Süleyman Karan

Süleyman Karan

YANGINDAN MAL KAÇIRMA

Bu salgın, siyasal islamcı iktidarın ekonomik kriz ile birlikte düşen takkesinin ardından, ne kadar çirkin bir yüzü olduğunu da ortaya koyuyor. Salgın günlerinde, herkes canını korumaya odaklanmışken, bu vatanın son kalan varlıkları da peşkeş çekilmeye devam ediyor. En büyük vurgun Kanal İstanbul tabii ki... Cuma günü, Kanal İstanbul ihalelerinden ilki gerçekleştirildi. Bu projenin çok küçük bir bölümü ile ilgili, Odabaşı ve Dursunköy köprülerinin ihalesi...

ERTELEMEK FIRSATI KAÇIRIRDI

Hazırlanan teknik şartnamede, işin amacı, ‘Kanal İstanbul projesi etki alanında kalan Başakşehir’deki tarihi Odabaşı ve Arnavutköy'deki Dursunköy köprülerinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasının sağlanması için sağlam bölümlerinin sökülerek taşınması, eksik bölümlerinin tamamlanması ilkesine dayalı projelerinin hazırlanması’ olarak belirtilmiş. Köprü civarında kazı çalışmaları yapılarak, köprülerin başlangıç ve bitiş noktalarının tespit edilmesini içeren şartnamede yüklenici firma köprünün sökümü, yapı elemanlarının taşınması, yeniden yapılması ve eksik bölümlerinin tamamlanması işlerini yapacak.
Neden ertelenmedi böyle bir kriz ortamında ihale dersiniz? Çünkü oldu bittiyle projeyi bir an önce başlatmak için tam da fırsatını yakalamış olmanın heyecanı vardı yağmacılarda. Yoksa çok acil bir ihale değidi, bal gibi de ertelenebilirdi. Ama ihaleler silsilesini başlatarak, bir oldu bittiye getirmek istediler.

AKBABALAR SOTADA

Şu anda tam akbabalar için fırsat zamanı... Aynı şekilde Ege kıyılarında yağmacılar yeni talanlar için kolları sıvadı. Millet can derdine düşmüşken, her türlü yolsuzluğu yapmak için bir son fırsat yaratmış oldular. Bu iş artık çok aşina olduğumuz arazi yağmaları ile de sınırlı kalmayacak. Bu salgın geçene kadar bazı torba yasalarla hangi hinliklerin gündeme geleceğini de göreceğiz.

KRİZ VURGUNCULARI

Ama en büyük vurgun başka bir şekilde tüm dünyada gerçekleşecek. Büyük bir sermaye devri... Belki de 2008’deki finansal krizden çok daha büyük bir kriz ile, 1929 Buhranı benzer bir sosyoekonomik felaket ile karşı karşıya kalacağız. Bu serbest piyasa ekonomisinin en azından belli kurallar ve hukuk devleti sınırları içinde olduğu ülkelerde bile vahşice yaşanacak. Ancak, siyasal islamcıların devleti ele geçirdiği ve bir kabile yönetimine dönüştürdüğü Türkiye’de, çok daha ciddi sonuçları olacak. Rejim ile iç içe geçmiş yandaş sermaye, bunun için fırsat kolluyor.
Kamu bankalarının önlem paketlerinin bu krize ilaç olamayacağı çok açık. Ve salgının hasarını görmeye başlayacağımız ikinci çeyreğin sonundan itibaren, seri iflaslar ile karşılaşmamız çok muhtemel. İşte bu ortam, tam leşçilerin ağzına layık. Kamu bankalarının da desteğini alarak zorda olan firmaları ele geçirmeleri için enfekte bir ortam. Kamu bankalarından düşük faizle kredi alıp, zordaki şirketleri ele geçirme hesapları yapmaları oldukça muhtemel. Olmadı, Katar ve Körfez sermayesi ile böyle bir operasyona da girişebilirler.

PREMATÜRE BURJUVAZİ

Çökme operasyonları için, birilerinin algı operasyonu yapması da çok muhtemel. Gözlerine kestirdikleri firmaları, stokçu, karaborsacı ihbarları ile de ele geçirmeyi deneyebilirler. Zaten yargı, kolluk kuvvetleri ellerinde. Şimdi, başta TÜSİAD olmak üzere bu iktidar karşısında sadece kendi çıkarlarını düşünüp eğilip bükülenlerin, bir daha düşünmesi gerek. Her yaptıkları ile kendi ayaklarına sıktıklarını, çok geç de olsa fark edecekler. Unutmayın ki siyasal islamcılar bir ara Ülker’i bitirmeye kalkmış, olmayınca o sektörde kendilerine yakın bir firmayı haksız rekabet ile şişirmişlerdi. Sonra o da kötü yönetimden zora girdi. İş Bankası’na da çökmek isteyen onlardı. Hala da fırsat kolluyorlar. BMC’nin, Turkcell’in nasıl binbir ayak oyunu ve şantaj ile Çukurova’dan koparıldığını bir hatırlayın. İşte Türkiye’nin prematüre burjuvazisi bu kadar öngörüsüz ve bu kadar ödlek olmanın bedelini pek yakında ödemekle karşı karşıya...

Önceki ve Sonraki Yazılar