Süleyman Karan

Süleyman Karan

Taşan lağım sebebiyle salgın

 

 

Kriminal vakalar, bir toplumun gidişatının da göstergesidir.
Söz gelimi ABD’nin Ortabatısı, mümbit bir
manyaklar tarlasıdır. Seri katil, çocuk tecavüzcüsü, o bu
bolca çıkar. ABD’nin güney eyaletlerinden çıkan seri katiller
ise katliamlarına tüy diker, ırkçılık, cinsiyetçilik ve
dinsel fanatizm gibi temayı da sokar işin içine… Mesela
neden California, Vermont, New York’tan değil de buradan
daha çok çıkar bu ruh hastaları?.. Büyük olasılıkla yalıtılmış,
sıkıntı yüklü, her günün bir önceki günden hiç farkı
olmayan bir zaman sarmalında geçmesinin getirdiği bir
cinnet getirme olsa gerek. Bunun yanında belki akraba
evliliği, genetik bozkluklar, ırsi ruh hastalıkları da vardır.
Kasabaya benzer ortamlar, insanların böyle şeylere meyletmesinde
önemli bir etken gibime geliyor açıkçası…

 

Bir şerefsiz olarak suçlunun portresi


Ülkemize gelince… Bu ülkede her zaman cinnet, tecavüz,
cinayet, her türlü aşağılık suç işlendi. Şimdilerde
ise daha çok işleniyor. Özellikle çocuklara, kadınlara ve
farklı yönelimlerden insanlara yönelik istismar, taciz ve
şiddet kullanımında yoğun bir artış var. Bunu ‘toplumsal
cinnet’, ‘toplumsal ve ekonomik koşular sebebiyle kriminal
olaylarda artış’ ve bunun benzeri soğukkanlı yorumlamak
mümkün olabilirdi. Ancak mesele burada işlenen
suçlar kadar, bu suçları işleyen şerefsizlerin, kendierini
nasıl savundukları… İşte sadece cuma günkü Yurt gazetesinde
yer alan birkaç haberden örnek: Songül Elçil’in cesedi
altı parçaya ayrılmış olarak üç ayrı çöp konteynerinde
bulunuyor, katil zanlısı yakalanıyor. Moğol tipli bir herif
zanlı, oldukça sakin görünüyor. Suçunu kabul etmekle
kalmıyor, bir de hava basıyor soysuz: “Bunda bir şey yok,
kadını öldürdükten sonra uyudum”. Sonra o yetersiz beyniyle
milliyetçi damara oynamaya kalkıyor, Songül Elçil’in
PKK’lı olduğunu iddia ediyor ve ekliyor: “Bana ‘Ben örgütçüyüm,
dağda dört yıl kaldım. Aslında size yapılanlar
az bile, hepinizi öldürmek gerek’ dedi.” İşte bu yüzden
kadının kafasanı kesmiş bu Fatih K. denen insan müsveddesi…
Kadın uyuşturucu müptelası, büyük olasılıkla bu
adi herif de “Açım” diyen kadına üç kuruşluk börek alacak,
sonra artık ya fırsattan yararlanıp birlikte olacak ya
da tecavüz edecek. Belki bir gün gerçeği anlatır bu soytarı
katil, ama işte böyle alçaklaşıp, iktidara yaranmak, belki
birkaç yıl cezayı düşürmek için ırkçı ayakarına yatıyor.
Bu soyu bozuklardan sadece bir örnek, devam edelim.


Kendini ‘besici’ sana meczup


Manisa’da insanlıktan nasibini almamış, büyük olasılıkla
manyak bir herif, parkta spor yapan bir kadına saldırıyor.
Ebru Tireli dört aylık hamile… Hemen hatırlatalım,
bunları gaza getiren sözde din alimlerinden bazılarının
‘hamileyken sokağa çıkan kadın kötü kadındır’ fetvalarını
biliyoruz. Bu pislik herif de artık kadına göz mü koymuş,
yoksa sadece kıskançlık mıdır artık ne haltsa, görevden
vazife çıkartıp üzerine çökmüş, başlamış dövmeye… Hâlâ
yakalanamayan bu saldırgan kadını döverken, “Bir daha
burada yürüyüp, spor yapmayacaksın” diye de uluyormuş!
İş bununla da bitmiyor, bu mikrop yuvasına dönen
ülkede öyle bir akıldışılık hakim ki, saldırıya uğrayan kadıncağız,
sanki suçluymuş gibi kendini savunmak zorunda
kalıyor; “Üzerimde mont vardı, her yerim kapalıydı” diyor.
Yani neredeyse mağdur kendini savunuyor, o saldırgan
şerefsiz ise henüz yakalanabilmiş değil. Emin olun bu
adi herif yakalandığında, tek başına bir kadının parkta
spor yapmasına dayanamadığını, kadınların evde oturması
gerektiğini söyleyecek, böylece gerici ve ahlaksız bu
furyada kendini kurtarmaya çalışacaktır. Bu kendini
İran’ın ahlak polisi ‘besici’ gibi gören aşağılık mahluklar
sürekli artıyor bu ülkede…

 

Taciz ve tecavüz vaka-i adiye


Çocuk tacizi ve tecavüzü rekor üstüne rekor kırıyor.
Ve bunu yapanlar manyak ya da ruh hastası değil, bu
olayların büyük bir bölümü ebeveynlerin çocuklarını teslim
ettikleri tarikat yurtlarında gerçekleşiyor. Tarikat pirleri
ya olayın üstünü örtüyor ya da iğrenç bir yüzsüzlükle
kadınların ergenlik yaşını tartışmaya açıyor. Hâlâ kendini
ana medya olarak tanımlamaya çalışan beş para etmez
TV kanalları bu rezilleri ekrana çıkartıyor. Yine kendine
utanmadan moderatör diyenler, bu ahlaksızları insan yerine
koyup dinliyor, lağım gibi ağızlarından pislik boşalmasına
seyirci kalıyor. Tepkiler gelince de bir tweet ile
işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Ne diyor bu kadın, “Ben
konuğumun fikirlerine katılmıyorum”. Oldu, çocuk tacizinin
saatlerce reklamını yaptır, sonra bir cümleyle kurtul…
Hepiniz aynı suç mahallinin zanlılarısınız!

Bir başka yurtta, çocuklar birbirine sarılmış yanmış,
kömürleşmiş halde enkazdan çıkarılıyor. Ahlaksız yurt yöneticileri,
yangın merdiveninin kapısını kilitledikleri için
ölüyorlar. Müdür utanmazca çıkıp, “Ben üzerine düşen
her şeyi yaptım. Vicdanım rahat” diyebiliyor. Bu arada
hemen hatırlatalım, ölenlerden biri öz be öz kızı! İşin daha
da acısı, cayır cayır yanarak ölen bu çocukların aileleri,
yurt yönetimine karşı açtıkları davayı geri çekiyor. Kan
parası mı aldılar, yoksa tehdit mi edildiler onu bilmiyoruz.
Ama insan çocuğunun katillerini nasıl affeder, onlardan
nasıl hepas sormaz, işte bu kendine insanım diyen için
anlaşılacak bir durum değil.

 

Gri falan yok, ya siyahtır ya beyaz


Türkiye özellikle son beş yıldır, tam anlamıyla bir ahlak
çöküntüsü içinde… Kriminal vakalar bile siyasi uzantılar
taşıyor. Ahlaksızlığın temelinde, bu iktidarın pompaladığı,
lümpen, akıldışı, onursuz, insanlık birikimini hiçe sayan
bir toplumsal ruh hali yatıyor. Artık öyle bir hal aldı
ki bu durum, sanki bu topraklar ortadan ikiye yarıldı. Ortak
hiçbir değer kalmadı. Sanki yanıbaşımızda bir yamyam
kabilesi var ve her gün bir saldırı düzenliyor. Bu tartışılarak,
uzlaşılarak çözülebilecek bir mesele değil. Bu bal
gibi, birinin diğerini galebe çalmasıyla sonuçlanacak. Öyle
ya da böyle herkes tarafını seçecek. Bu iyilerle kötülerin
mücadelesi, bunun grisi falan yok, bir taraf beyaz öteki
taraf siyah!..

Önceki ve Sonraki Yazılar