S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Ortadoğu ve kurtların dansı

Suriye’nin İdlib kentinde insanlık dışı kimyasal silah kullanımı sonrası yaşananlar Ortadoğu’da kartların yeniden karılacağının işareti. ABD, iki savaş gemisinden attığı 59 Tomahawk füzesiyle Suriye’yi vurdu.
Ortadoğu’da 2002-2003 yıllarında yaşananları hatırlayalım.
Irak’ı işgal edebilmek için Saddam Hüseyin’in kimyasal silahları olduğunu iddia eden başta İngiltere, ABD, Fransa gibi emperyalist ülkeler değil miydi? Önce uçak gemilerinden atılan füzeler, ardından savaş uçaklarının bombalaması ile yüz binlerce sivil insan öldü.
Hükümetin 25 Şubat 2003’te TBMM’ye sunduğu “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi” (1 Mart Tezkeresi)’ni TBMM Genel Kurulu’nun ret etmesi ile gecikmeli olarak gerçekleştirdikleri askeri işgal sonucu Irak parçalandı. Bütün bunlar 2003 yılında Irak’a demokrasiyi getireceğiz, kitle imha silahlarını kimyasal silahları yok edeceğiz, diyerek gerçekleştirilmedi mi?
Tunus’ta 17 Aralık 2010 ‘da bir gencin kendisini yakmasının ardından Tunus halkının dış güçlerin etkisi ile başlattığı eylem ile başlayan Arap Baharı, kısa sürede Tunus, Mısır, Libya, Ürdün, Suriye Yemen’de baş-
layan hareketler kısa sürede iç çatışmalara döndü.
Türkiye’nin kadim dostu Kaddafi’nin öldürülmesi ile sonuçlanan Libya’nın işgali sonrası, bu gün iç savaş yaşanmakta.
Şehirler bombalandı, kentler yıkıldı, askeri darbeler yapıldı, milyonlarca insan evsiz barksız kaldı, yüz binlerce insan öldürüldü sakat kaldı. Kütüphaneleri, topraklarındaki kültür varlıkları yok edildi.
Zengin petrol yatakları ellerinden alındı. Ülkeler işgal edildi, parçalandı. Suriye’den göç etmek zorunda kalan 12 milyona yakın insan komşu ülkelere sığındı.
3 milyonu aşkın Suriyeli Türkiye’ye sığındı. İşgallere ve savaşa önderlik eden İngiltere eski başbakanı Tony Blair, Amerikan haber kanalı CNN’e 25
Ekim 2015 tarihinde yaptığı açıklamada; işgale gerekçe olarak gösterilen “hatalı istihbaratlar” ve “planlama aşamasında yapılan hatalar” için özür diledi. Blair, Irak’ın ABD ve İngiliz güçleri tarafından işgalinin IŞİD’in (DEAŞ) yükselişe geçmesinde önemli rol oynadığı şeklindeki iddiaları da doğruladı.
Doğruladı da ne oldu?
Blair savaş suçlusu olarak mı yargılanıyor? Hayır.
Irak, Libya bu ülkelere demokrasi mi geldi? Hayır.
Irak, Libya iç savaştan, işgalden kurtuldu mu? Hayır.
Bu ülkeler kendi petrollerini, yer altı zenginliklerini halkları için kullanabiliyorlar mı? Hayır.
Emperyalist ülkelerin kendi çıkarlarına hizmet etmeyen rejimleri, türlü yalan ve bahanelerle, komplolarla, tuzaklarla yakın tarihimizde nasıl yok ettiklerinin somut örnekleri bunlar.
Ulusal Kurtuluş Savaşımız; mazlum, inançlı, TBMM’ye ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e inanmış Türk Milletinin emperyalist ülkelere yenilgiyi tattırdığı ilk savaştı. Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası TBMM’nin kabul ettiği Laik Cumhuriyet ve devrim kanunları ile Türkiye birçok batılı ülkeden daha çağdaş, daha modern yönetim sistemine geçti. Genç Cumhuriyet TBMM’nin olgunluğu ve kararlığı ile sınırlarımız çevresindeki dünya savaşına katılmadan, savaşın insanlarımızı yok etmesine izin vermeden kalkınmasına devam etti. Irak, Ürdün, Tunus, Suriye, Libya, Pakistan Demokratik Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni örnek alarak bağımsızlıklarını kazanmış ülkelerdi. Ortadoğu’da kısa adı “BOP” olan Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirmek için emperyalist ülkelerin oynadığı oyun belli.
NATO’da müttefikimiz ülkeler; terör örgütü PKK’yı, PYD’yi silahlandırmakta, askeri eğitim vermekte.
Türkiye’de Barzani’nin son gelişinde İstanbul Atatürk Havaalanı ve Ankara Esenboğa’da Kuzey Irak Kürt Yönetimi bayrağının göndere çekilmesi sonrası, Türkmen kenti Kerkük’te de göndere çekilmesi Türkiye Cumhuriyet’inin kırmızıçizgilerini aşan davranışlar değil mi?
Kerkük’te göçe zorlanan Türkmenler, buraya dışarıdan yerleştirilenler, resmi kayıtların yok edilme girişimleri hazırlanan senaryoyu gözler önüne sermekte.
Barzani’nin sosyal medyada yer alan “Türkiye Kerkük’e müdahale ederse, biz de Diyarbakır’a müdahale ederiz” sözleri içimizi sızlatan, kabul edilemez sözler.
Silah ve para yardımı yaptığımız Barzani şimdi Türkiye’yi tehdit ediyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’de bulunması ve 15 Temmuz Fetö kalkışması ile ordumuzun zayıfladığını, 16 Nisan Referandum oylaması ile kamuoyunun meşgul olduğu bir dönemde yapılan bu davranışları bazı siyasilerimiz tam değerlendiremese de halkımızın idrak içerisinde olduğundan kimsenin kuşkusu olmasın.
ABD’nin Suriye’nin askeri üssüne gerçekleştirdiği füze saldırısı sonrası Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalar ile Türkiye-Rusya - İran - Suriye ve Muhalifler arasında kurulan diyalog bozuluyor mu? Sorusu insanın aklına geliyor.
ABD, Fettullah Gülen’i vermiyor, Suriye ve Irak’ta askeri uçaklarımızın uçuşuna izin vermiyor, PKK-PYDYPG terör örgütlerine askeri malzeme veriyor ama müttefikimiz. ABD’ye güvenip hareket edebilir miyiz?
Unutmayalım ki; Saddam yıkılmadan kısa süre önce ABD’nin izni ile Kuveyt’e savaş açmış, bu onun sonunun başlangıcı olmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti; Suriye’de Kürt koridorunu kesebilmemiz için ABD’nin karşı çıkmasına rağmen yaptığımız Rakka operasyonunu, Rusya’nın bize Suriye Hava Sahası’nı kullandırması ile gerçekleştirdi.
Bölgede ki siyasi ve askeri gelişmeler şüphesiz yetkililerce yakından takip ediliyordur.
Önümüzde ki hafta ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesi ve müdahaleye gerekçe olarak sunduğu kimyasal silahların Esad yönetimince kullanıldığı iddiaları ile Rusya’nın Suriye rejimince kullanılmadığına ilişkin iddiaları
Birleşmiş Milletler Cemiyeti’nde görüşülecek.
İncelemeler sonucu gerçekler ortaya çıkacak.
Sonuç ne olursa olsun, ölen insanlar geri gelmeyecek, yaralananlar, sakat kalanlar yaşamlarını daha da zorlukla devam ettirebilecekler. Ortadoğu’da daha uzun bir süre suların durulmayacağı, Kurtların Dansının devam edeceği görünüyor. Bu savaşın içerisine çekmek isteyen emperyalistlerin oyununa gelmeyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar