Zavallı Ahmet (2)

Genel olarak yazarların, özel olarak da gazete yazarlarının çok insani bir zaafı var. Bütün yazdıklarının okunduğunu sanıyorlar. Ben yıllardır çeşitli gazetelere, dergilere amatörce yazılar yazan biri olarak, deneyimlerimle, bunun böyle olmadığını biliyorum. Bizim gibi adı duyulmamış ‘yazarların’ yazılarına, yazılı basın okurları şöyle bir bakıp geçerler. Sonra, eğer tanışıksanız, sizle karşılaştıklarında “Yazını okudum, çok iyiydi” derler. Ben bu durumlarda utancımdan “Neresi iyiydi” diye soramam. Ne de olsa muhatabı rencide etmemek gerek. 

Ama şimdilerde bereket versin ‘sanal ortam’ var. Yazınızı gerçekten okuyanlar, birkaç cümle ile düşüncelerini yazıyorlar veya küfrediyorlar. Olsun, ikisi de beni mutlu ediyor.

Yalnız, şu sıralar beni okumayanlar çok şey kaçırıyorlar. Uyarıyorum.

Amerikan başkanlık seçimlerinde ‘Donald Trump’ı destekliyorum’ diye bir yazı yazdım. İki aya kalmadı, o kimselerin beğenmediği adam Cumhuriyetçi Parti’nin diğer adaylarına havlu attırdı. Trump eğer bir aksilik olmazsa- bu partinin başkan adayı oldu. Son anketler, Demokrat Parti adayı Hillary Clinton’a fark atmaya başladığını gösteriyor. Okurlar beni okusalardı bunu çok önceden görmüş olacaklardı.

‘Zavallı Ahmet’
başlıklı yazım 11 Nisan günü yayınlanmış. Orada ‘Başbakan(!) Ahmet Bey’i’ yazmışım. O yazımda özetle: ‘İlkokuldaki Müzeyyen öğretmeninden sonra, Tayyip Bey tarafından ikinci kez  Başbakanlığa atanan Küçük Ahmet’te bir süre sonra ‘kendini algılama hatası’ oluştuğunu, bu hata sonucu kendini ‘gerçekten başbakan’ sanmaya başladığını; bu nedenle pek açıktan olmasa bile Tayyip Bey’e ters gelen tavır ve davranışlar içerisine girmeye başladığını; kapıldığı vehimlerin sonucu Kürtlerin bile kendisini ‘Serok Ahmet’ diye karşıladığını söylemeye başladığını; bunun klinik tablonun ağırlaştığının bir göstergesi olduğunu yazarak Tayyip Bey’e seslenmiş; “Ya bu Ahmet Bey’i gerçekten başbakan yapın ya da adamcağızla daha fazla oynamayın. İnsan dayanamıyor yahu!” demiştim.

Şimdi buradan Tayyip Bey’e yufka yürekli bir insan ve bir hekim olarak açık teşekkürlerimi sunuyorum. Benim bu yazımı ya kendisi okudu (çok ufak bir ihtimal) ya da danışmanları özetleyerek kendisine sundu. İkisi de kabulüm. Yazımın yayınından üç hafta sonra gereğini yaptı. “Geldiğin yere nasıl geldiğini unutmayacaksın” diyerek Ahmet Bey’i hülyalar âleminden gerçek dünyaya çekti. Böylece adamcağızın ‘kendisini algılamadaki kusuru’ düzeldi. Ben de ona her gün acımaktan kurtuldum. Tayyip Bey’e şükranlarım bunun içindir.

Peki, şimdi ne olacak?


Şimdi Ahmet Bey’in yerine, bir algılama kusuruna düşmeyeceği düşünülen, kula kul olmaktan çekinmeyen, Tayyip Bey’e koşulsuz biat etmeyi erdem (!) bilen, bu efendi köle ilişkisini kendisine ‘lütuf’ bilen biri mührü alacak, kendisi gibi ‘refikleri’ ile birlikte Türkiye’yi -güya- yönetecek. Kimse bir ‘iyilik umudu’ beslemesin.

İleride “Ben bunu da yazmıştım” derim.

Kusura bakmayın!

Önceki ve Sonraki Yazılar