S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Zarrab davasının amacı ne?

Türkiye’nin gündeminde günlerdir Amerika’da görülmekte olan Reza Zarrab dosyası ilk sırada yer almakta. 
Bu dava ile ilgili her gün yeni bir şeyler duyuyor öğreniyoruz.  
Öğrendiklerimizden utanç duymamak mümkün mü?
Ahlaki değerlerin ne denli yozlaştığını görmek,
Rüşvetin ulaştığı kişilerin makamlarını ne denli hoyratça ve kişisel çıkarları için kullandıklarını öğrenmek insanı kahrediyor. 
Davanın açılmasının ana sorumlusunun tutuklanmadan önce Türk Bayrağı önünde yaptığı açıklamaları hatırladıkça üzüntümüz daha da artıyor, dayanılmaz hale geliyor. 
Türkiye Cumhuriyeti bu kişileri ve adı geçen bakanları yargılasa idi bugün bunları yaşamak durumunda kalmayacaktık. 
Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşını kazanmış bir ülkenin böylesi üzücü dava ile itibarının sarsılmasına neden olanları Türk
Adaleti yargılamalı cezasını vermelidir. 
Reza Zarrab’ın tutuklanması ile birlikte gelişmelerin ne yönde olacağının işaretleri ortadaydı.

Amerika davayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanacaktı. 
Şimdi bunu yapıyor. 
Türkiye’de keşke aynı refleksi ilk başta gösterebilseydi. 
Bir kaç bakan ve bürokrat kişisel menfaatlerine ülke çıkarlarını  feda etmeseydi. 
Davanın ana sorumlusunun sanık durumundan tanık durumuna geçeceği aylardır konuşulmakta idi. 
Davanın adının Atilla olarak konulması…
Dava sürecinde Türkiye ile birlikte Hindistan, Çin  gibi ülkelerin de sanık/tanık ifadelerinde yer alması…
Zarrab’ın ifadelerinde rüşvet dağıttığını belirttiği bakanlar, bürokratlar ve yakınları için kullandığı sözler bu dava ile Türkiye’nin köşeye sıkıştırılmak istendiği aşikâr değil mi? 
Bir adım ileri gidersek;
Bu dava ile ABD başkanlık seçimlerinde Rusya’nın etkisi de mi sorgulamaya dâhil edilip,

Türkiye ile birlikte Trump da mı farklı noktalardan sıkıştırılmak isteniyor acaba? 
Biz kendi açımızdan bakarsak; 
Türkiye sıkıştırılarak…
Ortadoğu’da etkisizleştirilmesi mi…
Kıbrıs’ta ve Ege’de yeni tavizler mi isteniyor, göreceğiz. 
Cumhurbaşkanı’nın aralık ayında Yunanistan’a yapacağı ziyaret bu açıdan önem taşımakta. 
Zarrab davası failleri ve süreci ile başımızı uzun süre ağrıtacağa benziyor. 
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana ilk kez uluslararası hukuk nezdinde böylesi zor ve sıkıntılı bir duruma düştü. 
Bir kaç yıl öncesine kadar el üstünde tutulan İranlı Reza Zarrab, bugün Başbakan Binali Yıldırım’ın deyimi ile en kolay yoldan kurtulmak için dün birlikte çalıştıklarını bugün "satarak” kurtulmayı deniyor. 
Sanık durumundan tanık durumuna geçerek ilk bölümde kendince başarılı oldu.
Zarrab’a tepkimiz büyük, büyükte; 
Türk vatandaşı olmayan birisi ile böylesi çirkin işlere giren bakanlarımıza, bürokratlarımıza ne diyeceğiz tepkimizi nasıl koyacağız. 
Ben öncelikle hepsinin Türk adaleti önünde yargılanmaları gerektiğini öneriyorum.

Bu konuda Başbakan’ında görüşünü açıklamasını bekliyoruz. 
Açıklamalı ki; Zarrab’ın kirli, pisliğe bulaşmış ellerinin Türk halkının temiz vicdanını kirletmesine izin vermemeli!
İyi pazarlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar