Tek kurtuluşu savaşta…

Bilirsiniz, ünlü mizah kahramanlarımız Karagöz ile Hacivat hep atışırlar.

Hacivat, bir sahnesinde, “Yâr bana bir eğlence!” diye bağırır.

Şimdilerde birisi de ondan ilham alarak “Yâr bana bir savaş!” diye bağırıyor.

Çünkü, durumu kötü… Otoritesi hızla sarsılıyor.

Dün önünde eğilen komşular kafa tutuyor.

Akrabalar birer birer karşısına çıkıyor.

Evdeki durumu da kötü. Çol çocuk bile sözünü tutmaz oldu.

Eskiden olsa, verirdi parayı, sustururdu ama şimdi o da suyunu çekti.

Eski gücüne kavuşmanın çarelerini arıyor da aklına başka bir şey gelmiyor.

Tek kurtuluş yolu; birisiyle savaşa tutuşmak…

Yalancıktan bile olsa…

Öyle yaparsa evdekiler kendisini yalnız bırakmaz sanıyor. Akrabaların da destek vereceğini düşünüyor. Eskiden beslediklerinin de yanında saf tutmasını umuyor. Bir de goygoycuları var. Hele onlar! “Vur reis, ez reis! Sen her şeye kadirsin reis!” diye coşturuyorlar.

Dalkavukları, güya tarihten ders çıkartarak diyorlar ki: “Şu sıralarda halkın durumu pek iyi görünmüyor. Homurtular arttı. Sultanım! Bilirsiniz ki Osmanlı atalarımız da böyle sıkıştıklarında sefere çıkarlar, halkı böyle yatıştırırlarmış. Sultanım sen de bir Şam seferine çıksan saltanatın ölünceye kadar bir daha sarsılmaz. Hem sizin Yavuz Sultan Selim’den neyiniz eksik? Onun böyle insansız hava araçları bile yokken Mısır’ı bile fethetmedi mi? Belki size de nasip olur! Darbeci Sisi’yi de devirir, öyle gelirsiniz…”

İçinden bir ah çekiyor. Sonra da “Ah Beşar!” diyor, devam ediyor: “Senin yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Şu savaş işinde başarılı olursam belki seni de Sisi’yi de devirir, mübarek İstanbul’a öyle dönerim…” diyor.

TELEKOM’A BAK, TÜRKİYE’Yİ GÖR

Türkiye’de 17 yıldır yürütülen yağma savaşının nelere mal olduğunu anlamak istemeyenlerin şu Türk Telekom işine bir bakmalarını istiyorum.

AKP iktidarından önce Türk Telekom’un değerinin 25 milyar dolar civarında olduğu söyleniyordu. Hatta 2001 krizi öncesindeki rakam çok daha yüksekti.

Sonra iktidara AKP geldi; Tayyip Erdoğan başbakan oldu.

İlk yaptıkları neydi?

Türkiye’nin kâğıt üreten fabrikaları olan SEKA’yı özelleştirme adı altında bedavaya yandaşlara verdiler. Bir zamanlar dışarıya kâğıt satan Türkiye bugün bu mala yılda 8 milyar dolar para veriyor.

Gördünüz mü yıkımı?

Daha beterini Türkiye’nin en büyük şirketi olan Türk Telekom’un özelleştirilmesinde yaşadık.

Erdoğan, “Ülkemi pazarlıyorum!” diyerek bu devlet şirketini Suudi kökenli Hariri ailesinin Oger şirketine, gerçek değerinin çok altında bir fiyattan 6,5 milyar dolara sattı. Hem de kasasında 2 milyar dolara yakın para var iken… Bir o kadar da mal varlığı bulunmakta iken. Bir önceki yıl 2,2 milyar TL kâr eden bir şirket iken…

İngiliz bağlantılı şirket, vereceği parayı Türk bankalarından borç aldı. 2017 yılına kadar Türk Telekom’u yedi, bitirdi. Sonra da üç Türk bankasına tam 4,7 milyar dolar borç takarak çekti gitti. Ve bu büyük milli marka, bankaların hacizli malı konumuna düşürüldü.

İşte Türkiye budur.

Yeni Türkiye dedikleri Türkiye, AKP’nin uluslararası ortaklarınca yağmalanan sahipsiz bir bahçe gibidir.

Fabrikalarını bırakın ırmaklarını ve dağlarını bile dün savaşarak bu yurttan attığımız emperyalistler yağmalamaktadır.

Ve bu işte AKP’nin koruma çavuşluğunu da kendilerine Türk milliyetçisi diyen MHP’deki ümmetçiler yapmaktadır.

Dur bakalım hesap günü geldiğinde ne olacak?


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar