Süleyman Karan

Süleyman Karan

California Kurtuluş CephesiVermont Özgürlük Hareketi!..

Herkes, ‘son anda Amerikalı seçmen, Washington’ın politikalarına olan kızgınlığını sineye çeker, sandık başında ‘kötünün iyisi’ni seçer’ diye düşünüyor ya da düşünmek istiyordu. Olmadı... Artık dünyanın askeri ve siyasi açıdan en güçlü, ekonomik açıdan ise liderliği Çin’e kaptırmak üzere olan ülkesinin başında, kültürsüz, ırkçı, cinsiyetçi, lümpen, yarı deli, her an her şeyi yapabilecek biri var. Üstelik küresel ölçekte her şeyin çok ama çok kötüye gittiği bir dönemde, böyle bir bela, dört yıl ABD’yi yönetecek. Kazıkçı esnaf zihniyetli, hamaset ve hakaret dışında siyasi kültürü olmayan, dış politika ve diplomasiden zerre anlamayan, devlet hizmeti deneyimi sıfır bir siyasi karakter Donald Trump.


Tepetaklak giden süper güç

 

ABD, bir başka tehlikeli figür, Ronald Reagan’ın ‘saldırgan ve güçlü’ olduğu sürecin hemen sonrasından itibaren, garip ama baş düşmanı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) yıkılmasından bu yana, dalgalı bir seyir içinde hem ekonomik hem de politik açıdan kan kaybediyordu. Soğuk Savaş sonrasında asimetrik ekonomik kutuplaşma ve yine asimetrik diplomasiye geçişte yaşanan sorunlar, ‘bir adım ileri iki adım geri’ bir sürece dönüşmüştü. Son çareler deneniyordu, ‘Şirketler Amerikası’ ve ‘dünya devi’ni ayakta tutmak için... Barack Obama yepyeni bir ABD düşü olarak doğup, daha işin başında finans lobisine teslim olduğunda, aslında umut da bitmişti. Selefi George W. Bush’tan devraldığı ise bir finansal iflastı. Direnemedi, bu belayı yaratan finans oligarşisini iktidarına ortak etti. Yine barışçı politikalarla yola çıkıp, Hillary Clinton’ın dışişleri bakanlığı döneminde ‘Arap Baharı’ denen rezaletle Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek de Obama’ya nasip oldu. Yine ne acıdır ki, Ku Klux Klan zihniyetli Amerikan pollisinin siyahi cinayetleri de siyahi bir başkan döneminde kitlesel eylemlerle protesto edildi. Açık söylemek gerekirse, ABD’nin ne ekonomide, ne iç ne de dış politikada artık bir ‘devlet aklı’ yok.


Hikâye aslında büyük bir yol ayrımındaki ABD’nin bir başka seçimindeki saçmalıklar ve siyasi dolandırıcılığında yatıyor. Demokrat aday Al Gore ile Cumhuriyetçi (neredeyse akli melekeleri Trump kadar berbat) George W. Bush’un yarışında, Florida’daki ölüme ölümüne direnen üç-beş bin çok yaşlı seçmenin sandığından son anda hileli şekilde Bush’un başkan ilan edilmesiyle...


Florida darbesinin bir sonucu


ABD’yi yöneten petrol, silah ve finans sermayesinin nefret ettiği Gore, reel ekonomi, bilişim ve yeşil enerji eksenli ekonomik program ve dünyada barışçıl politikaları uygulamak için katıldığı seçimde, bir sandık darbesiyle ekarte edilmiş, kukla Bush’un ABD’yi finansal krize, sosyal bunalımlara, dünyayı ise savaşa sürüklediği süreç böyle başlamıştı.


O günden bu yana, ABD belini doğrultabilmiş değil, her çıkış denemesi başka bir yenilgiyle devam ediyor. Gelinen noktada, Amerikan ekonomisi yeni bir devrim gerçekleştirmek bir yana sürdürülebilir istihdamı sağlamaktan bile aciz. Provoke ettiği siyasal İslam, İslam dünyasının başına bela olmakla kalmıyor, artık ABD’yi tehdit ediyor. Çin ile ekonomide, diplomaside Ruya ile girdiği bilek güreşini ha kaybetti, ha kaybedecek. Avrupa Birliği ile ilişkileri nane molla... Terör belası kapıda, bunun yanında sıradan Amerikalı artık ‘Amerikan Rüyası’na inanmıyor, bırakın onu, her gün yeni bir kabusa uyanıyor.

 

‘Gözlerimi kaparım, ekmeğime bakarım’

 

Şimdi gelelim sıradan Amerikalı’ya... Bizimkilere pek benziyor, orta sınıf mortgage ve kredi esiri, her an işini kaybetme telaşı içinde, TV’de ne duyarsa ona inanıyor ve ‘Büyük Amerika’ rüyasını görmek istiyor. İspanikler ve Müslümanlar’ı pek sevmiyor. Polis tarafından öldürülen siyahilerden çok, yeni model cep telefonu ve otomobillerle ilgileniyor. Savaşı sevmiyor belki ama karşı da çıkmıyor. Bankalardan nefret ediyor, ama kredisiz yapamıyor. Sadece daha da fazla tüketmek istiyor. Demokratlar’dan umudunu kestiğinden, Clinton’ın da varolan politikaları sürdüreceğinden emin olduğundan gidiyor oyunu Trump’a veriyor. Adam tek bir mantıklı laf etmemiş olsa da, vaat üstüne vaat yumurtluyor.

 


Ülkenin yarısı nefret ediyor

 

ABD’nin siyaset coğrafyası da Türkiye’ye benziyor. Doğu ve Batı kıyıları Demokratlar’ın kalesi, Ortabatı ve Güney ise Cumhuriyetçiler’in... Haritalarda sahiler maviye, diğre kısımlar kırmızıya boyanıyor. Ancak bu kez, bu ayrışma, her zamankinden çok farklı sonuçlar doğurabilir. Daha bügünden itibaren California’dan ‘ABD’den ayrılalım’ sesleri yükselmeye başladı bile... Bazı eyaletler, bir fırsat buldu mu ayrılıkçıların bayrak açması için zemine sahip. Vermont gibi ABD’nin ‘eşcinsel ve sol liberter’ eyaleti de Trump gibi bir başkana tahammül edemeyecek kadar Avrupalı... Bitmedi... Siyahlar zaten federal hükümetten nefret ediyor, İspanikler için Trump şeytanla eşanamlı... Ortabatı’nın federal hükümet düşmanı sağ liberteryenleri, kapılarının önüne vergi memuru gelse ateş açmaya hazır... Trump ile dört yıl, pek çok Amerikalı için felaket demek... Pek yakında yeniden Kara Panterler’in doğduğuna, İspanikler’in terör örgütleri kurduklarına, ‘Californa Kurtuluş Cephesi’ bildirlerine ve ‘Vermont Özgürlükçü Hareketi’nin gösterilerine tanık olabilirsiniz!


Ne yapacağı belli olmayan bir liderin elinin altında nükleer silah deposu olduğunu unutmayalım. Ve ayrılıkçı sesler yükselmeye başladığında, nasıl bir maceraya atılabileceği ise muamma... Belki de beklenen Deccal, Trump’tır kim bilir!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar