Mustafa Pınar
İkinci Taşdelen, 30 Ağustos ve Melih Amca
AKP iktidarının "pike" yaptığı son 15 yılda Milli Bayramların kutlamalarındaki coşkunun bilinçli bir politikayla giderek azaltılmak istendiği ortada. Devlet kutlamalarındaki şatafatın bizim başka bir değerimiz olan dini bayramlara kaydırıldığı da bir gerçek.
Birini diğerinin alternatifi olarak görmek niye? Hepsi bizim kutsalımız! Gerçi halk gerekeni yapıyor. Hepsinin hakkını veriyor da... Eğer Atatürk'e ve Cumhuriyet değerlerine çirkin ve ahlaksız saldırılar olamasaydın Anıtkabir milyonları ağırlayabilir miydi? Yoksa üç beş yaşlı, askere mi kalırdı. O da işin başka cephesi.
Cumhuriyet değerleri de dini bayramlarımız da kutsalımızdır. Halk cumhuriyete de, bayramlarına da sahip çıkıyor. Ama gönül ister ki, cumhuriyetin yönetim kademesine getirdiği kadrolar da bu bilinçte olsun. En azından varlıklarının kaynağına saygı göstererek, sahip çıksınlar. Bu görevleridir.
Hele hele söz konusu CHP yöneticileri ise hem beklentimiz artar, hem de kızgınlığımızın, kırgınlığı- mızın şiddeti artar. Haksız mıyım? Sanırım siz de aynı düşünüyorsunuzdur. İsterseniz asıl konuya gelelim. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen'in bu yılki 30 Ağustos duyarsızlığından söz ediyorum.
Ramazan ayı boyunca iftar ve sahur programlarıyla AKP Belediyeleri ile yarışan, hatta geçen CHP'li Belediyelerin başında gelen Çankaya Belediye Başkanlığı ve Alper Taşdelen'den. İftar çadırları, zengin mönülü iftar yemekleri, cami tamirleri, temizlikleri... Ne yaparsanız yapın bu kesimden oy alamıyorsunuz… Almayın. Buna rağmen kamu görevidir, inançlara saygıdır. Tamam da yukarıda söylediğim gibi ya 30 Ağustos.
Aslında yakın zamana kadar gerek birinci gerekse ikinci Taşdelen döneminde 30 Ağustos coşkuyla kutlanırdı. Doğan Taşdelen döneminde de Alper Taşdelen döneminde de günler öncesinden hazırlıklar yapı- lıyordu. Hazırlıklar tek tek kontrol edilirdi. Fener alaylarıyla sokaklar şenlenirdi. Ardından da Anıtpark'ta coşkulu bir konser. Muhteşem ve canlı bir kalabalıkla.
30 Ağustos kutlamaları
Günler öncesi hazırlıklar yapılırdı, her şey tek tek kontrol edilirdi, fener alayları yapılırdı, finali de; Atatürk'ün anıtının yanı başındaki Anıtpark'ta muhteşem konserlerle biterdi.
Kadın-erkek, genç-yaşlı, çoluk-çocuk, herkes mutlu ve umut dolu dönerdi evlerine...
Bu 30 Ağustos'ta, Çankaya Belediyesi'nden kayda değer bir etkinlik göremedim. Olsaydı zaten haberimiz olurdu. Uçurtma uçurtsalar dahi, hem belediyeden, hem de Çankaya İlçe örgütünden, mesaj geliyor. Bu konudaki sessizlik sadece Benim dikkatimi çekmemiş. Bunu merak eden sevgili Bedri Demir sosyal medyasından bir yazı yazmış.
Peki, Bedri Demir kimdir? 1968 kuşağının inançlı devrimcilerindendir. Sohbeti dinlenir, yazdığı okunur. Onu dinleyenler veya okuyanlar sadece keyif almaz, öğrenir de... Bedri Demir aynen şöyle diyor.
“Alper Taşdelen merceğimin altına düştü. Bugün gazeteleri inceledim. Ankara-Yenimahalle, AdanaSeyhan ve Çukurova, Antalya -Konyaaltı, Bursa-Nilü- fer, Eskişehir-Odunpazarı, İstanbul Bakırköy, Şişli, Beşiktaş, Kadıköy, Maltepe, Kartal, Sarıyer, Silivri, İzmir BB, Balçova, Aydın BB, Kırklareli ve Yalova gibi demokrasiyi özümsemiş portföyünde başka hesabı olmayan cumhuriyetçi belediyeler cumhuriyetin kazanımlarının kemirildiği bu süreçte 30 Ağustos'u anımsatmışlar. Doğrusu Çankaya Belediyesi'nin olmaması dikkatimi çekti. Laik Türkiye'nin, Başkent'teki belediyesi olarak, iftar çadırı sayısını yükseltmekle, cami bakım ve onarımını yüklenmekle övünen ikinci Taşdelen'in 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlamasını hem- şerilerinden adeta esirgemesini manidar buldum doğ- rusu. Yoksa ayna karşısında "güzelliği ile meşgul" iken dalgınlığına mı geldi. Ya da “Melih Amca”sı azarlar endişesine mi kapıldı? Kim bilir?”
Öncelikle ben de şunu söyleyeyim. Bedri Demir'in sözünü ettiği ilanların bir teki bile YURT'ta yayınlanmadı. Böyle bir talep de olduğunu sanmıyorum. Yani bu eleştiri kişisel ya da kurumsal değil.
Bedri Demir bu aileyi en iyi tanıyanlardan biridir. Kendisi kadar da olmazsa bende özellikle baba Taş- delen'i iyi bilirim. Dikkat edin, Bedri Demir. Çankaya Belediyesi Başkanı Alper Taşdelen'in, Ankara Büyük Şehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek'e “Amca” diye hitap ettiğini belirtiyor. Bu konuda başka duyumlarda almıştım. Ne var bunda diyeceksiniz. Doğru samimiyetin, dostluğun, iç içe geçmişliğin ifadesidir "amca" hitabı... Amca bizde babanın yarısı sayılır. Babaya bir şey oldu mu, evlatlar amcaya emanettir. Bu kadar önemlidir amca. Peki, bu amcalık hukuku nereden geliyor?
Yıl 1999… Türkiye'de yerel seçimler yapılacak. Ankara'da FP'nden Melih Göçek, CHP'den Murat Karayalçın, itirazlara rağmen partisinden istifa ederek DSP'den Doğan Taşdelen aday...
Seçimler yapıldı. Sandıklar açıldı.
Büyük tartışmalar yaşandı. Sonuç: Melih Gökçek, 541.515 oy aldı.
Murat Karayalçın, 512.083 oy aldı. İ
kisinin arasındaki oy farkı; 39.432!
Doğan Taşdelen, 169.490 oy aldı.
Yani bir anlamda, Doğan Taşdelen bile bile, Ankara'nın anahtarını altın tepsi içinde, Melih Gökçek kardeşine emanet etti.
Bırak kardeşim Deniz'i, Melih Gökçek'in bin tane erkek kardeşi olsaydı, kendisine bu kadar büyük bir kıyak yapmazdı…
İlahi Bedri Demir!
Alper, Gökçek'e “Amca” demeyecek de ne diyecek? Sana mı diyecek, git işine!