Süleyman Karan

Süleyman Karan

HEM AHLAKEN, HEM SİYASETEN ENKAZ!

Siyaset, o ülkeyi yöneten iktidar, o iktidarın ideolojisi ve devlete bakış açısı, yönetim biçimi, iktidarın, bürokratların ve yargının ahlaki düzeyi, o ülkede meydana gelen felaketlerde sınanır. Bu aynı zamandan felaketlere ne kadar hazırlıklı bir ülke olduğunun da kıstasıdır. İşte bir kez daha, böylesi bir sınanma ile karşı karşıya Türkiye... Ve üstelik pek çok felaket daha kapıdayken... En azından hala bilin insanı olarak tarif edeceğimiz kişiler tarafından bu uyarılar yapılırken... 

Elazığ depremi bir bölgesel felaket. Ve beklenen bir felaketti. Öyle birkaç ay öncesinden beklenen değil, bilim insanları yıllardan beri uyarıyordu ve Doğu Anadolu Fayı olarak tanımlanmamış olsa da o depremsellik en azından yazılı tarihten beri biliniyordu. Ve işte tüm bu net verilere rağmen 6.8’lik bir depremle yurttaşlar öldü. Onlarca ev yerle bir oldu, kaldı ki köylerdeki zararı henüz bilmiyoruz. Belki bu rezil medya sebebi ile hiçbir zaman da bilemeyeceğiz!

Enkazın sorumlusu belli

Bu iktidarın fıtratı gereği değişip dönüşme imkanı yok. Yani bundan sonraki her felakette de benzer şeylerle karşılaşacağız. Depremi engellemek mümkün değil ama önlem almak mümkünken, bunlar iktidara geldiklerinden bu yana kentsel dönüşümü bir rant aracı olarak gördüler ve başta İstanbul olmak üzere alınabilecek pek çok önlem alınamadı. Zeytinburnu’na gidip bir bakın... Hem yapı stoku eski ve dayanıksız, hem zemin sorunu olan bir ilçe... Peki orada ne yapılıyor? Lüks bloklar dikiliyor, bunun da adı kentsel dönüşüm oluyor! İşbirlikçiler, kentsel dönüşümü önceden haber almış yandaşlar, yine yandaş taahhüt firmaları paraları cebe indiriyor. 

19 yıllık talan

Yaklaşık 19 yıl boyunca deprem vergileri İstanbul’un yapı stokunu depreme karşı güçlendirmek yerine, kenti betona boğdu. Kuzey Anadolu Fayı’nın kırıla kırıla gelip, Silivri’ye dayandığı ortadayken... Bu depremin sadece İstanbul’da değil, Tekirdağ, Edirne, Adapazarı, Kocaeli, Bursa, Balıkesir’de de ciddi yıkımlara neden olacağını da bilim insanları hemen her gün altını çize çize belirtirken... Yani Türkiye sanayiinin kalbi olan kentleri... Ve size bir örnek verelim Adapazarı’dan... 1999 Marmara Depremi’nde çok ciddi hasar gören Adapazarı, ovaya kurulmuş olduğu için bu yıkım yaşanmıştı ve hala kent orada... O 18 yılda bu riske çözüm bal gibi getirilebilecekken!

Bitmedi! İşte gözümüzün önünde Doğu Anadolu Fayı tarihsel depremlerini tekrarlamak için hazır ve nazır. Doğudan batıya doğru Kahramanmaraş ve Hatay da büyük bir depremle sınanabilir. Etkileri, o bölgedeki tüm kentlerde ağır hissedilir. Sözünü ettiğimiz depremin büyüklüğü ise 7 ve üzeri olabilir! Bu bir felaket tellallığı değil, net bilimsel öngörüler. Yani öyle ya da böyle olacak ve çok zamanımız da yok. 

Devlet dediğin başka bir şeydir

Durum işte tam olarak da budur. Ve bir kez daha, tarihsellikleri, nerede olacakları, ne şiddetinde olacakları belli olan depremlere karşı hazırlıksız yakalanıyoruz. Ve bu tümüyle iktidarın sorumluluğu... Zira devletin görevi, deprem sonrası bölgede yıkılmış binalarda, çadırkentlerde boy göstermek değil, o binaların yıkılmayacak şekilde inşa edilmesini veya çürük binaların güçlendirilmesini sağlamaktır. Yıkımın asgaride tutulmasıdır Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sorumluluğu söz gelimi. İçişleri Bakanlığı’nın görevi ise o bölgeye gidecek yardımları ve güvenliği organize etmek, yoksa millete kabadayılık yapmak değil! Kızılay’ın kasasında her daim fazlasıyla para olmalıdır, deprem sonrasında yardım istemek değildir görevi... İdlib’de İhvancılar’a yardım gönderirken, stok kontrolünü doğru yapmaktır en azından. 

Her an, her yerde hesap sormalı

Bu millet, bu iktidardan her şekilde ve her zaman hesap sorma hakkına sahiptir. Tehdit, bağımlı yargıya soruşturma emri vermek devlet olmak değildir. Hatalarından ders çıkartmak ve depreme karşı gerekli önlemleri almaktır iktidarın görevi... Bu iktidar her yıkılan binanın, her ölen yurttaşın hesabını vermekle mükelleftir. Yoksa ortalık YTÜ’deki sübyancı profesörlere, iktidarın çanağını yalayan gazeteci müsveddelerine, dolandırıcı tarikat şeyhlerine kalır. İşte asıl deprem zaten tam da buradadır! Ahlaken, bu enkazı temizlemek her yurttaşın görevidir!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar