Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

Yalan, dolan, talan

Bakıyorum iktidar medyasına... Bir telaş bir telaş. Ne ola ki? Alt tarafı İstanbul seçimi kaybedilmiş. Derken oylar çalındı, iddiasına abanıyorlar. YSK’nın gerekçeli kararına bakıyoruz, oyların çalındığı gibi bir ibare yok.

Ama yok. Yalansa yalanın sunturlusunu biz söyleriz, örneği israrcılar. Derken İmamoğlu’nun Ordu havaalanındaki VIP salonuna alınmaması üzerine Ordu Valisi’ne sözüm ona “it” dediği iddiasına sarılıyorlar. Gerçekten it dedi mi demedi mi? İmamoğlu “Ben öyle bir söz söylemedim. Sadece basitlik yapıyor dedim.” Diyor. Bu defa topa necip Türk medyasının anlı şanlı isimleri giriyor. “Yok, videoyu izledim. İt dedi.”

Geçen gün bir bilgisayar uzmanıyla konuşuyorum. Videoyu enine boyuna incelemiş. “Videoyu izlerken İmamoğlu’nun it sözünü kullandığını tespit ettiniz mi?” diye soruyorum. Cevap ilginç:”Videoyu defalarca izledim. Bariz bir ses montajı var. Hemen fark ediliyor.”

Eğer o videoda montaj yoksa, Ordu Valisi’ne hakaret sözleri varsa hemen dava açsınlar ama açmıyorlar. Aynı Kabataş olayı gibi. Hatırlayalım:”Kabataş’ta üstleri çıplak, bilekleri demirli, karalar giymiş adamlar benim baş örtülü bacımın üzerine işediler.” Daha sonra yalan olduğu anlaşılan bu balonu uçuran kadın anlaşılan heavy metalcilere meraklıymış. Ne fantezi ama!

Bu arada iktidar trolleri, medyası, bütün yandaş takım koro halinde bağırıyor: “İmamoğlu siyasete yalan sistemini yerleştirdi.”

Bunları okuyup dinledikçe beni gülme alıyor. Yahu, hacı baba, siyasete bunca yıldır yalan sistemini acaba kim yerleştirdi? Bır oturup düşün bakalım.

Bütün bunlar olurken 16 haziran akşamındaki o malum münazaranın ardından olay patlıyor. Fox TV program sunucusu İsmail Küçükkaya İmamoğlu ve Yıldırım’ın katıldığı münazara öncesinde Taksim’in göbeğindeki The Marmara Oteli’nde İmamoğlu ve ekibiyle buluşmuş. Haberi mal bulmuş mağribi gibi olaya atlayan sözüm ona gazeteci bir kadın ilk kez duyuruyor. Ardından salvolar başlıyor.

Yahu, Küçükkaya zaten münazaranın yayını sırasında iki tarafla da daha önce görüştüğünü üstüne basa basa söylüyor. Bunun gizlilik neresinde? Ama işin vahim tarafı bu görüşmenin kamera kayıtlarını kimin ya da kimlerin sızdırdığı. Hiç mi utanma, sıkılma kalmadı? Üstelik bu yapılanın özel hayatın gizliliğini ihlal anlamına geldiği bilinmiyor mu? Bunu yapmak suç. Zaten Küçükkaya ve Fox TV The Marmara Oteli hakkında dava açacaklarını açıkladılar. Ayrıca otel yönetimine bir not düşelim. Bu nasıl bir turizm işletmeciliği anlayışıdır? Siz bütün misafirlerinizin özel görüşmelerini böyle didik didik mi ediyorsunuz? O zaman da size gelecek olan misafirler bir daha kapınızın önünden geçmez.

Bakalım İstanbul seçiminin yapılacağı 23 Haziran gününe kadar daha ne rezaletler, ne kepazelikler yaşayacak, ne yalanlar işiteceğiz. Bu İstanbul ne kadar önemliymiş. 25 yıldır taşını toprağını, yeşilini, her şeyini ham ettiler, yine de doymadılar.

Geride kalan bir kaç irice arazi de kimin iştahını kabarttıysa oralara gidecek. Sonra obez insanların rahatlığıyla eller göbekte kavuşturulup istihareye dalınacak. Acaba geride unuttuğumuz başka rant kapısı var mıydı? Artık kahve falı mı, tarot mu, pastra mı, yoksa büyülü küre mi, hangisine bakıp gelecek görülecek. Aman dikkat. Görülen o gelecek korkudan dudak uçuklatmasın size.

Önceki ve Sonraki Yazılar