Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Diktatör

Pazar günü Almanya’da seçim vardı. Faşist neonazi partisi AfD yüzde 13,5 oy alarak Federal Parlamentoya üçüncü parti olarak girdi.

SPD Hükümet ortaklığında kalsa Almanya’da neo nazi partisi Ana Muhalefet olacak!

Şaka gibi, ama BÜYÜK KABUS!

Almanya seçimlerini ve bizdeki sebepsiz hüsnü kuruntuya ayrı bir makalede değineceğim.

Ama zapping yaparken TV'de Charlie Chaplin’i görünce aklıma en vurucu ironik filmi “The Great Dictator” geldi.

Diktatörlüklerin egemen olduğu ülkeler genellikle şekli anayasanın var olduğu ülkelerdir.

Hem de cafcaflı aşırı milliyetçi laflarla süslü anayasaları vardır.

En çok da millet adına hareket ettiği algısı adeta çivi gibi çakılır toplumun başına. Müthiş propaganda makineleri olur.

Milli iradenin tek ve herhalukarda tek temsilcisi bizatihi egemen muktedirdir. O, kurtarıcı rolünü pek sever.

İtirazın mı var, yandın! Haydi toplama kampına, yada hapse!

O, HER ŞEYİ BİLİR. Eğitimden askerliğe, tarımdan denizciliğe, diplomasiden din işlerine, HERŞEY TEK ONDAN SORULUR.

O, her kurum ve kişinin üstündedir. AMA YİNE DE KORKU İÇİNDEDİR.

Etrafı onu alkışlarıyla kandıran dalkavuklarla doludur.

Ama aslında hepsi her an Brütüs’lüğe hazır!

Diktatör, yasadır. Hatta fiilen anayasanın bizatihi kendisidir.

Oralarda Anayasalı Devlet vardır, ama ANAYASAL DEVLET yoktur!

Yukarıdaki Diktatör özelliklerine sahip ÖRNEK mi istiyorsunuz?

Uzaklardan ve yakın tarihten bir örnek vereyim:

FİLİPİNLER'de bir zamanlar Ferdinand MARCOS adında bir diktatör yaşıyordu.

Hem de Hukuk Fakültesi’nden DİPLOMASI vardı.

1965-1986 yılları arasında amerikanın desteğiyle 21 yıl tam bir diktatörlük sürdürdü.

Daha önce babasının rakibi bir politikacıyı öldürdüğü iddiasıyla 1 yıl haksız yere tutuklu kalmıştı.

Ama bunun acısını sonra sorumlulardan pek fena çıkarttı.

2 kızı, 3 oğlu vardı. Hatta bir kızının 3 TV kanalı ve çok sayıda gazetesi vardı.

Ama esas fenomen karısı ‘ÇELİK KELEBEK’ lakablı İmelda Marcos idi.

“FERDINAND çalar, İMELDA harcar” deyimi halkın aklına kazılmıştı.

Önceleri Amerika’nın büyük dostuydu.

KULLANMA SÜRESİ BİTİNCE, daha doğrusu canına tak eden Filipin halkı sokağa dökülünce anında sattı Amerika Marcos’u.

SEÇİMLER HİLELİ VE FİLİPİNLERDE YOLSUZLUK, RÜŞVET, İLTİMAS, KEYFİYET DİZBOYU HALE GELMİŞTİ.

1983 Ağustosunda muhalefet lideri Benigno AQUİNO bir suikast sonucu öldürülünce halk sokaklara döküldü.

Sonunda devrildi ve Marcos Hawai adalarına kaçarak canını linç edilmekten zor kurtardı.

Sarayında karısı İmelda’nın tam 3000 çift ayakkabısı miras kaldı fakir Filipin halkına.

Şimdi Marikana’da müzede sergileniyor 2700 tanesi...

Filipinler halkı da o ayakkabılara Müze’de bakarken diktatör başkanları Marcos’u ve İmelda’yı lanetle anıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar