YENİ SİSTEMİN ZIRHLARI!

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun duyurduğu 2016 eylem planı, ekonomik vaatler bir yana ana hedefine köklü bir sistem değişikliğini oturtuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ağustos’ta memleketi Rize’de yaptığı “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir” açıklamasına paralel düşen düzenlemeler öne çıkıyor…

Erdoğan, yüzde 49 rüzgârını arkasına alarak bu dönemde 13 yılda gerçekleştirdiği “fiili sistem değişikliğinin” hukuki altyapısını tamamlamak istiyor. Yeni rejimin koruyucu zırhlarını kuşanarak, fiili durumu resmileştirmeye soyunuyor.

AKP’nin oyun planın odağındaki iki temel düzenleme doğrudan bu beklentiye hizmet ediyor. Yeni Anayasa ve yargının sil baştan yapılandırılması ile “Devlet Sırları Tasarısı”, yeni rejimin temel direklerini oluşturacak, erki koruma kalkanına kavuşturacak.

İlk aşamada Devlet Sırları Tasarısı var.  Neden öncelikli? Yeni rejim yolunda çıkabilecek fiili engelleri aşmada bu yasa, lokomotif görevi üstlenecek. İktidara çelikten bir zırh olacak. İçeriği o çerçevede güçlendiriliyor.

Birkaç örnek verelim.  Neyin “devlet sırrı” olacağına Başbakan başkanlığında bir kurul karar verecek. Genelkurmay, Bakanlıklar, Emniyet, MİT kendi görev alanlarına ilişkin bilgi- belgeler için kurula “bu devlet sırrı ilan edilsin”  diye teklif sunabilecek. Kurul da “evet” derse talep edilen “sır” kabul edilecek.

Başbakan başkanlığındaki kurul “devlet sırrı” ilan ettiği konunun ne kadar yıl gizli kalacağına da karar verecek. Mahkemeler bile istese verilmeyecek. Hepsinden önemlisi Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bilgi ve belgelere “sırdır” dediği andan itibaren gizlilik işleyecek.

Özeti Erdoğan ve Davutoğlu neyi isterse o “devlet sırrı” sayılacak. Sır kavramı iki dudağın arasından çıkacak karara endekslenecek. Bunlarla ilgili haber yapılamayacak, üzerinde konuşulamayacak, yorumlanamayacak, kamuoyu bilgilendirilemeyecek. Aksine hareket edenlerin akıbeti de bugünden belli.  Cezaevini boylayacaklar!..

***

Yeni rejimin yargısı da kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı biçimde AKP’ye göre şekillenecek. Anayasa Mahkemesi, HSYK, Danıştay ve Yargıtay’ın üye yapısı iktidarın kontrolünde kurgulanacak. Zaman zaman verdiği kararlarla AKP’yi zorda bırakan Yargıtay ve Danıştay kaldırılacak, temyiz mahkemesine dönüştürülecek. Yapısını da iktidar oranlayacak.

17 üyeli Anayasa Mahkemesi’nin 9 üyesini TBMM, 8’ini Cumhurbaşkanı seçecek. Meclis’teki seçimde ilk turda 367 ikinci turda 276 aranacak. Anlamı açık. TBMM’de üyelerin tamamını AKP saptayacak. Yüksek Mahkeme AKP ve Erdoğan’ın tercihleriyle oluşturulacak. HSYK da benzer yöntemle AKP’nin güdümünde belirlenecek.

Saray-AKP, el ele yeni sistemin kilometre taşlarını döşüyor, son durağa adım adım ilerliyorlar. Devlet sırlarını bir yasa ile düzenlemeleri mümkün ancak yargıda köklü değişiklik için Anayasa değişikliği zorunlu.

Erdoğan Türkmenistan dönüşü Başkanlık ve yeni anayasa için iki ayrı referandum önerdi. AKP’nin referandum sonuçlu değişiklik için 16 milletvekili eksiği var.  O nedenle muhalefetin desteğine ihtiyaç duyuyor.

Bu noktada muhalefetin takınacağı tutum önem kazanıyor. AKP kurmayları son derece kendinden emin değişiklikleri yaşama geçirmekte zorlanmayacakları izlenimi veriyorlar. CHP ve HDP’nin tutumu ortada, taleplere temelden karşı duruyorlar. Asıl merak edilen MHP’nin alacağı tavır.

AKP’nin güç anlarında imdadına yetişen, son olarak RTÜK’te bu anlayışını sürdüren MHP ne yapacak? AKP’ye geçmişteki sayısız örnek gibi yine omuz verebilir mi?  MHP’nin daha önce baştan reddettiği yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi için heyetler oluşturması buna işaret sayılabilir mi?  Bahçeli 7 Haziran akşamı çektiği “Seçimse seçim” resti gibi “Referandumsa referandum” diyebilir mi?

Bekleyip görelim…

CEZAEVİNE MEKTUPLAR


Dün duyarlı meslektaşlarımız ve okurlarla Ankara Yüksel’deydik.  Haber yaptıkları için tutuklu yargılanan gazetecilere, Can Dündar ve Erdem Gül’e mektuplar yazdık, kartlar gönderdik. “Gazetecilik suç değildir” diye başlayan,  “haber yazma hakkını” savunan…

G-9 Gazetecilik Örgütleri Platformu’nun çağrısı, “Kalem kâğıt bizden, yazması sizden” diye başlıyor ve okuyucuya “ Haber alma hakkınızı savunun” diye sesleniyordu. “Tutuklu gazetecilere özgürlük hemen şimdi” diyerek G-9’un anlamlı, almak isteyene derslerle dolu çağrısını paylaşıyorum…

“Haber, halkın bilmesinde yarar olan kimi olay veya durumların halka duyurulması için yapılır ve gazeteciler halkın haber alma hakkının yürütücüleridir. Bizim için gazetecilik, devleti yöneten bir grubun çıkarları için doğruları gizlemek veya yalan üretmek değil bütün bir halkın yararı için gerçekleri göstermektir.

Şu anda tutuklu bulanan 30 gazeteci cezaevlerinde. Halkın haber alma hakkını savundukları için, doğruları yazdıkları için, ‘devlet’ perdesinin arkasına saklanan bir grubun değil halkın çoğunluğunun çıkarını savundukları için, gazetecilik mesleğinin ilkelerine sahip çıktıkları için…

Onlar bizim meslektaşlarımız ve arkadaşlarımız olmanın ötesinde sizlerin de ‘haber alma hakkı’ aslında. Gazetecilik, güç sahiplerinin çıkarları için çevresine tehditler yağdıran ve kirli ilişkilere girenlerin değil halkın haber alma hakkı için bedel ödeyenlerin mesleğidir.

Haber yaptığı için cezaevindeki gazetecilere yazacağınız kısa bir mektup, göndereceğiniz bir kartpostal doğruların yazılmaya devam etmesi için tüm gazetecilere cesaret ve güç verecektir. Haber alma hakkınızı savunun.”

Haydi! Sarılın kalemlere…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar