Süleyman Karan

Süleyman Karan

OHAL'deki bu haller

Olağanüstü hal, aslında birkaç ciddi yasal yaptırım hariç, bazılarımız için zaten önceki hallerimizden çok farklı değil. Gazeteciler gözaltına alınıyordu zaten, polis orantısız şiddet uyguluyordu, otoriter bir rejimin her halini bazılarımız son beş yıldır öyle ya da böyle yaşıyordu. Yani yurdu için doğruyu söyleyenler, dokuz köyden de tekme tokat kovuluyor, onuncu köy zaten hapishane oluyordu. Bizim için pek bir şey değişmiş değil. Yani biz yine, keyfi gözaltına alınan gazetecilerin (sevelim, sevmeyelim ve hatta nefret edelim), insanlık dışı uygulamalara maruz kalanların (darbelerden en çok çekenler olsak da darbecilere bile) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve demokrasi adına haklarını korumak için varız. Bir kez daha tekme yesek de, sorun yok şerbetliyiz. Ve ne yazık ki, çok azız! Böylelikle, kendi çevremdeki azınlığın bir portresini kabaca çizmiş oldum. Biz, cürmümüz kadar, bu toplumun ahlaklı, onurlu ve ilkeli kalmaya çalışan baş belaları olmayı kör topal sürdürmeye devam edeceğiz.

Şimdi 15 Temmuz’dan beri yaptığım gözlemler çerçevesinde küçük bir insan manzaraları tasviri yapmaya çalışayım. Türkiye toplumunun içindeki farklı profilleri bir sınıflandırayım. Cins cins oldukları için de ansiklopedik sözlük gibi maddeleyeyim...

‘Ben zaten demiştim’ciler

Ne hikmetse benim en uyuz olduğum tipoloji... Bunlar, teröristler toplu katliam yaptığında, TV ekranlarına çıkıp, zerre üzüntü duymadan, kendilerinin her şeyi öngördüğünü, zaten bir ay önce söylediğini, onları dikkate alsaymış yöneticiler, terörün kökünün kuruyacağını söyleyen, genelde IQ’su kifayetsiz, EQ’su yerde sürünen, kültürsüz, ahlaksız tiplerdi. Şimdi sağınıza solunuza, nereye bakarsanız bakın, bu kendini parlatmak dışında hiçbir amacı olmayanlar her yerde... Aptalca paylaşımlarını, varsa bir yerde bir yazılarını, eğer ki bir gazete ya da haber sitesinde bir köşeleri, geçmiş zamandan abuk sabuk yazılarını paylaşıp, “Ben bu darbeyi zaten öngürmüştüm” diyorlar. Yazılara, paylaşımlara bakıyorsunuz, deli saçmasıyla alt zekanın ortalaması abuk sabuk laflar... Hiç ötekileştirme yapmadan söyleyeyim, aralarında her ideolojik gruptan insan var. Sosyalisti de var, köktendinci İslamcısı da, liberali de... Bunların tek ortak paydası, ‘ben buradayım, ben müneccimim, ben her şeyi bilirim’ alt metniyle ortaya döktükleri ilgi manyaklığı...

‘Her şeye hakim şarlatanlar’


Bunlar da çeşit çeşit... Bir kafede masada ahkam kesen eksik akıllıdan kanaat önderine, ana akım medya çalışanından devlet üniversitesi doçentine kadar, seç beğen al karşına, sabahtan akşama rezil et... Öyle bir şeyler! Dünyayı biliyorlar, Türkiye’yi biliyorlar, komplo teorileri yumurtluyorlar, generalinden MİT’çisine herkese tek kaşlarını kaldırıp, dandik bir casus romanından apartma sorular yöneltiyorlar, ya ekranda, ya kafede, ya Demokrasi Nöbeti’nde, ya 200 satan küçük örgütlerinin dergilerinde (karşılarında muhatap olmadığı için mütihş bir özgüven içindeler)... Bunlar da her tür cenahtan, küçük köyün muhtarı olmaya adaylığını koymuş, hiçbir şeyler! Darbenin kodlarını çözüyor, dünyanın geleceğini planlıyorlar!.. Yani Komedi Dünyası’ndan kötü fıkra anlatıcılar. En önemli özellikleri iki kitabın arka kapağını okumuş olmanın getirdiği bilgi birikimi!

Can sıkıntısının gönüllü muhbirleri

Bu da her puslu havada ortaya çıkan bir mikrop türü... Hiçbir bilgisi olmasa, hiçbir kanıta sahip olmasa bile, şeytan taşlamak istyenlerin en kullanışlı ahmakları bu kategoriden çıkıyor. Seri tutuklamalar sürecinde, biri birine bir pislik atsın, bunların görevi, “Evet bağlantısı varmış... Teyzemin oğlunun manavı söylemiş, FETÖ’cüymüş, zaten o evi de ona CIA almış” benzeri ahlaksız ve zekasız cümleler ağızlarından dökülüyor. Bir amaçları yok, sadece o sıkıcı ve renksiz hayatlarına, birkaç gün olsun heyecan getirmek dertleri... Heyecanlanmak için insanların hayatlarını yakmak için benzin bidonuyla koşmak bir dert değil. Zira ahlak ve vicdan seviyeleri de hayatları gibi hemzemin!

‘Oh olsun’cu gizli faşizan tipler


Her zaman bir düşman yaratıp, komplocu bir düşünce yapısı, hödükçe bir ideolojik kabızlık içinde ömrünü geçirmeyi, bir kimlik oluşturmayı marifet sayanlar... İçlerinde demokratından, pek devrimcisinden her türlüsüne cins cins bir grup bunlar. Öylesine rezilleşebiliyorlar ki, neredeyse işkenceyi övecekler. Ve bunların bir bölümü Geziciler’den!.. Bir bölümü yine üç-beş satan dergilerinin reklamını bile bu nefret ve insanlık dışı tutumla yapmaya çalışıyor. Bunu tetikçi İhvancılar yapsa mesele edilmez de, işte bu amorf ahlaksızlığı çevrenizdeki birileri yapınca insanın tüyleri diken diken oluyor.

Fos kabadayılıktan böcekliğe


Bol keseden atan, ‘asalım, keselim’ diyen, yalan yanlış enformasyonu sırf üç-beş like için paylaşan, küfür etmek dışında bir tepkileri olmayan, fikirsiz, zikirsiz, akılsızlar... OHAL’in belki de tek hayırlı yanı, sosyal medyanın çöplüğünün bir bölümünün temizlenmiş olması... Ne Bilişim Polisi sebebiyle, ne savcılık baskısıyla... Bu tipoloji doğuştan ödlek ve şerefsiz, tükürdüğünü zor günde yalayan bir şekilsiz karakter... 15 Temmuz’dan beri paylaşım silmek, sosyal medya hesabını dondurmakla meşgul... Arada çiçek, böcek ve mide bulandıran aşk paylaşımları yapıyor kalanları... Tümüyle silinseler, toplum için pek faydalı!

Jölemsi karakterler, her kaba uyanlar


Bunları, zaten ana akım medyadan tanımayanınız yok. 15 Temmuz sonrasında üç gün darbeyi lanetleme yarışı yaptıktan sonra, şimdi bukalemunluk yarışında olan bu güruh, mesleğin yüzkarası olmakla kalmıyor, insanlığın yüzkarası olmakta uzak ara önde gidiyor. Görmediği BDSM pornosu tadındaki videoyu gerçekmiş gibi anlatan ahlaksız olanı, neredeyse kendisi dışında herkesi darbeci ilan edecek bir yazı kaleme alabiliyor. Bir diğeri, 10 Kasım’a koşmak için şimdiden depar atma hazırlığında... Bunlar gardrop Atatürkçülüğü’nden gardrop İslamcılığı’na, her türlü karaktere bürünebilir. Şimdi bunlara yenileri katılıyor. Söz gelimi CHP’yi darbeye yeterince karşı çıkmamakla itham eden, bir Cemaat mağduru gazeteci gibi... Fırsat bu fırsat bir genel yayın yönetmenliği kapmak dışında, emin olun başka bir derdi yok. Ülke yansa ne gam, kişisel hırsın yanında lafı mı olur!

Ekranların yeni jönleri

Cemaat’ten çok çekip, şimdi bu haksızlığın karşılığını misliyle çıkartmak isteyen bu tayfa, İttihatçı geleneğin postmodern hali... Kendilerine müthiş güvenli, ulusalcı-siyasal İslam koalisyonu üzerinden ülke siyasetini yeniden dizayn etmeye adaylar... Şimdiden birkaçı seküler çevrelerin kahramanı oldu bile... Anti-ABD, anti-NATO çizginin bu temsilcileri, şimdilik Yeni Türkiye’ye eklemlenen yeni bir renk... Anti-emperyalist mi, tam bağımsızlıkçı mı? Tabii ki hayır! Dedik ya Avrasyacı, bir hattan öbür hatta... Meşrutiyet’ten bugüne tarihimizin vazgeçilmez karakterlerinden biri yeniden revaçta!

İşte puslu havada gözüme çarpan garipliklerden bir demet... Cins o kadar çok ki, haftaya yeni bir döküm yapabilirim!
Çifte

Önceki ve Sonraki Yazılar