S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Enerji oyunları ve Türkiye

Sabah apartman görevlisi ne olacak abi durumlar dedi. Bayram geliyor…

Sevinmek istiyorum sevinemiyorum.

Mutlu olmak istiyorum olamıyorum.

Sorun hayat pahalılığı, geçim derdi değil abi, huzurum yok, endi- şem var dedi. Kısa süre önce şehit düşen köylüsünün acısını paylaştı. Sohbet ettik. Nedenlerini konuştuk…

“Doğu ve Güneydoğu’da emperyalist ülkelerin uzantısı PKK ve İŞİD terör örgütleri ile çatışmalar devam ederken, Terör örgütlerinin Karadeniz ve Akdeniz bölgelerimizin kırsalına sızma çalışmaları devam ederken, Cumhuriyet’i korumak için canları pahasına teröristlerle mücadele eden asker ve polislerimizin, girdikleri çatışmalardan sıklıkla üzücü şehit haberleri gelirken, Suriye ve Kuzey Irak’ta, Türkiye’yi hareketsiz bırakmaya çalışan ABD, İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri sınırlarımızın hemen ötesinde bölücü terör örgütüne bir ordu kuracak kadar bin TIR’dan fazla ağır silah ve mühimmat desteği yapıp, kendileri üsler kurarken, Suriyeli mültecilere insani yardım amaçlı sınırlarını açan Türkiye’ye Avrupa ülkelerinden vaat edilen mali yardımlar istenilen ölçüde verilmez iken, Ege Denizi’nde Lozan antlaşması ile Türkiye’ye bırakılan on sekiz adanın, Yunanistan tarafından işgal edilmesine, bu adalar artık kilise çanlarının çalınmasına sessiz kalınırken, Kıbrıs görüşmelerin de Rum ve Yunan tarafının 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile kazanılmış sınırlardan önemli ölçüde toprak istemi ve Türk Ordusu’nun KKTC’den çekilmesi taleplerine yeterince sert tepki gösterilmez ve kamuoyu bilgilendirilmesi yapılmazken, Kıbrıs Rum kesimi 2003 yılın da Mısır’la imzaladığı antlaşma ile başladığı Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına, 2007 yılın da Suriye, İsrail ve Lübnan ile devam ederken, Akdeniz’de, Kıbrıs Rum kesiminin tek yanlı parsellediği “12 ve 3. parsel” deki yatakların Avrupa’nın 100 yıllık enerji gereksinimini karşılayacak kapasitede olduğu Dünya Enerji Forumların da dile getirilirken, Avrupa Birliğine gireceksiniz vaatleriyle tepkilerimiz yumuşatılmaya çalışılıp, kamuoyu başka konularla meşgul edilirken, 2007 yılı başlarında on iki parsel de uluslararası ruhsat ihalesine çıkan Kıbrıs Rum kesimi, ihaleyi kazanan Nobel Energy adlı Amerikan menşeli şirket ile antlaşmalar imzalarken, Şirket kısa süre içerisinde İsrail donanmasının koruması altında doğalgaz ve petrol arama platformları kurarak sondaj çalışmalarına başladığında, Türkiye’nin sözlü tepkisi caydırıcı, sonucu değiştirmeye yetmeyecek sertlikte olursa, mutlu olabilir misin” dedim?

Durdu.

Düşündü.

Yutkundu. Sessiz kalmayı yeğledi...

Oysa yıl 1979. KKTC Başkan’ı Rauf Denktaş.

Kıbrıs Rum yönetimi lideri Spiros Kiprianu.

Rum kesimi Mısır’la ortak petrol arama girişimine başlamak ister.

Rauf Denktaş’ın Türkiye’nin desteği ile bu girişime tepkisi sert olur. Ve “Bu bir savaş nedeni olur” açıklaması yapar.

Türkiye’nin de Birleşmiş Milletler de girişimleri sonucu Rum tarafı geri adım atar ve çalışmalar başlamadan biter. ABD ve BM 1974 yılın da Kıbrıs’ta soydaşlarımıza karşı katliamlar yapan Kıbrıs Rum kesimine karşı Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yapma kararlığını gösteren Türkiye’nin blöf yapmadığını bilmektedir.

Rumlar geri adım atar, çalışmalar başlamadan biter…

Yıl 1995 günlerden tarihler 30 Ocak’ı gösteriyor. Yunan deniz komandoları beş gün önce Kardak kayalıklarına çıkıp Yunan bayrağını kayalıklara asarlar...

Türkiye bunun savaş nedeni olacağını belirtir, ABD ve Avrupa ülkeleri Türkiye’nin tepkisini yumuşatmaya çalışır.

Türkiye uluslararası barışçıl yollardan çözüm arar.

Oyalama taktiklerini gören Türkiye, devlet olarak kararlığını gösterir ve 30 Ocak’ta SAS komandolarını kayalıklara çıkartır.

Yunanistan askerlerini geri çekmek zorunda kalır ve gerginlik sönümlenir...

Bugün yaşadıklarımızı anlayabilmek için geçmişte yaşadıklarımızı unutmamız gerekir.

İçeride 15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunan, ordumuzun ve birçok kamu kurumunun içerisine sızan FETÖ örgütü kimlerce finanse edilmiş, kimlerce korunmaktadır?

Apaçık ortada değil mi? Ya da; Kuzey Irak’a ülke güvenliği için müdahale etmek isteyen Türkiye’ye o ülkenin içişlerine karışamazsınız diyen ABD değil miydi?

Oysa bir hafta önce Suriye ordusunun kendi ülkesinde, IŞID tarafından işgal edilmiş kendi şehirlerini kurtarmak için yapacağı askeri harekâtları durduran yine ABD değil miydi?

Bugün o şehirler PKK-PYD tarafından ABD’nin kontrolünde işgal edilmekte.

Sınırlarımız içi ve dışarısında yaşanan çatışmaların kaynağı petrol ve doğalgaz kaynağına egemen olmak isteyen, o zenginlikleri sömürmek isteyen, Ortadoğu’da güçlü bir Türkiye’yi engel olarak gören emperyalist ülkeler.

Bugün BOP projesi ile parçalanan Arap ülkeleri, laik ve sosyal devlet yönetim biçimini benimsemedikleri, bilimsel-çağdaş eğitimi içselleştirmedikleri, geniş halk kitlelerini eğitmedikleri, milli sanayilerini kurmadıkları, milli tarım ve hayvancılık politikalarını kurmadıkları, kendi ulusal bankaları ile ekonomilerine yön vermedikleri için bu zorlukları yaşamadılar mı?

Türkiye Cumhuriyeti Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde bunları kısa sürede başararak bu günlere geldi.

Onun resmini üniversitenin ambleminden çıkartan, ya da büstünü gece yerinden sökenler size sesleniyorum.

Bu gün bağımsız bir ülkenin bayrağı altında yaşayabiliyor, dilinizi özgürce konuşabiliyor, dini vecibelerinizi özgürce yerine getirebiliyorsanız bunu Atatürk’e borçlu olduğunuzu biliniz.

Ya siz biz hepimiz onun eserlerini ne kadar koruduk, koruyabildik, geliştirdik. Hiç düşündünüz mü?

Bağımsız Türkiye Cumhuriyet’ini yoktan var eden, emperyalist ülkeleri yenilgiye uğratan Atamızın izinden gidebildik mi?

Bu ülke. Bu vatan. Bu bayrak. Bu millet için hangi izi takiptesin, düşün kararını ver, yolunu belirle.

Yarın geç kalmayasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar