Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Hukuku yıkarsanız (!)

OHAL, adı üzerinde olağanüstü.
Ama Olağanüstü durum olağan hale gelince…
Amacının ötesinde istismar edilen bir araç haline gelir mi?
Muhalefetin iddia ettiği gibi, gelirse ne olur?
Hukuk devletinde evrensel çağdaş hukuk kuralları esastır.
Öyle olduk olmadık her şeye bir kılıf dikilmez.
Genel olarak hukuk, adalet işler.
Toplum vicdanı sabah akşam kanırtılıp durmak bir yana  en küçük incitilmeye bile uygun bir şey değildir!
Binalar, yollar, köprüler yıkılabilir.
Şehirler, kasabalar yerle bir olabilir.
Enkazlar kaldırılır ve daha güzelleri, büyükleri ve sağlamları yapılabilir.
Yeni şehirler, yeni köyler kurulur.
Siyasette hakaret, tehdit, inkârcılık, yalan,  dolan, talan, pişkinlik bini beş para hale gelebilir.
Siyaset en inanılmaz ve güvenilmez ve gayri meşru kazanç kapısı ve mesleği haline gelebilir.
Bazıları “gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde“ bile olabilir.
Ama en tehlikeli olan şey toplumda adalete olan güvenin yok edilmesidir.
Ve maalesef bu konuda neredeyse artık ümitsiz vaka haline geldik.
Her şeyi darmadağın ettiniz diyelim, toparlanmak biraz zamanımızı alır.
Ama ya hukuku da yıkarsanız?
Yıkmak bir yana zedeleseniz bile.
İflah olmaz sonuçlar yaratılır.
Hukukun üstünde azıcık bir gölge bile toplumumuzu sarsar. Bunları yazarken içim sızlıyor.
Acaba çok mu geç kaldık?
Dönülemeyecek noktayı geçtik mi?
Siyasetin günlük diline bakınca insan karamsarlığa düşebilir.
Sahte iddialar, hakaretler, fotomontajlar, kontrolsüz erk kullanımı.
Bu işlerin sonu karakol ve adliye olur böyle devam ederse.
Gidişat maalesef bu…
Dün savcı, hâkim, polis, paşa, davacı, yarın terörist sanık.
Dün sanık, bugün tanık!
Hatta davacı.
Bugün savcı, hâkim, yarın sanık. Yok, sadece tanık mı yoksa?
Hukuku yıkarsanız, altında kimin kalacağı hiç belli olmaz!
Kafanız mı karıştı?
Kimsenin yarını belli değil!
Sizin ki de!

Önceki ve Sonraki Yazılar