Ömer Adıgüzel
Ay Sarayı’nın Yazarı Paul Auster
30 Nisan 2024 tarihinde 77 yaşında hayata veda eden Paul Auster, Çağdaş Amerikan edebiyatının en yaratıcı, ilginç ve üretken yazarlarından biriydi ve “tesadüflerin” yazarıydı.
Paul Auster’un yazdığı Ay Sarayı1 kitabının Türkçe’deki ilk baskısı ile yıllar önce bir arkadaşımın önerisiyle tanışmıştım. Kitabın iç kapağına “Ay Sarayı’nı da Paul Auster’i de çok sevecek, vazgeçemeyeceksin!” tümcelerini yazmıştı. Kitabı elimden hiç bırakmadan okumuştum.
Tesadüf ve yaşam ikileminde anlattığı olaylardan o kadar etkilenmiş olmalıyım ki kitabı bir kez daha okumuştum. O günden beri arkadaşımın yazdığı gibi hem Ay Sarayı’nı hem de Paul Auster’i çok sevmiş, vazgeçememiştim. Ardından Ankara’daki Dost Kitapevi’ne gitmiş Paul Auster’in rafta bulunan tüm kitaplarını almıştım.
Pek çok arkadaşıma ya da öğrencime özel günlerinde benzer notlar yazarak bu kitabı hediye etmiştim. Bu notla onların da bir Paul Auster okuru olup olmadıklarını bilmiyorum ancak tesadüflerin peşine düştüklerini sanıyorum.
Yaşamdaki tesadüfler üzerine kurgulanmış olan Ay Sarayı’nın kahramanı Marco Stanley Fogg, babasını hiç tanımadan büyür. Çok küçük yaşlarında annesini, üniversitede öğrenciyken, Aya ilk ayak basıldığı gün de dayısını kaybeder. Fogg bu olaylardan sonra bir tür eylemsizlik kararı vererek yaşamdan vaz geçer. Yani hareket etmeden, yemek yemeden olası tehlikeleri göze alır ve bu süreçte neler yaşayacağına ilişkin merakının peşine düşer. Bu bir yönüyle kendi öyküsünün de öncesi ve sonrasını görme isteğinden kaynaklanır. Geriye doğru yolculuklar yaparken bu yolculukları aynı zamanda kendi yaşamına dönük olarak da yapar ve geçmişine dönük ipuçları arar. Bu arama sürecinde birbirinden ilginç olay ve kişilerle karşılaşır. Yolculuklarını aynı zamanda ileri dönük olarak da yapan Foog, üç kuşağın oluşturduğu bir çemberde tesadüflerin izlerini ve yaşamındaki etkisini görür. Bir parkta ölümü beklerken yine bir tesadüfle aşk ona yeniden güç verir ve yaşama yeniden asılır. Çalışmaya başlar. Tekerlekli sandalyeye bağlı, gözleri görmeyen Thomas Effing'e eşlik eder. Ona kitaplar okuyarak yoldaşlık yapar. Effing bir anda Fogg’a ölümünden sonra gazetelerde yayımlanmak üzere hayat hikâyesini yazdırmaya başlar. Böylelikle tanık olduğu bu hayat hikâyesi ile Fogg kendi yaşamını da sorgular.
Paul Auster romanlarını okuyan pek çok kişi kendinden mutlaka bir parça bulur ve hep kendi yaşam hikâyesi anlatılıyor hissini yaşar. Paul Auster romanlarıyla bizi kendi yaşamımızdaki tesadüflerin peşine düşürür, nedenlerini ve yaşamımızdaki etkilerini sorgulatır.
Çağdaş dünya edebiyatı büyük bir yazarı kaybetti. Ancak yaşamdaki tesadüfleri fark etmeyi isteyen okurlar için Paul Auster’in Ay Sarayı onları bekliyor.