EKREM BAŞKAN NİÇİN SUSUYOR?

Burası İstanbul… Bir çok ülkenin toplam nüfusundan daha fazla insan barındırıyor. Corona virüsün en fazla tehdit ettiği yer.

Ama kentin sivil yöneticisi olan Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, susuyor.

Daha önce İstanbul’u ilgilendiren konularda görüş bildiren Sayın İmamoğlu bu çok acil ve yakııcı sorunla ilgili olarak halkı bilgilendirmelidir.

Belki birileri kendisine, “Konuşma!” demiş de olabilir.

Ama o artık bir devlet büyüklüğündeki şehri yönetiyor. Konuşmalıdır.

HÜKÜMETİN HEDEFİNDEKİ İSİM

Biliyoruz ki Ekrem Bey daha seçim sürecinde AKP iktidarının bir numaralı hedefi yapılmıştır. Öyle ki AKP Lideri Erdoğan, Sayın İmamoğlu için, “Seçilse bile yargı onu cezalandırılabilir!” anlamında sözler söylemiştir. Kazandığı seçim iptal edilmiştir. Medya, yargı ve polis kullanılarak İstanbul kuşatılmış ama vatandaş çok daha yüksek destek vererek Ekrem Bey’i başkan yapmıştır.

Şimdiye kadar hiçbir başkana verilmemiş bir halk desteğidir bu. Öyle ki Sayın Erdoğan’a 1994’te İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde verilen oyun iki katından fazla oy almıştır.

Yüzde 25 oy almış olan Sayın Erdoğan o dönemde bırakın belediye işlerini, iç ve dış politika konularında da devleti eleştiren sert açıklamalar yapıyordu.

Ne oldu; Ekrem Bey neden susturuldu?

CHP Genel Merkezi mi “Konuşma!” dedi…

Eğer böyle ise yanlış bir taktik uygulanmaktadır.

HÜKÜMETTEN YARDIM İSTEMELİ

İstanbul’u tehdit eden salgınla mücadelede belediyenin çok önemli bir görevi var. Bu işi yapacak en örgütlü kuruluş orası çünkü. Ama bu mücadeleyi yürütebilmesi için Erdoğan hükümetinin belediyeye yardım etmesi gerekiyor.

Biliyoruz ki AKP yönetimi Sayın İmamoğlu’nu başarısız göstermek için her türlü yöntemi uyguluyor. Olsun… Bu engellemelere karşın, Sayın İmamoğlu vakit geçirmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan maddi yardım istemelidir. Bunu da kamuoyunun önünde yapmalıdır.

Yoksa, bu iktidar salgının altında kalır ise, şimdiden uyarıyorum ki, “İstanbul belediyesi bize hiç yardımcı olmadı!” diyerek sorumluluğu belediyeye yıkacaktır.

O yüzden Başkan İmamoğlu artık daha aktif bir tavır almalı ve konuşmalıdır.

DİYANET BAŞKANI, İMANIN ŞARTINI YOK MU SAYIYOR?

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş açıklama yaparak “Cuma namazı ve vakit namazlarının Corona virüs nedeniyle evlerde kılınabileceğini” söyleyerek vatandaşı camilerden uzak durmaya çağırdı.

Şaşırdım…

Kardeşim Ali! Sizin Kuran kurslarında ve imam hatip okullarında ve hatta ilkokuldan üniversitelere kadar her yerde, din derslerinizde, “Kaza ve kadere iman” öğretilmiyor mu? Kadere karşı gelinmez, demiyor musunuz din derslerinde? Maden ocaklarında ölenler için, “Kaderleri böyleymiş. Bu olaylar Allah’ın kazasıdır!” biçiminde çok bilimsel(!) açıklamalar yapan siyasetçilerin destekçisi değil misiniz?

Şimdi cemaati niye camilerden uzak durmaya çağırıyorsunuz? Orası Allah’ın evi değil mi? Allah’ın evine virüs dediğin gözle gözükmeyecek kadar küçük denilen o şeyler ne yapabilir ki?

Hem Ali Bey, camilerin mahyalarına “Namaz Cennet’in anahtarıdır!” diye vecizeler yazdıran siz değil misiniz? Belki insanlar namaz kılarken Cennet’e gitmeyi istiyor? Neden engel oluyorsunuz? Cennet’in anahtarından müminleri mahrum bırakmak dinin neresinde varmış bakalım?

Sayın Diyanet Reisi! Sizi imanın 6 şartından birisi olan ve bütün Sünni kardeşlerimizin gönülden inandığı “Kaza ve kadere iman” ilkesine uygun davranmaya çağırıyorum. Allah’ın iradesi kader ve kaza diye ortaya çıkmıyor mu? Siz Allah’ın bu ilkesine karşı çıkmış olmadınız mı şimdi?

Tövbe yarabbi, tövbe!

***

Diyanet Reisi Ali Erbaş’a bir sorum daha var: Sayın Erbaş, şu kadar İslam ülkesinden ve şu kadar milyar İslam nüfusundan şu Corona belasını ortadan kaldırabilecek bir buluş bekleyebilir miyiz?

Bekleyemiyor isek, yüce Allah, aklı ve bilimi batıl (!) din mensubu bu Hıristiyanlara ve Yahudilere mi veriyor? Bu işte bir çelişki yok mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar