genelkurmay başkanı oluyor.
Profesör oluyor...
.
Hal böyleyken,
Hulusi Londra sokaklarında boy gösterip,
Resim çektiriyor...
Ekrem de yeni doğuyor...
.
Hulusi,
Atatürk’ün kurduğu ordunun başkomutanı oluyor.
Ekrem ise,
İstanbul Üniversitesini bitirip,
Kenar mahalle belediye başkanı oluyor.
.
Gün geliyor,
Hulusi,
Siyasal İslamcılardan dayak yiyip boğazını zor kurtarıyor.
Ekrem ise,
Samimi inancıyla kuran okuyup gönülleri kazanıyor...
.
Ve yine gün geliyor,
Ekrem,
Atası, Atatürk’ün kabrini ziyarete gidiyor.
Hulusi ne diyor?
Ziyaretin nizami değil!
.
Hele bak ya!
Ekrem sanki
Suudi kralı Abdülaziz gibi,
Kabir yerine otele gidip,
Türkiye devlet erkânını el pençe diziyor.
Ekrem sanki
İş adamlarını toplayıp Pensilvanya’ya gidiyor.
Ekrem sanki
İmralı’ya,
Kandil’e gidiyor.
.
Ayıp yahu!
Ekrem,
Ahlakıyla
Namusuyla
İmanıyla
Atasını ziyarete gidip Fatiha okuyor...
.
Hulusi’nin,
Londra fotoğraflarını düşünürken
Ekrem’e bakmak,
İnsanın gözyaşlarının akışına anlam katıyor,
Ata’sını özlüyor...
.
Hulusi Akar’ı düşünürken,
Gel de,
Ekrem İmamoğlu’na bakma!