Gündem Özel Röportaj: "CHP her geçen gün iktidar olmaya daha yakındır"

Gündem Özel Röportaj: "CHP her geçen gün iktidar olmaya daha yakındır"

CHP önceki dönem MYK Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran gündem özelde, Yurt Gazetesi Yazarı Abdullah Ağırkan’ın sorularını yanıtladı…

Ağırkan: Cumhuriyet Halk Partisi büyük kurultayını gerçekleştirdi ve hedef olarak iktidar söylemini ön plana aldı. Daha önce MYK’ da yer alan biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?


Öney Cankurtaran: CHP kurultayları partimizin tarihi boyunca bir demokrasi temsili, bir demokrasi şöleni şeklinde yaşanmıştır. Kurultaylarımız sadece yöneticilerini seçen bir platform değil aynı zamanda Türkiye gündemini masaya yatırıp, parti programlarını ve en önemlisi hedeflerini, manifestosunu açıkladığı  bir ortam, bir oluşumdur. Bu minvalde CHP'nin son kurultayında iktidar söylemini hedef alması da son son derece normaldir. CHP her geçen gün iktidar olmaya daha yakındır bu artık göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. 


Ağırkan: CHP’de son süreçte istifalar ne anlam ifade ediyor? Parti içi muhalefet mi var?  


Öney Cankurtaran: CHP Türkiye'de özgürlüğü, eşitliği, çok sesliliği temsil eden en büyük ve en sağlam temeldir.  Bu çatı altında partimizin ve altı okun şart koştuğu prensiplerin dışına çıkılmadan kendi görüşlerini açıklayabilir, genel başkanlık dahil her yönetim kademesine aday olabilir, üyelikten ayrılabilir hatta parti de kurabilir bunlar demokrasinin ve demokrat bir partinin gerekleridir zaten. Elbette partimiz içinde de bazı politikalara muhalefet eden isimler olabilir. Beğenmedikleri, uyuşamadıkları  bir yönetim olabilir. Anlaşmazlıklar aileler içinde dahi olabilirken bu kadar yıldır ayakta dimdik duran, kökleşmiş bir partide de elbette ayrışmalar olur, muhalefet de olur. Ama Türkiye'nin ve dünyanın gündeminde bir pandemi yaşanırken özellikle ülkemizin özelinde iktidarın çok zayıfladığı bir süreçte, CHP'nin iktidar olma hedefine çok yaklaştığı bir dönemde açıkçası ben muhalefet edilmesinden ziyade, tüm parti içi ve dışı dinamiklerin bir araya gelerek iktidar olabilmek için tüm  gücüyle, birlik-beraberlik içinde olması gerektiğini düşünüyorum. Gün ayrılma/ ayrışma günü değil, birleşme-birleştirme günüdür.


Ağırkan: CHP ‘nin yerel başarısı, Genel seçimler için ne anlam ifade ediyor?



Öney Cankurtaran:  Son yerel seçimlerde CHP'nin göstermiş olduğu başarı zaten söylediğim gibi  artık ülkemizin CHP iktidarını istediğini, bugün ülkeyi yönetenlerden memnun olmadığının, artık değişimin şart olduğunu gördüğünü ve CHP 'yi iktidar olarak istediğini göstermiştir. Özellikle AKP'nin ve Cumhurbaşkanının asla kaybetmek istemediği büyükşehirlerde vatandaşın bizzat iktidara mesaj verecek şekilde CHP'ye oy vermesi, ilk genel seçimde CHP'yi iktidara taşıyacağının da göstergesidir. 


Ağırkan: Türkiye siyasal olarak dış politikada çok ciddi sorunlar yaşıyor. Sizce nerede yanlış yapılıyor ve hükümet dış politikada nasıl bir yol izlemeli?



Öney Cankurtaran: Türkiye'de dış politika tamamen iç politikaya tahvil edilmek üzere yönetildiği için bir türlü doğru bir ilişki ağı kurulamıyor ve sürekli birçok ülke ile sorun yaşıyoruz. Hükümetin dış politikada sınırlarını belirleyeceği, izleyeceği tek bir strateji Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" manifestosudur. Bu söz uluslararası ilişkilerde nasıl bir kamu diplomasisi ve politika izleneceğinin altın anahtarıdır. Ama Akp tüm dış politika adımlarını, yurtiçindeki algı yönetimine uygun olarak atmaktadır. Böyle bir zihnin yönetiminde  sonuç da böyle oluyor maalesef... Bir ülkede dış politika, kamuoyuna şirin görünmek, oy kazanmak için değil, tüm dünya ülkeleriyle gelecek için sağlam ilişkileri kuracak bir zemin oluşturmak üzere rasyonel ve bilinçli bir şekilde kurgulanmalıdır.


Ağırkan: Türkiye ekonomisi son dönemlerin en büyük daralmasını yaşıyor. COVID-19 burada büyük bir faktör olsa da uzun zamandır iç daralma yaşanıyordu. Bu ekonomik veriler sizce ne anlam ifade ediyor?



Öney Cankurtaran: Evet pandemi tüm dünya ekonomilerinde gözle görülür bir  küçülmeye ve ülkeleri yeni bir dönem için yeni ekonomik programlar hazırlamaya ve mali programlarında ciddi revizyonlara yöneltmiş durumdadır. Ülkemiz  için de elbette  bu şartlar geçerli fakat Türkiye için daha vahim olan bir durum var ki o da maalesef henüz pandemi ortaya çıkmadan Türkiye ekonomisinin ciddi bir kırılganlık içinde olduğu dönem içerisinde olmamızdır. Siyasi baskı ve müdahalelerle bir türlü  faiz/enflasyon dengesi bir rasyonel bir çerçevede kurulamamış, Türk lirasının sert değer kayıpları önlenememiş, dış borç baskısı ötelenemeyecek bir duruma gelmiş, Merkez bankası rezervleri erimiş, enflasyon ve işsizlik vatandaşın belini iyice bükmüş, üretim hacmi iyice daralmış bir durumda iken pandemiye yakalanmış bir ekonomi düşünün.. Düşünün ve bir de üzerine salgının getirdiği olumsuzlukları ekleyin. Benim için tüm bu ekonomik görünüm açıkçası çok daha vahim bir sürecin acı habercisi olarak görünüyor üstelik bu durumdan ekonomiyi düze çıkaracak kararlı ve gerekli öngörüye sahip bir iktidar da maalesef mevcut değil..
Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçim propagandaları ve oradaki vaatlerinde en çok üzerinde durduğu, yoğun çalışmalar yaptığı konu da ekonomi ve ona bağlı olarak işsizlik konusudur.  Sadece tüketen değil, üreten bir ekonomi modelini esas alan CHP her alandaki üretim artışı  sayesinde istihdam sorununu da çözecektir. Hazırlanan en büyük projelerden, seçim manifestolarımızdan biri olan Merkez Türkiye projesi;  altına imzamı atacak kadar rahatlıkla söyleyebilirim ki tüm ekonomik daralmayı ve ekonomik bağımlılığı bitirecek bir projedir.

 

Ağırkan: 'Demokrasi ve Özgürlükler' noktasında dünya sıralamasında sonlarda olduğumuzu düşünürsek neler yapılmalı?  

 


Öney Cankurtaran: Öncelikle Türkiye'nin neden dünya sıralamasında sonlarda olma gerekçesine sebep olan olaylara, özgürlüklerin nasıl kısıtlandığına, haklarını arayan insanların engellenmesine, protesto hakkını kullanan öğrencilerin gördüğü muameleye, cezaevlerindeki düşünce suçlularına, haksız tutuklamalara, çizdiği karikatür, attığı esprili bir tweet yüzünden yargılananlara ve genel işleyişine bir bakalım.  Zaten bu parametrelerle demokrasi ve özgürlükler sıralamasında  hangi sebeplerle sonlarda olduğumuz açık.. Bu durumdan derhal kurtulmamız, demokratik olmayan ülkeler arasında ismimizin geçmesini engellememiz, yeni bir yargı, anayasa düzenlemelerinin yanında başta iktidar olmak üzere tüm toplum olarak demokrasi ve özgürlük adına bilinçlerimizi yeniden formatlamamız gerekir.  İktidarın ivedilikle öğrencileri, gazetecileri, serbest bırakması, bu protestoları destekleyen vatandaşların  da yargılanmalarını engellemesi gerekmektedir. Toplumda bir şeye itiraz edeni hatta ona destek vereni  yargılarsanız o ülkede demokrasi adına hiçbir şey kalmamış demektir.

 

Ağırkan: Sizce, muhalefet topluma tüm sorunları çözecek güveni verebiliyor mu? Muhalefet nasıl bir yöntemle iktidar kurgusunu topluma sunmalı?



Öney Cankurtaran: Aslında bu sorunun içinde cevap da var. Eğer bir yerde muhalefete tam bir güven olsa o zaman muhalefet değil, iktidar olurdu. Bu durum elbette Türkiye için de geçerli.. Maalesef çok iyi vaatlerle seçim propagandası hazırlaması, çok çalışılıp toplumun tüm hassasiyetlerine uygun planlamalar, projeler açıklanmasına rağmen maalesef iktidara gelemememizin en büyük sebebi toplumun halen beklenilen ve iktidara taşıyacak düzeyde CHP'ye güvenememesidir.  Neden güvenilmiyor sorusunun cevabı ise gerçekten tek soruluk bir röportajın cevabıdır, bu cevap kısıtlı cümlelerle anlatılamaz ama şunu söylemeliyim ki bir muhalefet partisinin güven telkin edebilmesi için kesinlikle iktidardan çok daha dikkatli olması gereken hususlar vardır. Parti içinde;  altı okun sınırları içinde veya dışındaki çok sesliliğin kavgaya ve ideolojik, mezhepçi ayrışmaya sebep olmaması, parti içi muhalefetin ölçüsü, paylaşılan sosyal medya mesajlarının, yapılan açıklamaların, hatta yöneticilerin yaşam şeklinin bile değerlendirildiği bir toplumda olduğumuz gerçeğinin unutulmaması gerekir. Muhalefet vatandaşın yanında olarak, sahada vatandaşı anlayarak, sorunun çözümünü sorun sahibiyle cevaplayıp beraber karar verebilmek ve bu süreci iktidara taşıyabilmeyi çok çalışarak, planlayarak ve saha çalışmalarını da ihmal etmeyerek kurgulamalıdır..


Ağırkan: Geleceğe dair nasıl bir ülke hayaliniz var? Son olarak ne dersiniz…


Öney Cankurtaran: Ben bir iş insanı, bir akademisyen, siyasetçi, bir anne ve vatandaş olarak hem ailem, çocuğum için hem de tüm ülkem için özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik bir ülkede, adı demokrasinin timsali olan bir Türkiye'de yaşamayı isterim.  Bunu herkesin istediğini ama AKP'nin uyguladığı kutuplaşma ve ayrıştırma politikasının; insanların istedikleri hayatı sunabilecek olana değil bilakis ülkeyi geriye götüren partiyi iktidara taşıtacak bir baskı ve korkutma sürecine tabi olduklarından dolayı bu hayallerini gerçekleştiremediklerini görüyorum. Hiç kimsenin korkmadan, etki altında kalmadan, özgür iradesiyle konuşup, düşünebildiği istediği şekilde, istediği kimlikte yaşayabildiği, baskıya tabi kalmaksızın oy verebildiği,  adaletin, demokrasinin, laikliğin koşulsuz şartsız uygulandığı, ekonomide, üreten ve ürettikçe büyüyen, rahat tüketen, tükettikçe refah seviyesi yükselen Sosyal demokrat bir yaşam ve yönetim şeklini benimseyen, hukukun üstünlüğünün tartışılamaz olduğu bir Türkiye hayal ediyorum. Marketlere aç gidip alamadığınızda üzülmeyin diyen manşetlere gülerek bakılacağı, bu zihniyetin, insanı küçümseyen ve değersiz kılan her türlü zihniyetin evirileceği ve yeni formlarda demokrasiyi yeşertecek zeminlere taşınacağı bir Türkiye hayal ediyorum.