ABD ile kriz meselesi

Amerika Birleşik Devletleri ile yaşadığımız krizin nedeni AKP hükümeti ya da Recep Tayyip Erdoğan’ın tavrı değildir.

Bu sorun gerçekte; ABD konsolosluğunda görevli ve diplomatik dokunulmazlığı olmayan bir personelin “Bağımsız ve tarafsız” olduğunu düşündüğümüz Türk yargısınca alınmış bir karar gereğince gözaltına alınması olduğudur.

Bizim ülke olarak ABD’nin aldığı vizelerin durdurulması sonrası aldığımız tavır doğrudur.

Bağımsız ve tarafsız yargılamamız olduğu iddiası ile “Türkiye Cumhuriyeti hükümeti yargıya karışmaz ve ona güvenir.

ABD bir hukuk devleti iddiası ile bu tavrı aldı ise biz de aynı tavrı gösteriyoruz” dememiz gerekirdi.

Oysa gerçekte olanları gördük ki, tutuklanan Amerika Birleşik Devletleri konsolosluk çalışanına OHAL süreci kurallarına göre de olsa avukatı ile görüşme izni verilmemiş.

Bizim hukuk devleti olma özelliğimiz sınıfta kalmış.

Bu sonuç haklı iken haksız duruma düşmemize sebep oldu.

Vize krizinin iki tarafı da her yönden etkilediğinden çözüm yolları arandı.

Oysa “Hukukunun bağımsızlığına güvenen” bu konuda taviz vermez, kapalı kapılar ardında hiçbir diplomatik fiskos sürdürmez, koyduğu karşı tavırla yargının tavrını beklerdi.

Aylardır avukat ve aileleri ile görüştürülmeyen, işini geri isteyenlere gözünü ve vicdanını kapayan hukuk; şimdi gelin görün ki vatan hainliği iddiası ile suçlanan birine izin verdi.

Bu çifte standart değil de nedir?

Kendinizi kandırmayın.

Türkiye Cumhuriyeti bu adaletsiz hukuk sisteminizi hak etmiyor.

Bu “sürdürülemez” bir süreç.

Barzani’yi, İdlib ile İdlib’i vize ile vizeyi Sırbistan’dan alınacak 5 bin ton etle örttüğünüzü sanıyorsunuz!

Ancak bir şeyin farkında mısınız?

Sırbistan’dan gelecek etler “Haram” ya da başka bir deyişle gelecek canlı hayvanlar domuz etinden yapılmış yemlerle büyüdüler.

Ne var ki “Helal Ürün” akreditasyonu ile mütedeyyin insanları kandıramazsınız.

Deniz bitmez ama yalan biter…

Önceki ve Sonraki Yazılar