Süleyman Karan

Süleyman Karan

Lümpen otoriterlik veya müptezelliğin faşizan hali

Bu toprakların en büyük iki belası, siyasal islam ve ırkçılık, hemen her yerde olduğu gibi yabancı menşeli iki biyolojik silahtır. Bir ülkeyi işgal ederek vereceğiniz zararın misli zarar vermek istiyorsanız bir millete, işte bu iki laboratuvar virüsüyle enfekte edersiniz. Enfekte ettikten sonra; o virüsler yerel mikroplarla kırılır ve o ülkenin siyasal iklimine uygun bir salgın hızla yayılır. Bu hastalıkla mücadele etmek için tek güveneceğiniz aşı ise yine o topraklarda boy vermiş, dayanıklı ve yerli bir antikordur. Neyse ki bugüne kadar çok az benzeri biyolojik saldırı, bir ülkeyi tümüyle teslim alabilmiştir. Ülkemizdeki salgın ise büyük zarar vermesine karşın, artık gücünü kaybediyor. Şimdi, zaman bu hastalıktan tümüyle kurtulma zamanı ve asla mücadeleyi aksatmamak gerek. Hastalık belli, tanı isimleri değişebilir ama bu gerici, yoz, halk düşmanı ve vatana hıyanet üzerine kurulu genetiğin verdiği en büyük zarar mutasyon, insan olanı bile insanlıktan çıkartıyor. Ülkemizde bu hastalığın en belirgin semptomu ise ahlaksızlık ve müptezellik şeklinde tezahür ediyor.

Aman ha bulaşmasın!

Bu ülkenin halkları topyekun bir mücadele vererek bu hastalıktan kurtulabilecek ve yine bu mücadele verilirken, hastalığın etkilerinden korunmak için çok sağlam durmak gerek. Söz gelimi ahlakı ve insan haysiyetini savunmak, bu mücadelenin en başında gelen mesele... Zira karşımızdaki o kadar zehirli bir şey ki, zehirlenmeden onu yok etmek hiç de kolay değil.

Sadece son birkaç günde yaşanan seviyesiz açıklamalar bile neden söz ettiğimi anlamak açısından yeterli olsa gerek. Önce atanmış bir devlet memurunun laubaliliği ile başlayalım. Hangi ülkede bir içişleri bakanının, çok önemli bir mesele hakkında demeç verirken, bin haber kanalında çıkacağı programın reklamını yaptığını görebilirsiniz. Belki Nijerya ya da Uganda’da falan, o da düşük bir ihtimal. Bakın ne bir Ortadoğu ne de bir Latin Amerika ülkesinde yaşanır bu utanç. Ama ırkçı destekli siyasal islamın iktidarda olduğu Türkiye’de yaşanıyor! Türkiye gibi dünyanın ilk 20 ekonomisinde yer alan, devlet geleneği binyıllara dayanan bir ülkede biz bu müptezelliği yaşıyoruz. Çıktığı ekran, zaten artık yerin dibinee girmiş bir medyaya ait, sunucusu bir o kadar mesleki ahlak ilkelerinden bihaber, devlet memuru ise devleti temsil etmekten fersah fesah yerin dibinde... Zaten bir geyik muhabbetinden başka bir şey de değil o program müsveddesi!

Irkçının terbiyesizliği

Şimdi siyasal islamın patlak stepnesine gelelim, şu CIA’in kurduğu MHP’ye... İğrençlikte, ahlaksızlıkla destan yazmaya devam ediyorlar! Şunu kabul ederek başlayalım söze, o iğrenç cevabı verdikleri kişinin siyasal söylemi de öyle pek değerli bir söylem değil, Halk TV’de programda o ırkçı örgütün liderine yönelik sorduğu soru, üslup açısından bayağı, ancak MHP’nin verdiği yanıt bayağılığı kat be kat aşacak kadar rezil. Ve bunu parti adına yapılan bir açıklamada dile getirecek kadar da müptezeller. Bir parti düşünün ki, eski bir bakanın anasına, karısına tecavüz etme fiiline denk bir hakaretle yanıt veriyor o kaset sorusuna...

Şimdi diyeceksiniz ki; “Siyasi mücadelenin de bir seviyesi, bir ahlakı, bir şerefi olur”. Yok işte o öyle olmuyor, zira karşınızda bir siyasi parti yok, iki tane ahlakı olmayan çete var. İşte bu sebeple, insan haysiyetine sahip çıkmak bu rezil rejime karşı mücadelenin en önemli noktası. Bu kavga, bir siyasi kavga değil, bu kavga insanlık onuru için verilen bir vatan savunması...

Önceki ve Sonraki Yazılar