Neden aramaya gerek var mı?

Referandum yaklaştıkça tarafların birbirlerine "bel altı" denecek bir üslupta saldırmaları doğru bir yaklaşım değil.

Bu tarz bir üslupla yaklaşımın ne kadar yanlış olduğunu sıralamak istiyorum…

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yakıştırılan, "Kasetle gelen başkanlık" , "FETÖ'nün değirmenine su taşımak" veya "PKK, FETÖ nün Hayır demesi gibi HAYIR demek" söylemleri öncelikle yakışıksızdır.

Kaldı ki, kaset olayı ile ilgili Deniz Baykal'ın 18 Şubat'ta Zeytinburnu toplantısında "Siyasilere kurulan komploların gerçekleri bir bir ortaya çıkıyor" açıklaması her şeyi anlatmaya yetiyor gibiydi.

FETÖ'nün değirmenine su taşıma iddiası da, basın özgürlüğünü savunurken gazetecinin kim olduğuna bakılmadan konulan tavrın ilkesel tavır olduğunu görmeden veya görmek istemeden bel altı vuruşuna ayrı bir örnek oldu.

Terör örgütlerinin de bu referandumda HAYIR dediği iddiası ile tüm HAYIR diyenleri vatan haini gibi göstermek de akıl dışı bir suçlama olarak algılanıyor.

18 Maddenin açıkça tartışılması, uygulandığında neler olacağını örneklerle anlatmak varken bu tür algıya dönük ve asılsız karalamaların HAYIR oylarını arttıracağını görememek de çok şaşırtıcı.

EVET diyenleri etkilemek için HAYIR'ı savunanların da yapmış olduğu AKP ve Erdoğan'a karşı söylemleri de aynı saçmalığın başka versiyonu.

FETÖ konusunda 2004'de MGK'nın bildirisinde Erdoğan hükümetine yapılan uyarının gündeme getirilmesi ne kadar doğru. Doğru olsa bile hükümetin "bu bildirideki uyarı bizim için yok hükmündedir" demesini papağan gibi tekrarlamak ne kadar doğru.

Bence bu konularla EVET’çilere bel altı söylemler de haksızlık.

Ayrıca çokça dile getirilen Anayasa Mahkemesinin AKP için "Şeriatın odağı" kararını pişirip pişirip toplumun önüne koymak da doğru değil.

1 oyla da olsa kapatma yerine para cezası verildi ise hukuka inanmak gerekir.

17-25 Aralık'ta olanları darbe kabul etmeyip, 4 bakan için rüşvet söylemlerini ve tapelerle bilinen konuşmaları ve sıfırlanma diye bilinen olayları da gündeme getirmek EVET’çiler için haksızlık.

Egemenliğimizi temsil eden TBMM komisyonu dosyayı kapattı ise meclis kararına saygı gösterilmeli, kapatılmış bu konunun AKP'ye karşı kullanılması da haksızlıktır.

Aynı şekilde, Suriye topraklarından kendi topraklarımıza birkaç füze attırma iddiaları içeren tapeleri de bu referandum için halkın önüne koymak haksızlıktır.

İddia edilen o toplantıdaki başbakan azledildi, hem de o füzeler atılmadı.

Bu konuyu büyütmeye gerek yok.

Hem o toplantının ses kaydını FETÖ'cülerin aldığını da bilmeyen yok.

Hem Kılıçdaroğlu'na hem Erdoğan'a haksızlık etmeye kimsenin hakkı yok.

Kaldı ki Erdoğan "Allah ve Milletim beni affetsin" dedi, daha ne desin.

Kılıçdaroğlu da "Allah beni affetsin" demeli.

Hem "Allah affetsin" dese ne olur, başı mı ağrır.

Referandum konusundaki her iki tarafın da Anayasa değişikliğindeki 18 maddenin ne olduğunu "Türkiye'yi nasıl uçuracağını" hatta daha uygulanmadan bile nasıl uçurduğunu, köprüleri, bölünmüş yolları anlatması gerekir.

Demokrasi konusunda geldiğimiz ileri noktayı "Basın özgürlüğüyle" "İş güvenliğiyle" "İstikrarımızla" kardeşçe anlatmalıyız.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in eşinin “Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı” olması eleştirilmemeli.

Hatta bizde de olmalı ve ülke yönetimde kadınlara eşit yer vermek için fırsat olduğunu savunmalıyız.

Kaldı ki Emine Hanımın 15 yıllık devlet deneyimini düşünürsek, liyakat tartışmasına bile gerek kalmaz.

Anlamsız olduğunu düşündüğüm bazı konuları daha fazla tartışılmasın diye anlatmaya çalıştım.

Bunları unutalım gitsin.

Her iki tarafı ve düşünceyi savunanlar 18 maddeyi tek tek, örneklerle, tiyatral bir dille halkımıza anlatmalı.

Birbirlerine çamur atmayı bırakmalı.

Allah’ın affedeceğine inanıyorsak, bizler affedici olalım.

Hem İslam hoşgörü dini, unutmayalım.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar